Sabahın sisinde, kaldırım taşlarının arasına düşen
Bir avuç zaman ve
Bir avuç suskunluk topluyorum
Simit kırıkları gibi dağılmış anılar,
Her biri, bir çocuğun gülüşünden kalma.
Kuşlar kapışırken yere düşen neşeyi,
Ben, cebimde biriktiriyorum sessizce.
Parktaki bankta oturmuş, yağmuru dinliyorum
Islak gazete kağıdında eriyen geçmişin mürekkebi…
Bir sokak kedisinin patisinde kalan izler,
Zamanın çizdiği avuç içlerinde saklı.
Kum saatine dönüşüyor, her tanesi bir anı.
Hayat, bazen bir simitçinin tezgâhında
Unutulan susam kadar naif ve değerli.
Eski fotoğrafların sararmış köşelerinde,
Görünmez mürekkeple yazılmış özlemler
Bir fincan kahvenin dibinde kalan telve anılar,
Rüzgâr savurdukça toz oluyor, sonra yağmur…
Topluyorum, çünkü biliyorum:
En büyük hazineler, en küçük kırıntılarda.
Akşam olunca, sokak lambaları titrerken
Cebimdeki simit kırıkları ışıldıyor
Her biri bir yıldız, her biri bir veda.
Karanlık, korkutmuyor artık beni,
Çünkü avuçlarımda tuttuğum
Enkaz değil, bir medeniyetin temeli.
Hayat biraz da simit kırığı toplamaktır aslında.
Büyük zaferler değil, küçük direnişler
Yere düşen ne varsa, bir gün
Kök salar toprakta, filizlenir sessizce.
Belki de aradığımız mutluluk,
Elimize yapışan susamlar kadar yakın…
Belki de aradığımız mutluluk,
Elimize yapışan susamlar kadar yakın…
Ya da cebimizde sakladığımız
Bir avuç gökyüzü kadar uzak.
Huban Asena Özkan
Kayıt Tarihi : 3.4.2025 14:09:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!