YEMEK ŞİİRLERİ

YEMEK ŞİİRLERİ

Kardelen Asu

Şiirleri mi senin için,
Seni mi şiirlerim için kullandım?

Yemeği mi yaşamak için,
Yaşamayı mı yemek için kullandım?

Semeyi mi kendim için,
..

Devamını Oku
Arzu Özdemir

Malumat
Ana karnında kanla beslenilir.
İki yaşına kadar süt emilir.
Dişler çıktı, artık et yemek sırasıdır.
Bunca çabanın hepsi toprağın ağzına layık olabilmek içindir
..

Devamını Oku
Hasan Yılmaz 2

Kadıköy vapurunda martılara simit atmak kadar...
Sirkeci’de balık ekmek yemek kadar...
Kapadokya’da güneşin doğuşunu...
Ve Nemrut Dağı’nda güneşin batışını izlemek kadar...
İnan bütün kadarlar bir araya gelse…
Hiçbiri olamaz seni sevmek kadar!
..

Devamını Oku
Serhan Keserlioğlu

Bir şaire;
Yazdıklarının hepsini yaşadın mı demek.
Bir ahçıya;
Neden devamlı yemek yapıyorsun;
O kadar mı açsın demekten farksızdır.
..

Devamını Oku
Mahir Çiçek

Beton derz aralığında hayat bulan cılız fide ofise giriş çıkışımda, sanki beni bu daracık alandan kurtar, toprağa suya ihtiyacının olduğu, gelişemediği belliydi. Önünden her geçişimde sanki bu sesi duyar gibi oluyordum.

İçinde bulunduğumuz mevsim, onu yerinden başka bir yere taşımaya müsait değildi, uygun zamanda kurtarmayı kafama koymuştum. Geçici olarak etrafının toprakla beslenip sulanması için beton kırılarak etrafının genişletilmesini söyledim.

O gün beton kırıldı yamyassı olan gövdesi özgürlüğüne kavuşmuş hafif esen rüzgârda mutluluktan efil efil sallanıyordu. Kırılan betonun yerine toprak dolduruldu, sallanmasın diye gövdesi iyice sıkıştırıldı, çıtalar ile etrafı koruma altına alındı. O yaz su ve gübre takviyesi ile gözle görülür halde gelişme kaydettiği görüldü.

Bir yıl sonra;
..

Devamını Oku
Orhan Şanlıer

Bire bir emekten meydana gelen
Yemek ortada da sunumu kapsız
Yüzlerce başkan var etrafımızda
Misyonu tükenmiş vizyonu çapsız

13.02.2013
..

Devamını Oku
Mine Gökçe

annem dolma pişirmiş
hadi diyor sen de otlan
ilahi anne
yemek mi yiyebilir
şiirle doyan insan...
..

Devamını Oku
Atila Günal

Suyu ısıtmadan bana bir çay demle
Altını yakmadan bir yemek yap
Ve çek ellerini
Dokun bana...
2003-05-11
..

Devamını Oku
Ozgur Buke

Yemek yerken, su içerken
Çay içiyorken
Sigara içerken..

Boş ver aslında bütün bunları

Ben bulunduğum her ortama girerken ve senin benim yanımda olduğunu düşünerek adım atıyorum tüm kapıların eşiğine..
..

Devamını Oku
Muharrem Dayioglu

Bir hayal kur gözünün önüne bir perde getir kırzmızı renkli perdeyi açınca sahnen çıksın ortaya başrolü sen oyna herşeyi sen yönet sahneyi istediğin gibi tasarla istediğin kişileri eşyaları sahnene al istemediklerini seyirci koltuğuna oturt imrensinler sonra beyninin sol tarafından içeri hayalindeki oyunu sok yanlız ddikkat et tek kural var herşey sevdiğin olacak istediğin olacak sahne senin hayalinle sen öpüşeceksin sevmediğin bi hayalle yapabilirmisin bunu

