Peygamber Efendimiz bizlere buyuruyor,
İftarda yenen yemek cennet yiyeceğidir.
Hadis alimleri de önemle duyuruyor,
İftarda yenen yemek cennet yiyeceğidir.
Sizler Ramazanda günah işlemekten kaçın,
İnanmıyor isen Hadis kitabını açın.
Allah için akşama kadar aç duran için,
İftarda yenen yemek cennet yiyeceğidir.
..
Aman ha diyorum kul hakkına dikkat edin,
Kul hakkı yemek cennete girmeye manidir.
Günahınız varsa helalleşip dua edin,
Kul hakkı yemek cennete girmeye manidir.
Kul hakkından uzak durun yüzünüz olsun ak,
Hukukla Allah katında en önemlisi hak.
Kul hakkı yiyeni Yüce Allah affetmez bak,
Kul hakkı yemek cennete girmeye manidir.
..
Sakın faiz yemeyin,
Faiz yemek haramdır.
Ne olacak demeyin,
Faiz yemek haramdır.
Faiz birer ifrittir,
Elle kenara ittir.
Ayet ile sabittir,
Faiz yemek haramdır.
..
Ne tuhaf değil mi yoksul yemek bulmak için,
Metrelerce dolaşıp yürümek zorunda kalır.
Zenginler ise yediği yemeği sindirmek için,
Metrelerce dolaşıp erimek zorunda kalır.
..
Az ye yedikten sonra istirahat et,
Dört beş saat daha yemek yeme.
Bir müddet dinlen su iç spora git,
Yemekten sonra hemen yürüme.
..
Yapılan kötülük yüzü sarartır,
Onunla beraber ahrete gider.
Haram yemek kalbi karartır,
Müslüman insanı hasta eder.
..
Yörük kültürüyle hayatı geçti,
Tüm anaların anasıydı anam.
Sevda ile sevgiye kucak açtı,
Tüm anaların anasıydı anam.
Yörük olduğunu söylerdi kendi,
İnsanları seven sevgili candı.
Ağır olan oturaklı kadındı,
Tüm anaların anasıydı anam.
..
Kulun hakkına riayet etmek önemlidir,
Kul hakkıyla gelen kimseyi Allah affetmez.
Kuldan haksız Hak katına gitmek önemlidir,
Kul hakkıyla gelen kimseyi Allah affetmez.
Kul hakkının önemini çoğu kimse bilmez,
Kul hakkı geçiren kimse asla felah bulmaz.
Kul hakkıyla hacca gitsen haccın kabul olmaz,
Kul hakkıyla gelen kimseyi Allah affetmez.
..
Dünyada en kötü şey hak yemektir,
Hak yiyenin akibeti kötüdür.
Hayatta en kutsal değer emektir,
Hak yiyenin akibeti kötüdür.
Hak yiyen kimsenin günahı bitmez,
Hak yiyenlerin işi akkın gitmez.
Hak yiyeni Allah bile affetmez,
Hak yiyenin akibeti kötüdür.
..
Günümüzde hain kurtlar türedi,
Kırmızı başlıklı kızı yiyecek.
Tutup karnını doyurmak muradı,
Kırmızı başlıklı kızı yiyecek.
Kız nereye gidiyor diye gütmüş,
Gelirken saklıca peşinden gitmiş.
Çalıların ardından takip etmiş,
Kırmızı başlıklı kızı yiyecek.
..
Kara sitilleri örüp gererler,
Yörüğün çadırı kıldan olur.
Oğlaklar gelip ağıla girerler,
Keçinin yattığı yer daldan olur.
Yörüğün halini insanlar görsün,
Dağlarda özgürce yaşıyor dersin.
Tereyağı ile höşmerim yersin,
Ak ayranın katığı baldan olur.
..
