Sen uzaklarda, bense yalnız başıma burda
oysaki olmak isterdim her an yanında.
ama nafile aramızda 100 lerce km
Sana ulaşmak seninle yan yana olmak,
İstanbul sokaklarında dolaşmak
bir lokantada beraberce yemek yemek
bir pastanede saatlerce sohbet etmek
..
Hoşlanmadığım hâlde, niçin şaka yaparlar?
Tavırlarım ciddidir, şahsımı anlamazlar…
Oysa yaşım çok arttı, belli risklerim de var,
Hep eşek şakaları, niçin yakıştırırlar?
Çünkü taviz veririm, şakayı kaldırırım,
..
Annem;
Becerikli kadındı
Dövme ile yoğurdu karıştırır
Bir kazan çorba yapardı.
Biraz NANE atar,
Karnımız doyar,
Yüreğimiz serinlerdi
..
Yazabildiklerim artık yok … Yalnız bırakmışlar herkes gibi
Elimde bir tek onlar kalmıştı oysa
Artık bitik yıkık bölük pörçük biriyim
Hayallerim hatta rüyalarım bile yok artık
Zifiri bir geceye yatıyor ve karanlıklarla dolu bir gündüze uyanıyorum
Hayatımdaki tek renk siyah olmuş sanki
Kirli bir dünyada yaşıyorum
..
İkili ilişkileri hayatımızın başköşesine kim koydu? Neden mutluluğumuz da mutsuzluğumuz da aşk hayatımıza bağlıymış gibi yaşıyoruz çoğumuz? İşimiz, aile yaşantımız, sağlığımız iyi olsa da aşk olmayınca neden kendimizi dipsiz kuyulara ipsiz bırakılmış ışık arayan böcek gibi hissediyoruz? Hadi diyelim bu yalnızlık korkusundan ve her daim içimizi dökebileceğimizi her şeyimizi anlatabileceğimiz birinin barlığına duyulan ihtiyaçtan. Peki neden o halde bir sevgilimiz olduğunda onunla konuşmak yerine tartışıyor, paylaşmak yerine sadece almaya kalkıyoruz ve hala mutsuzuz ya da mutluluğumuzu kendi kendimize gölgelemeye çalışıyoruz kaprislerimizle, isteklerimizle, tavır almalarımızla, kendi isteklerimizi dayatmalarımızla, beklentilerimizle? Yalnızlıktan korkup yalnız kalmamak için elimizden geleni yapıyoruz. Bu her aç kalmada yemek yiyebilmenin değerini bilip, her toklukta diyete girme arzumuzla aynı tatminsiz durum mu acaba?
Her isteğimizin yerine gelmesine yüzsüzlük edip daha fazlasını istemekte kendimizi haklı görüyoruz. Sıfır iken bir olan iki de olur üç de deyip istemeye devam ediyoruz. Ama fark etmiyoruz bazen bu bir, iki, üçler artı yönde mi yoksa eksi yönde mi artıyor diye. Sevgilerimizi, paylaşımlarımızı olumlu yönde çoğaltabiliyorsak ne ala, ama olumsuz yöne gidiyorsa patlamaya hazır bir bomba oluşturmuşuzdur, sadece tek bir hamle yapmamızı bekler hal almıştır. Ateşi yakmak… Sonra bommm…Geride kalan yine yalnızlık ve soru işaretleri…
Sevim Atan
25.12.2008
..
Su sessi,
Para sesi,
Kadın sesi,
Bana göre hepsinden ötesi,
Hanımın 'yemek hazır' sesi.
..
Bu günden başlayarak her sabah bilgisayarına kısa bir not olarak ben düşeceğim. Sana sabahı, güneşi, bulutları, rüzgarı, ağaçları, seni, bizi ve yurdumuzu anlatacağım. Hayatı anlatacağım sana benim penceremden. En çok da seni ne çok özlediğimi ama bunu sana değil rüzgara söyleyeceğim. Üzülme diye.