ben denedim olmuyor miğdem bulandı kusasım geldi iyi düşün sahnende yer alacaklar senin konukların ama sende onların sahnesinde konuksun bunuda unutma şimdi birleştir beynindekileri duygularını katmakta serbestsin tekrar canlandır gözünün önünde ve ağzındaki sihirli kelimeyi çıkar başlıyoruz! stephen king gibi 10 çeşit sonuca ulaştırma oyununu düşün ama birini uygula çünkü seni doğru yola götüren tektir, istediğini ele al sevgi kin nefret öfke iş ayrılık ölüm yaşam tabiat basit bi tiyatro yada aşk seçim senin hayallerini de olsa rezil etmekte senin elinde yüceltmekte! benim hayalimmi aslında hayal denecek kadar da uçuk, uzak değil zaten bi örnek olarak hayalimi anlatacığım size sonra sizde kendi hayalinizi kendinize anlatacaksınız. at gözlüklerimi çıkardım perdeyi açtım sahneye hakimim önümde uzunca bi çayır yemyeşil huzur dolu bi kaç otlayan küçükbaşla dolu ne kadar masumlar tek bildikleri yemek bizim gibi dert tasaları yok kendimi onlara benzettim sadece yesem çok sıkıcı olurdu burdan bi anlam çıkardım ben düşünüyorsam demekki bişilere faydalı olabilmem için en azından kendime fayalı olma amacı ile yaratılmışım sonra biraz yürüdüm benim meşhur mekanım moda ya sahile indim bi kaya buldum biraz kırıklı tıpkı benim gibi kırık, oturdum köşesine iğne batarcasına dokunu tenime acıyı hissettim demekki canlıyım ki acıyor biyerlerim boşuna nefes almadığımı anladım denize baktım vapurlar ilerliyor içindeki insanlar beklemekli vapurun iskeleye yanaşmasını bekliyorlar neden? bi amaçları var kimi eve ekmek götürcek kimi sevgilisiyle buluşacak kimi ağlayan bebesine mama alacak kimi yüzmeyi özlemiş denize dalıcak kimi akraba ziyareti kimi vapurda huzur buluyor herkesin bi amacı var o saniyede bile hhep düşündüm sahilimde denize baktıkça denize dalan kuşların ismini kendim gibi kendime meçhul kıldım balık alıyorlar ağızlarına her dalışta karınları doyması gerektiçünkü gökyüzünde aşka bir kuşla paylaştı bi kuş bile eşini düşünüyorsa sen neden ikizini eşini aramıyorsun dedim kendi kendime aklıma gelen cevap şu oldu zamanı gelince o beni bulur düşmedim üstüne ben bir nergis çiçeği gibiydim biraz kendimi severdim bencil ama mutluluğu paylaşmak konusunda; sonra düzelttim kendimi bi mutlu anım olduğunda şanşlı kıldığım arkadaslarımla paylaştım hayalime hiç kadın sokmadım çok sevmekten korktum belkide,

sahnem benim gördüğünüz gibi istediğimi yapıyorumçünkü ben bir şizofreni hastasının hissettiklerini yaptıklarını yazdım buraya istedikleri hayalleri kurarlar hasta halleriyle; ya biz biz bir hayal kurmaktan bile korkarız! korkmayın çabalayın çabalamadan hayaller gerçekleşmez...
..

Devamını Oku
Zeliha Bicer

_Aşkı tarif et_ der bazıları
Yemek mi bu tarifi olsun?
Tuz koyarsın biraz salça
Zeytinyağlıysa şekeri unutma!
Aşk tarif edilebilinir mi?
Yüreğe düşen ateşi
Sen başka anlatırsın
..

Devamını Oku
Nazende Kaya

Ne güzel şeydi çocuk olmak…T ozlu yollarda koşmak,oyunlar kurmak,gülmek gülmek en saf halinle.Ne güzeldi kirlenen eller,en temiz halimizde.Ne özeldi yaşanan her an,farkında olmadan.O çocukluk arkadaşları,çocukça aşk kuruntuları,ulaşılmaz sanılan hayaller,kendini ‘’artis’’sanmalar; ne anlamını ne yazılışını bilmeden.