Benim çocukluğumda eski düğünler bir başka olurdu.Köy yerinde düğün var dendi mi? Millet sel gibi akın akın düğünde heleşenlik görmeye koşardı.Dedikoducu karılar laf ebeliği yapmak için dokuz obayı gezer,obadan obaya ulak gibi söz taşırlardı.Mahalledeki kadınlar ile avrat takımı fıstanı giyer,ayağında şal donu ile başında dastar süslenir püslenir sanki görücüye çıkan kızlar gibi düğün yerine varıp otururdu.Gelinlik çağına gelen genç kızlar ile bıllaları da gözlerine sürme çeker,ellerine kına yakıp iki saat ayna karşısında yanaklarına al süreceğiz diye uğraşırken,anaları oradan bağırır; ’’Hadi gız çabuk olun geç kalacağız ‘’demesine kulak asmadan hala süsleneceğiz diye ölür geçerlerdi.Bazısı da anasına kızar; ’’Tamam ana be! Geliyoz işde.Ne çengireyip duryon? ’’diye analarını burunlarlardı.Genellikle ana kız arasında bu geri söylemeler yüzünden hır gür çıkar kavga olurdu.
Yeni yetme deli oğlanların da bıllalarından geri kalan tarafı olmazdı.Onların saçlarını ıslayıp buzağı yalamış gibi yapmaları,dikleşen saçlarını eliyle bastırıp iki saat uğraşmaları insanı çileden çıkarırdı.Onların bu hallerini geriden izlesen güle güle ölür geçerdin.
Orta yaş gurubu erkeklerin süslenip püslenmeleri ise daha başka olurdu.Başlarına bir Beşkazanın yedi köşeli şapkası,ayaklarında çakşır,bellerinde bir şal kuşak,içine Osman Usta kaması sokulur ayaklarında körüklü Söke çizmesi gacırt gacırt yürürken hallerini bir göreceksin gülerken çatlarsın valla.İhtiyar gartalozları hiç sormayın zaten.Onların havası daha başkadır.Başlarında yine Beşkaza şapkası,sırtlarında dolma tüfekleri,bıyıklarının uçlarını çam akmasıyla sivriltip yukarı doğru koç boynuzu gibi burarken, süründükleri kara kedi misi elli metre ilerden siğgin teke gibi kokardı.
Tabi ki bu düğünlerde yapılan süslenme boşuna değildi.Herkes kendini göstermek için çaba sarfeder,evlenecek kız ile oğlanlar düğünde birbirlerini görüp beğenirlerdi.Oğlan anaları da bu düğünlerde oğluna kız beğenir daha sonra istemeye gidilirdi.Eğer söz kesilirse ardından nişan ile düğün yapılır, gençler evlendirilirdi.Kız verilmezse bazen kızı oğlan kaçırır sonra düğün yapardı.Pusat alınır,düğün hazırlıklarına pazartesi başlanır,davullu-zurnalı-delbekli bir hafta düğün olurdu.Cumadan yük verme,cumartesi kız tarafında kına gecesi,erkek tarafında Arap Hasan oyunu oynanır,güreşler yapılırdı.Pazar gelin alma,pazartesi de gezeleme yapılırdı.
Şimdiki düğünler düğün mü? Bir akşam balo yapıp,orkestra eşliğinde dans ederek yapılan düğünün tadı tuzu olmuyor.Eski düğünler balo gibi bir akşam değil bir hafta sürerdi.Gençler atı eşeği çektiği gibi dağa odun etmeye giderlerdi.Kadınlar yufka açar,saç böreği,hamurlu ekmek yapar,yapılan yufkalardan makarna kıyarlardı.Koca karılar ekmek pişireceğiz diye ocakla saç başında ellerinde döndereç domates gibi kızarırlar,yaprak misali gevrerlerdi.Genç kadınlar sabaha kadar donma dökeceğiz,yaprak saracağız diye ölür geçerlerdi.Bir yandan gelenlere sinilerle yemek verilirken,bir yandan da bulaşıklar yıkanır,düğün telaşından bir o yana bir bu yana koşturmaktan insanların tabanı şişerdi.Davul zurna eşliğinde gelen misafirlerin okuları alınır buyur edilip bir yere oturtulup yemek verilirdi.Hele köy ağası gelince göreceksin şamatayı.Ta karşıda iken silahlar atılır.Düğün sahiplerince ağa karşılanır.Baş köşeye oturtulup izzet ikramda bulunulur,gönlü hoş edilmeye çalışılırdı.Davul zurna ve silah sesleri birbirine karışır,davulcular ağadan bahşiş alacağız diye artık çalgı çalarak hünerlerini gösterirdi.