Sen, şu saatlerde uykunun en tatlı yerinde olmalısın... Dünyanın öbür tarafında… İyi uykular uyu, tatlı rüyalar gör. Bu gün, on iki yıl önce bir akşamüstü evimize gelen 'pamuk” kız beni erkenden uyandırdı; aç olmalı. Başucuma oturmuş, kuyruğunu burnuma sürüyor ve mım mır ediyor. Sessizce kalktım. Peşimden mutfağa geldi, ayaklarıma dolanıyor. Bilirsin, hakiki Van kedisidir. Sevilmedikçe yemek yemez, uyumaz. Sanki insan yavrusu… Yemeğini vermeden başını okşadım, kulaklarını, bıyıklarını sevdim. Ezan okunuyordu…
Sonbahar geldi ya, üşüdüm biraz. Tekrar yatağa döndüm. Uyumak ne mümkün. Bu sefer de “mavi” geldi; evin deli oğlu. Biliyorum “fındık” kız da hemen kapının arkasında sırasını bekliyor. Anlaşıldı, yatak keyfi mümkün olmayacak. İşe geç kalmadan kalkmalı... Daha yemekleri verilecek, kumları temizlenecek... Evde üç Van kedisiyle uyumak ve uyanmak... Baban uyuyor. Şimdilik hoşça kal. Sevgiyle… Öpüldün.
..
Yoksul bir çocuktu. Azimliydi ancak; kuru ekmeği oynaya oynaya yerdi annesi kızmazdı her anne gibi, ne kadar geç yese o kadar iyiydi onlara göre babası her zaman ki günlük geçici işlerinden birinden çıkmış, her ailede olduğu gibi “yemek hazır mı hanım? ” dedi. Hanım yarı mutlu yarı mutsuz halde yalancı bir tebessümle “ hazır” der. Çocuk her şeyden habersiz eğlencesine bakardı. Bildiği tek şey onun büyük hayal dünyasıydı. Uçsuz bucaksız şüphesiz onun için dünyanın en zengini hissediyordu. Çocuk olmak hayal etmek şüphesiz mutluluk bunun ta kendisi her insan için olduğu gibi.
Kabahatları çoktu ancak çocuktu o bazen dayanamazsın sabredemezsin ama hem sana mutluluk verir istemeden hem de senin gibi yüzlerce insana. Huzur ararsın bir yerlerde kaybolmak istersin huzurun içinde işte çocuk o huzurun ta kendisindir.
Acı çeker ama fazla hissetmezdi dayanıklıydı güçlüydü çünkü o bir çocuktu, yaşı ilerledikçe daha zayıflayacak belki sorumlulukları artacak belki de işin en kötüsü aşık olacak hataları çoğalacak fakir olduğu hem yardım görecek hem de zulüm görecek ama zayıflığına rağmen yılmayacak. Öyle anlara gelecek ki vazgeçecek ama en doğru kararı olacak belki de, belki de uçurumun kenarına itecek karalar alacak. Çıkmaza girecek saçma sapan şeyler düşünecek bir yandan teselli olacak belki kendi kendine yardım eden elinden tutan olmayacak. Eskisi gibi olmayacak hep o çocuğu arayacak ama ne yapsa boş ne yapsa çaresiz ve insanların umarsızlıklarını görünce daha bir keder kimseye anlatamadığı dertler dili varmayan bir sürü cümleler. Ah be çocuk hep çocuk kalsaydın yaktın beni de kendini de al sana çaresizliğin en büyüğü ne aklında bir şey olsun ne de yüreğinde olsun, oldukça daha çok yaralanırsın daha çok yenik düşersin her şeye rağmen hayat güzel dersin. Her ne kadar tadını çıkarsan da hayat dediğin bu illetin bir sonunda olacağı aklını gelir o yüreğinde tükenir bir vakit, ee “bu muydu” dersin daha doyamadan fakir bir çocuk olarak doğarsın zengin bir moruk olarak gidersin buralardan tin tin arkanda bir sürü ölecek insanı bıraktıktan sonra ama ölmeyen bir çocuk vardır daimi yüreklerde olan iyi insan olan…
..
Düşünecek neyim kaldı diye düşünmekten bile kafayı yemek üzere olan bir insan oldum.
Aklıma sen de geliyorsun dertlerimden kalan zamanlardan demek isterdim.. Tüm derdim sen olmasaydın taa ki
Ne çok güldürmüştüm seni,ne çok ortak noktamız vardı..