Bazen annenin pembe selpak kokusuydu çocukluk,bazen yaşça oldukça büyük bir yakışıklının gözlerinin yeşili,bazen kavga,bazen sevgi..Bazense sıcak yaz gecelerinde damda yatmanın keyfi.Öyle saf öyle saf ki Nilüfer’i Kayahan’la evli sanmak gibi, ‘’hiç kimsenin Yağmur’un bile böyle küçük elleri yoktu’’şarkısındaki Yağmur’u söyleyenin yeni doğan kızı sanmak gibi, ablanla kavganda ağzından çıkan’’o..bu’’ sözünden sonra bi temiz dayak yemek gibi.Babanı özlemek gibi,uzak seferlerden bi an önce dönmesini,getireceği arap malı süt tozunun hayalini kumak gibi.Birine sinirlenip,bisikletine atlayıp koca dünyaya kafa tuttuğunu sanmak gibi saf,öylesine temiz,öylesine duru.


Büyümeyi istemek delice çocukluk,öğretmen olmak hayallerde..Hayaller de çocuklukta kalır sonra.Sonra sonra anlarsın büyümek neymiş..Düşmek,üşümek kuytularda,birinin yüreğine ya da biri varken yüreğinde..Sonradan öğrenirsin kumarın haram,hayatın kumar olduğunu.Çocuk olmak istersin en saf en salak halinle,bu çirkef bu pislik dünyada.İstersin,özlersin..
..

Devamını Oku
Müjgan Kızıleniş

Hayata başlamak...Adımını atıvermek.Sonra...Sevgiden sözetmek,ezberlemek bu kelimeyi.Herşeyi öğreniyor insanoğlu ve kızı.Herşey öğreniliyor her ne kadar geç kalınsa da.Her yeni buluşta ve farkına varışta bir ötesi yok gibi gelse de bu koca bir aldanmaca.

Doğduğumuzda bilmiyorduk.Sonradan öğrenilir sevmek.O binbir emekle ilmek ilmek dokunur.Bir anne bebeğini emzirirken yüzüne sevgiyle bakar.Bebeğin gözleri pırıl pırıl,karnı tok.Sevginin a b c si anneyle başlar.O dünyanın tüm ışıklarını toplamak üzerinde ve yansıtmak gibi bir şey.Birgün tüm pencereler kapandığında ya da ışıktan mahrum kalındığında,bir mum yakmak,yeniden ışık tutmak herşeye,eridim bittim dememek.Çünkü sevmek biriktirip biriktirip harcadığımız şey değil.O alıp verdikçe bitmeyen tek şey.Ve koşulsuz olan.

Kalmak...Süssüz püssüz bir kadındı.Gitseydi...Yanıtı alınmamış sorular bırakacaktı geride; Gitmek terketmekti,bundan böyle yokum demekti.Gitmek...Mutfaktan gelen yemek kokusu,banyodan gelen su sesi,odalarda dolaşan şarkının anlamı kalmadı demekti...Sağ yanında kıvrılmış bir beden,bacaklarının arasında ısınmayı bekleyen buz gibi iki ayak olmayacak demekti.Çünkü gitmek... Tendeki kokuyu,yastıktaki boşluğu,ayağının biçimini ezberlemiş terlikleri,saç tokalarını,saksıdaki çiçeği,duvardaki resmi,henüz bitirilmeyen bir kitabı bırakıp gitmekti..Gitmek...Kalana acı verecek herşeyi öylece bırakmaktı. Ve bunu bile bile hiçbir şey kalmadı demekti.Birlikte poz verilen fotoğraflarda gülümseyen gözlere ihanet etmekti sanki.Gitmek zorda bırakmaktı geride kalanı; sana ihtiyacım var diye bakan gözlere seni seviyorum demeyi öğretmekten kaçmaktı.Farkında olmamak ne acı...Kalmak sevgiye giyinmiş süssüz püssüz bir kadındı.

İlk zilde kapıyı açıp hoşgeldin de ona...Gülümse...Eğer kalacaksan; sen ve ben diyebileceksen kal de...İstediğim gibi olamıyorsun demeden...Sahip olmadan...Ait olmadan...Ama yok gideceksen,hiçbir sözüm olmaz... Gözün arkada kalmasın sakın...Giden sen ol...Kalan ben olacağım de...Yolun hep açık olsun de...
..