Akşam olunca şenlik şölen başlar,sipsili sazlı oyun havaları,öbür tarafta davul zurna eşliğinde aheste aheste Muğla Zeybeği yada Fethiye Teke zortlatması oyunu oynanırken,koskoca heriflerin oyunlarını seyretmeye doyamazsın vallahi.Meydana kocaman bir ateş yakılır.Burada yapılan güreşler ile oynanan Arap Hasan oyununu seyretmeye cümle alem gelirdi.Bir erkeğin beline yastık bağlayıp takma sakal takılarak bir elbise giydirilir,elinde kül torbası ile konukların üzerine kül seperdi.Bir erkeğe kadın fistanı giydirilip kadın yapılır.Bir kişinin de yüzü yağlı kara ile boyanarak damat yapılır.Arap Hasan bu kızı kaçırmak için uğraşırken, iki kişiden çul örtülerek yapılan deve onlara saldırır,dede de Arap Hasanın gözüne kül atarak kızının kaçırılmasını önlemeye çalışırdı.Sonuçta kızı Arap Hasan kaçırır ve evlenirler.Bu şekilde Arap Hasan oyunları oynanırdı.Bizler de onlara bakacağız diye ağaçlara çıkar tavuklar gibi tüneşirdik.
Kına gecesi; kız evinde yapılır,delbekler eşliğinde söylenen kına türküleri ile oynanır sonra geline kına yakılırdı.Biz de bazen geline bakacağız diye kadınların arasına karışır,koca karılardan değnek yememek için anamızın eteğine dolanır,gizlice ordan sıvışıp kaçarken bazen çukur düşer sopayı yerdik.Bazen bizi kovalayan karılara kızar taş alama ordan kovalardık.
Eskiden bizim Kargı ile civar köylerde gelin almaya yayan gidilirdi.Güvey evde beklerken,Pazar günü öğleden sonra kız evinden gelin ata bindirilir,güveyin babası atı çekerek damadın evine getirirdi.Hediye almadan gelin attan inmez,yüz görümlüğü almadan da güveye yüzünü açmazdı.Fethiye yöresinde düğünler pazartesi Salı hazırlık,Çarşamba yük verme,Perşembe ev yerleştirme,Cuma ilk eğlence,cumartesi kına,Pazar gelin alma,pazartesi de duvak-gezeleme yapılırdı.
Bazen rahmetli anam bize kendi düğününü anlatır; ’’Ufacık tefecik bi gız çoçuğuydum.Bubam bubana erkenden verdi.Alel acele bi düğün yapıp başıma bi kaç boyalı tavık tüyü takıp bi de üç etek geydirdiler hadi bakalım gelin oldun dediler.Ne yapdığımı ben de bilmeyom oğlum’’der dert yanardı. Şimdiki düğünlere bakıp düğün demeye dokuz şahit ister.Günler gelip geçti.O günler belki mazide kaldı ama mazi olmadan ati yani gelecek olur mu? Şimdiki yapılan düğünler kabak tadı veriyor hani.Ne neşesi var? Ne de düğün havası?
Bu anlattığım şeyler yeni yetme gençlere tuhaf gelebilir ama ben eski düğünlerimizi özledim.Beni tevellütü eski olan kimseler iyi anlar.Gerisi önemli değil.Şimdiki düğünler bana alafıranga yalancı düğünmüş gibi geliyor.Hani bir nevi yasak savmaya benziyor.Ben gelenek ve göreneklerimizi yansıtan tarih ve töre kokan,kültür özelliği olan düğünleri çok seviyorum.Keşke şimdi arada böyle düğünler yapılsa da bizler de özlemimizi gidersek fena mı olurdu sanki?
..
Bizim çocukluğumuzda elektrik yoktu,
Gaz lambası ışığında ders çalışırdık.
Köy yerinde birlikte yapılacak iş çoktu,
Erkenden kalkar tarlaya gidip doluşurduk.
Babamız iş bölümü yapardı yemek yerken,
Sabah ezanıyla tarlaya varırdık erken.
Otları yol,tarlayı sula,harman döğ derken,
İş zor gelirdi ama sonradan alışırdık.
