“Üşüyorum” dedi kadın,” Sar beni, kollarınla değil sadece, sesinle sar. Karların altında kalan tohumlarımı sar, bakışlarınla.”
Uzun uzun baktı adam. Anlaşılır gibi değildi. İyi bir işi vardı kadının. Giyebileceği çeşit çeşit mantoları, kabanları, çizmeleri. Evi kaloriferliydi, arabası son model. Ama üşüyordu işte. Sıtma tutmuş gibi titriyor; “Sar beni” diyordu,” Ne olur sar.”
Aşık olduğu suya, “seni seviyorum” deyişine, sudan her seferinde “ben de seni seviyorum” yanıtını almasına rağmen, susuzluktan ölen çiçek kadınlardandı çünkü o da. Ve “Kadınlar çiçektir” deniliyordu reklam panolarında. Kadınlara bir gün parfüm, bir gün takı, başka bir gün bakım kremi satmak için, farklı biçimlerde ama her gün yineleniyordu aynı cümle: “Kadınlar çiçektir.”
Ve çiçekler üşüyordu. Kardelenin düştüğü yanılgıya düşüp, karlardan başını onunla birlikte çıkaracağına güvenecekleri bir hercaî arıyorlardı kendilerine. Oysa biliyoruz ki; tek başına açacaktı karlar içinde, kardelen. Sevdiğinin elinden değil, karlardan bir kürk yapacaktı bedenine. Onun bembeyaz dokusunda yatacak, içi dışı kar olacaktı kendisinin de.
Kadın kışı düşündü. Garipliğin kendisinde mi, kışta mı olduğunu bulmalıydı. Kış, yalnızlıkların mı mevsimiydi gerçekten, sobaya sokulup kestanenin çatlayan sesinde mırıl mırıl uyuyan kedi olmanın mı? Yoksa dostlukların mı mevsimiydi? Sabrın, zorlukların üstesinden gelmenin, ilk baharı düşlemenin usul usul. Anladı ki; o, kışı seviyordu her şeye rağmen. Sevdiğinin aniden ortaya çıkıp da, onu ısıtıvereceğine inanmayı, bu inançla yaşamayı seviyordu.
Pencereden dışarı baktı. Adamın karda bıraktığı ayak izleri hâlâ duruyordu. Gökyüzüne çevirdi bakışlarını. Şefkatli görünen yüzlerinde aynı zamanda keskinliğin de izlerini taşıyan kar tanelerine. Yavaşça yakınındaki dolaba uzanıp en üstteki çekmeceyi açtı ve bir defter aldı eline. Yüreğinde biriktirdiği notları, noktalar, virgüller, parantezler içinde ılık ılık içine soğuracağı bir defter. Karları önüne katacak, rüzgârı süpürecek, serumu kola bağlayacak, içine başkasını bile yazsa, belli ki en çok kendine tutunacağı bir defter. Çok iyi hissetti kendini birden. Ve yazmaya başladı:
'Soyunuyorum usulca tenimden
Küçük kız çıkana dek içinden…'
Aynur Uluç
Karşın-2007 / Sayı 2
Kayıt Tarihi : 10.11.2006 12:05:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Aynur Uluç](https://www.antoloji.com/i/siir/2006/11/10/yenilenme-2.jpg)
Çağrıştırmaktır sanat eserinin görevi..sanat eseri çağrıştırdığı ölçüde gücü hiisedilen bir şeydir..
Teşekkürler
..
KÖPÜKTEN
Sezai Karakoç
Bir kere kente girdin
Bir kadını al onu yont yont anne olsun
Her kadın acıma anıtı bir anne olsun
Çocuklara açılan mavi kırmızı pencere anne
Sen bu şehrin sokaklarından geç sonsuz pencerelerle
Bir insanı al onu çöz çöz çocuk olsun
Küçük kız çıkana dek içinden…'
çok harikaaaaaaaaaa
mükemmel bir yazı ve mükemmel bir final
selam ve saygılarımla
Kızkulesi'ne
inmeyi
düşler
yıldızlar...
TÜM YORUMLAR (5)