Devamını Oku
Anıl Erkmen

Bana sorsan seni cezalandiriyorum!
Uyumuyorum...
Yemek yemiyorum...
Dışarıya çıkmıyorum...
Ama kime sorsam "tükeniyorum"...
..

Devamını Oku
Kemal Kabcık

07 Aralık 2012 Cuma 07:37:42

“YALNIZLIK” Adlı Romandan:

Nihayet yerine oturarak nefes nefese: / “güzeldi, değil mi? . Beni buraya getirdiğin için o kadar memnunum ki! .” / “Hakikatte bu bizim için / bir zafer! .“ / Çalışıyor / O kazandı / Gözlerini ileriye dikmişti! . / Acaba farkında olmadan onu kızdıracak bir şey mi yaptım diye düşünmeye başlamıştı! . / Hissedilir derecede derin bir sessizlik oldu! . / “Bir şey olmadı! .” / Eve geldikleri vakit akşam yemeği hazırdı! . / Bütün yemek boyunca aynı sessizlik devam etti! . / Dünya ile alakasını kesmiş gibi derin bir sessizliğe bürünür! . / Tamamen kendi içine çekilmiş gibi görünür! . / Sütünün son damlasını da içtikten sonra yalvarır gibi bir sesle: “Şimdi yukarı çıkabilir miyim? .” diye sordu! . / “Nasıl istersen! .” / Mahzun bir tavırla, ağır ağır, o geniş ve koyu ceviz rengindeki merdivenden yukarı çıktı! . / O günün sevinci, heyecanı, yeniliği, renkliliği ve parlaklığı! . { Kitap Yazarı: A.J. CRONIN } (07 Aralık 2012 Cuma 07:53:12)
..

Devamını Oku
Ali Rıza Atasoy

Türk şairlerinin ve şiirlerinin buluşma platformu antoloji.com kültür ve sanat portalı bünyesinde 12 Mayıs 2006 tarihinde kurduğumuz ve bir ekip olarak geliştirdiğimiz Yeşilrmak Şiir Vadisi Grubu olarak bu sene üçüncüsünü düzenlediğimiz *** Boraboy Şiir Günleri (22-23 Mayıs 2009) *** kültür ve sanat etkinliği, geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi bu sene de ardında unutulmaz anılar ve kalıcı dostluklar bırakarak bir rüya gibi son buldu.

Yeşilırmak Şiir Vadisi Grubu’nun kuruluş yıldönümü kutlamaları kapsamında her yıl düzenlediğimiz ve artık geleneksel hale gelen Boraboy Şiir Günleri üçüncü etkinliği için aylar öncesinden başlayan detaylı bir planlama ve hazırlıklar yapıldı. Etkinliğin en az kusurla, hatta mümkün olduğu kadar kusursuz ve amacına uygun olarak sonuçlanması için kutlama komitesi olarak ben Ali Rıza ATASOY, grup yöneticilerimiz, Ömer CELEP, Fesih AKTAŞ, Müzeyyen KESKİN, Hüseyin BACANAK, Ahmet EROĞLU, Taşova Lisesi Müdürü İbrahim MALKOC ile birlikte grup üyemiz aynı zamanda kameramanlık görevini yürüten Ahmet ÖZKAN ile grup üyemiz ve aynı zamanda etkinlik süresince sunuculuk görevini yürüten Taşova Yeşilırmak İlköğretim Okulu Türkçe Öğretmeni Sercan TAŞ başta olmak üzere, organizasyonda gönüllü olarak görev alan Taşova İlçe Milli Eğitim Müdürlüğüne bağlı okul ve kurumlarda görev yapan eğitim çalışanları tarafından aylar öncesinden başlayan bir planlama ve bu plan doğrultusunda detaylı bir çalışma yürütüldü.