..
Rahmetli Mehmet Ali Dedem ile yaz aylarında beraber mal gütmeye giderdik.Sığır sürüsünü sürdüğümüz gibi Değirmenboğazından Cindengediğine varır,akşama kadar sığırları burada otlatır,akşam üzeri Çiftlikköydek geçer Uzunkır tolundan geri dönerdik.Mehmet Ali Dedem bana orda eski anılarını anlatır,ben de onu can kulağı ile dinlerdim.Bir gün böyle çardak altında oturmuş yemek yemiştik.Ardından ''Gel hele oğlum yanıma otur.Sana bi eski anımı anlatıvereyim ''dedi.Hemen koşup yancağızına sokuldum.''Anlat dedeciğim'' dedim.Dedem başladı söze; ''Bi gün bizim goca eşşeğe binip şööyle bir Meri ovasına varıp Beşkaza bazarını gezip geleyim demiştim.Sabala erkenden ezanla Gocananı galdırdım.Beraber eşeğe semeri vurup,paldımını taktık.Golanını bağlayıp,yularını geçirdik.Üsdüne de bi heybe arddık,çıktım yola.Öyleden sonra Beşkaza pazarına anca vardım.Pazar yerinin kenarına bi gosgocaman meydan yapmışlar.Baktım burda bir galabalık var.Üle bayram falan mı var yoğusa? Diye varıp bi bakayım dedim.Herkes kenara dizilmiş,millet seyre bakıyor.Neyse ben de merak ettim.Ben de dikilip gözel baktım.Herifler goca meydanın iki yanına iki kümes goymuşlar.On bir bi yanda on bir bi yanda yirmi iki tavuk var.İki yanda bi de ortada üç horoz mevcut olup,ortadaki horozun ötmesiyle tavuklar birbirine giriyor.Yumurtayı kümese gatınca da gulu gulu diye bağırıyorlar''dedi.
Ben hemen bunun bir futbol maçı olduğunu anlamıştım.Dedeme; ''Dede bu futbol maçı''dedim.Gülerek bana; ''Üle oğlum bizim eskiden futbol maçı mı gördüğümüz var? Ne bilelim maç ne? Fulbol ne? Oyuncu ne? İlk gördüğümde ben de bu şekilde benzetip Gocanana anlattım.O da bilmediğinden''öyle şey mi olur üle herif? Tavuklar oyun mu oynar? Sen aklını yitirdin goca herif herhalde''demişti.Ben de epey Gocananın laflarına gülmüştüm.diyerek gülümsedi.''
Ömründe hiç maç görmeyen birisinin futbol maçını teşbih sanatını kullanarak benzetmeyle bu şekil anlatması insanımızın ne kadar zeki olduğunu gösterir.İnsanların kıvrak zeka diye tabir ettikleri zeka türü bu olsa gerek.Eski adamlar zaten bir başka oluyor.Onların her söylediği sözden bir anlam ve ders çıkarmak gerekir.Onlar boşa pek konuşmazlar.Ne de olsa yılların tecrübesi var.Hepsi akıl küpü mübarek.
Ben de bu olayı çocuklarıma anlatıp epeyce bir gülüştük.Şimdiki çocukların top oyunları bir başka.Biz eskiden top bulamadığımız için ip yumağı ile oyun oynardık.Mal güderken çayırların üzerinde çocuklarla toplanır bir ip yumağı peşinde koşturur,böyle vakit geçirirdik. Şimdi bu zamanda akşama kadar çocuklar top ardında koşmaktan kan ter içinde kalıyorlar.Anası; ''Oğlum bu ne hal? ''diyecek olsa bir de ona karşılık veriyorlar.Zamane çocukları işte.Ne yaparsın? Ne dersin? Onlara söz geçirmesi zor.Seni dinleyen olmaz,anlayan da yok.Kafalarının estiği gibi hareket ediyorlar.Allah(C:C :) daha beterinden saklasın.Beterin de beteri var elbet.Yine de çocuklar sevimli varlıklar.İnsan ne kadar kızsa da seviyor.Ama ihtiyarlayınca onların eline bakacak olursak vay halimize!
..