Bir hayata ortak olamadık ama..
Anlamını yitirmiş şeylerin sayısı daha fazlaydı. Vazgeçtiğim,unuttuğum ya da unutmak için yırtındığım..
Sana dair olan herkes,her yer, her şey..
..
Yemek ateşini yakarlar hemen
Rüzgarlar esiyor dayanır mı bir an
İsterseniz vereyim güzel bir tavşan
Beğenmediysen eğer zebra hediyen
Kılıcım sensin kalkanım sensin
Savaşı acıyı nasıl istersin
..
Anneciğim bana yemek yaparsın
Ben de bunun için sevinirim.
Seninle birlikte olmayı isterim,
Seninle gezmeye giderim,
Sen benim her şeyimsin.
15/03/2007
..
Aşk
Oruçlu olduğunda iftar vakti,
Çocuklarının ve misafirlerinin doyması için
ışığı söndürerek yemek yer gibi yaparak,
Üç gün üstüste iftar ve sahurda sadece suyla oruçlu olmaktır
Hazreti Aliyyel Murtaza ve Hazreti Fatımatüz zehra Validemiz gibi
..
Yemek hazır sofrada, pencerede seni beklerim,
Kapı zili susmadan bağırırdın, anne üç aldım, diye
Derdim, Canın sağ, dudakların ıslak olsun.
Gülerdin be yavrum, çatlak dudaklarınla.
Canım yanardı, bir aldım anne şaka derken sen.
Neden unuturdun beslenmeni yemeyi ve meyve suyunu içmeyi,
Hemen ders çalışmayı seçerdin, bende yemek yemeni,
..
Yörük kültürüyle hayatı geçti,
Tüm anaların anasıydı anam.
Sevda ile sevgiye kucak açtı,
Tüm anaların anasıydı anam.
Yörük olduğunu söylerdi kendi,
İnsanları seven sevgili candı.
..
Paris
Yurt dışi gezilerimin değerlendirmesini sizlerle paylaşmak istedim. Bir nebze de olsa notlarımdan alıntılarla, Paris gözlemlerimi anlatmaya çalışacağım..
Aşklar diyarı ve medeniyetin doğduğu yer dediğimiz bu koca kent, sanki tüm dünyayı, içine almış. Paris’i daha önceleride bir kaç kez ziyaret etmiştim. İlk defa görüyorum gibi, her şey farklı bir şekilde dikkatimi çekiyor. Demek ki insan isterse, çok iyi tanıdığı yerleri bile, farklı yönleriyle, farklı güzelliklerin ve farklı renklerini görebiliyor.
Hepimizin bildiği bu başkent, dünyanın tüm insanlarını, ırk ve renk ayırmaksızın yüreğinin şehrinde barındırmış; birlikte yaşıyorlar… Merkezindeki göçmenler, kendi kültürlerini adeta orada, kendi aralarında yaşarken, kendilerine özgü farklılıklarını da sunmaktalar. Gerçektende geçerken sanki, Paris’in içinde ama, başka başka yerleri ziyaret ediyorsunuz.
..
Bu dünyada bakmak için her yüze
Yüz gerek kardeşim yüz
Gitmek için dostlar kahvesine
Yüz gerek kardeşim yüz
Gecmek için kasapın önünden
Yemek için hergün öğünden
..
Peygamber efendimiz,
Kedileri severmiş,
Bakımıyla uğraşır,
Doyurur ve beslermiş…
Kediyi fertten saymış,
Ona da hisse vermiş,
..
Çobanlık!
Peygamber mesleği,
Düşündüm neden?
Kepeneği evi olmuş,
Torbasında birazcık azık,
Otlattığı hayvanlar dostu,
Dolaştığı çayırlar
..
Muzu sever çocuk,
Muz yemek ister
Alamaz ki.
Canı da bir çeker,bir çeker
Pazarda gezinirken
Görünce muz satanları
..
Kustuğum sözlerden
silbaştan bir yemek yap bana..
Ama saf ve bi o kadar da katkılı olsun
yaptığın o yemek,
Tanrı eli değmiş gibi!
onu kat,
bunu kat,
..