Yeni Parkmetre Hikayesi

Tuncay bir kaç gündür dişinden rahatsızdı ama asprinle idare ediyordu. Son gece asprin de fayda vermemiş, ağrıdan sabaha kadar doğru dürüst uyuyamamıştı. Çocukken köyde dişini iple bağırta bağırta çekmişlerdi, o günden beri dişciden korkardı. Hanımı Pakize artık dayanamayıp sabah hemen dişciyi aramıştı.

- Tuncay, dişci Ali saat 12’de gelsin dedi!

- Pakize, abartma! Ne varmış dişlerimde? Ben idare ederim…

- Aa! Diş ağrısından sabaha kadar uyumadın, beni de uyutmadın! Onu bunu bilmem, dişciye gideceksin! Çarşıya yeni parkmetreler gelmiş, bir saat önce çık.

- Neden bir saat önce çıkıyor muşum?

- Bu metreler çok karışıkmış, Durmuş bey geçen gün tam bir saat uğraşmış!

- Durmuş bey mi? Ne zamandan beri bey olmuş bizim bakkal? Hem benim emekli bir teknisyen olduğumu unuttun galiba… Parkmetre gibi aygıtlar bana basit gelir! Ama yine de erken çıksam iyi olur, Avni’nin yanına uğrar çayını içerim.

Tuncay’ın canı sıkılmıştı: “yahu sen 35 yıl teknisyen olarak çalış, defalarca üstün başarı plaketi al ama halen Pakize hanım kalksın seni Durmuş efendiyle aynı teraziye koysun! ” Hanımıyla tartışmamak için 2 saat önce evden çıktı.
Tuncay, parkmetreyi bir türlü çözemedi, söylenmeye başladı: “bu ne yahu! Alt tarafı bir parkmetre ama adamlar sanki uçak aygıtı gibi bilgisayarlı yapmışlar! Üstelik yazılar Türkçe’de değil! ” En sonunda yoldan geçenlerden yardım isteye karar verdi.

- Gençler, bakar mısınız?

- Hayır bakmayız! Ha! Ha! Ha!

Fena halde sinirlendi ama gençlere bir şey demeye cesaret edemedi. Az sonra genç bir bayana seslendi.

- Kızım, bana yardımcı olur musun?

- Buyur amca?

- Parkmetreyi çalıştıramadım da, para atmadan gidersem arabama ceza yazarlar…

- Amca, bu metredeki yazılanlar Ingizilce, ben maalesef Ingilizce bilmiyorum.

Tuncay bey az ileride Yenice Lise müdürü Serkan beyi gördü ve çok sevindi. Serkan bey, kesin yardım eder diye düşündü.

- Serkan bey, bakar mısın? Serkan beeey! Bir de müdür olacak, okul idare edecek! Bunların kendileri adam olamamışlar ki, evlatlarımızı yetiştirsinler!

Müdüre sinirinden parkmetrenin bütün düğmelerine rast gele basmaya başladı...

- Dedee! Playstation ile parkmetreyi karıştırdın galiba! Çekil de park parası atıp gidelim, işimiz var herhalde!

Tuncay, etrafına insanların toplandığını fark etti ama her kafadan bir ses çıkıyordu. Hangi birine cevap verceğini şaşırdı.

- Kocaman adam, bir saattir parkmetreyi meşgul ediyor! Bilmiyorsan bir bile sor be adam!

- Yok yahu adam oyun oynamıyor, yapamadığına sinirledi kesin.. Bak sana, kan ter içinde kalmış zavallı....

- Dün başka biri de işin içinden çıkamadı.

- Arkadaşlar, bu metreleri ben sevmedim! Bu işin içinde kesin bir bit yeniği var...

- Neymis o bit yeniği beyfendi, açıklasanız da sayenizde aydınlansak?

- Bu metrelerin içinde çok gizli dinleme cihazları ve kameralar olabilir. Bu metrelerin yanında gizli şeyler konuşmamak lazım!

- Tabii yaa! Amcam polis, bana geçenlerde çok dikkatli olmamı söylemişti... Demek bu esarengiz metrelerden bahsediyordu... Ben kaçıyorum arkadaşlar, bu aletin içine kesin radyasyon yayan bir şeyler de koymuşlardır...

- Bu metreler vatandaşın psikolijisini fena halde bozmuş... Ha! Ha! Ha!

- Yahu arkadaşlar, neden kolayca kullanabilecek bir şekilde yapmazlar elektronik cihazları anlamam ki?

- Simiitciiii! Simiitciii! Amca, şekerin düşmüş! Taze simit vereyim, ilaç gibi gelir!

- Ne simiti ya, bak sana adam domates gibi kızarmış. Maraş dondurması hararetini hemen alır! Amca, limon mu, sade mi yoksa çilekli mi vereyim?

.........
........

Tuncay, Durmuş’un yanına yaklaştığını gördü ve fena halde rahatsız oldu. Küçük gördüğü bakkal bir yolunu bulmuş, parkmetreyi kullanmıştı ama kendisi halen işin içinden çıkamamıstı. Üstelik bu kadar insanın içinde rezil kepaze olmuştu. Durmuş efendinin kendisine yardım etmesini yani bir bakkalın karşında küçük düşmek istemedi ama ne yapacağını da bilemedi... Çaresizliği ve bu kadar abuk subuk fikirler karşısında sinir krizi tuttu. Gözüne ilişen bir demir parçasını kaptığı gibi parkmetreyi kırmaya
başladı...

[28-aralık 2013]