Yeşil atlar durdu
kapımın önünde.
Baktım,
uysal mı uysal
Atlar.
Birine yanaştım.
Gözlerine baktım.
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
DEVRİM BEY BİN TEŞEKKÜR...
Güzeldi yüreğinize emeğinize sağlık sevgi ve saygılarımla şair dostu
DEVRİM BEY BİN TEŞEKKÜR...
tebrikler kutlarım selamlar
Şiiri bir hafta önce haberdar olarak okudum.Tam yorumum şekillenmişti ki,Şaire'nin kendi notu dikkatimi çekti.Bence de şiirde sadece daktilo hataları düzeltilmeli içeriğine dokunulmamalıdır.Sadece bülbülün sesini dinlemekle yetiniyorum.Kutluyorum Değerli Hanımefendi'yi.
tüm yorumlara tek tek teşekkür ederim. bazı olumsuz eleştiriler mesaj kutusuna gelmiş. sağ olsunlar açık açık yazmak istemeyenler olmuş fakat benim bir çekincem yok. olumsuz eleştiler buraya da yazılabilir ki yazılmalıdır da. gelen eleştiriler hasebiyle minik bir açıklama yapmak gereksinimi duydum. bu şiiri yazdığımda 23 yaşındaydım. şiir okumalarıma adamakıllı başlamış değildim ve çok ciddi tecrübesizdim. 'bir şair 16-20 yaş arası yazdığı şiirlerle şair olmuştur' beylik lafını duyuyorum şu an. lakin bence zaman değişti. tabi ki bir arthur rimbaud olma sevdasında değilim, olamam da. diğer bir sıkıntı ise şu, şiirlerimi yazmayı bitirdiğimde çok nadir geri dönüp bakarım, çok çok bariz hataları düzeltirim bunun dışında şiirime hiç dokunmam. bu da tabi birtakım teknik hataları getirir. şiirime rötuş çektiğimde şiirime ihanet etmiş gibi oluyorum. işte şair olmak isteyen hele şu dönemlerde başka bir çıkar yolu da olmayan bir müteşairin hezeyanlarını dinlediniz. saygılarımla...
alışılmışın dışında.özgür.ve akıcı.kutluyorum Sayın Yasemin Zengin.
Bolluğun bereketin sembolü
kutsal addedilen bir renk
Mavi atlar, tekboynuzlu ve
kanatlı atları hikaye ederler.
Fakat bunlar buyurduğunuz gibi
yeşil ve çok güzeller, göz
yaşları da öyle. Dokunmak güzel
ama kırbaçla olmamalıydı. Çünkü
gidemez hatta bir arpa boyu bile
kırbaç tılsımı bozmuş oldu.
TEBRİKLER GÜZEL OLMUŞ
Yüreğinize sağlık, kutlarım.
Masal gibi...Rüya gibi...
Şiir bazan şairin iç dünyasındaki rüzgarların, bazan fırtınaların, boranların ama illada bir şeylerin gönül çeşmesini harekete geçirmesyle, kalem musluğundan kağıda dökülmesidir. Ve tabiki bu musluktan dökülenin içeriğinide en iyi şairin kendisi bilir elbette Tebrikler
Bu şiir ile ilgili 19 tane yorum bulunmakta