Boraboy Şiir Günleri (22-23 Mayıs 2009) duyuru metninde yer alan planlama ve program doğrultusunda herhangi bir aksaklığa meydan verilmeden gerçekleştirildi ve 23 Mayıs 2009 Cumartesi günü akşam saatlerinde yöremizin zümrüt gerdanlığı Boraboy’da bir rüya gibi son buldu.. Bu sene ilk kez etkinliğin şiir dinletisi bölümünün ortalarında geçici bir yağmura yakalandık ve bu nedenle programın geri kalan bölümünü Boraboy Göl gazinosunda kapalı mekanda tamamladık. Gördük ki yağmur da Boraboy’a ve Boraboy Şiir Günleri etkinliğine ayrı bir renk ve güzellik kattı, her şey belki mükemmel değildi ama öyle zannediyorum ki mükemmele çok yakındı.Katılımcı şair dostların bir bölümü 22 Mayıs 2009 Cuma günü öğleden önce Ankara’da buluştular ve grup yöneticimiz Ahmet EROĞLU ve Müzeyyen KESKİN tarafından temin edilen araçla öğleye yakın saatlerde Ankara’dan toplu olarak Taşova'ya hareket ettiler.Bunun dışında kendi imkanlarıyla veya özel araçlarıyla diğer illerden gelen katılımcılar da aynı gün sabah saatlerinden itibaren bulundukları illerden birer ikişer Taşova’ya gelmek üzere yola koyuldular ve aynı gün öğle saatlerinden itibaren yine birer ikişer Taşova’ya inmeye başladılar.

Taşova’nın zümrüt gerdanlığı doğa harikası Boraboy’a ve Yeşilırmak Şiir Vadisi’ne gönül veren katılımcı şairler ve sanat dostları yine aynı gün öğle saatlerinden itibaren Taşova Öğretmenevi bahçesinde grup başkanı olarak bendeniz Ali Rıza ATASOY, grup yöneticimiz Ömer CELEP, organizasyon işleriyle görevli Taşova Lisesi Müdürümüz İbrahim MALKOÇ, grup üyemiz ve kameramanımız Taşova Anadolu İmam Hatip Lisesi Öğretmeni Ahmet ÖZKAN, grup üyelerimiz ve İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü personelimiz Serap ÖZGÜR, grup üyemiz ve Öğretmenevi Müdürlüğü personelimiz Macide ÖZTÜRK, foto muhabiri olarak görevlendirdiğimiz arkadaşımız Taşova Anadolu Lisesi Fizik Öğretmeni Ömer ŞENGÜL ve grup üyemiz ve aynı zamanda etkinliğimizin sunuculuk görevini üstlenen Taşova Yeşilırmak İlköğretim Okulu Türkçe Öğretmeni Sercan TAŞ tarafından karşılandılar.Taşova’ya erken saatlerde inen katılımcılar Taşova Öğretmenvi bahçesinde kendileri için ayrılan mekanda oturup dinlendiler, diğer katılımcılarla tanıştılar ve en son gelecek şair dostları beklemeye koyuldular.Akşama yakın saatlerde son olarak topluca Ankara'dan hareket eden katılımcılar geldiler ve Öğretmeevi bahçesinde organizasyonu yürütenler ve diğer katılımcılar tarafından büyük bir coşkuyla karşılandılar.Öğretmenevi bahçesindeki kısa bir dinlenme ve tanışma faslının ardından; Taşova şehir merkezinde ve ırmak boyunda toplu olarak bir gezinti yapıldı. Kısa süreli bu şehir turunun ardından Taşova Öğretmenevi salonunda topluca yemek yenildi. Akaşam yemeğini müteakip katılımcı misafirler tekrar Öğretmenevi bahçesinde kendileri için ayrılan mekanda yerlerini aldılar. Burada misafirlere çay, meyve, çiğ köfte ikramı yapıldı ve gecenin ilerleyen saatlerine kadar bu mekanda şiir ve sanat üzerine paylaşımlar yapıldı. Bilahare misafir şairler ve sanat dostları yatılı okul pansiyonlarına yerleştirildiler ve geceyi Taşova’da geçirdiler.
..

Devamını Oku
Mehmet Bicik

Sabahın erken saatinde çıkarlar yola,
Kimisi sığıra gider, kimi de tarlaya.
Vaktinde varırlar gidecekleri yere.
Canla başla çalışır köy çocukları…

Torbalarında vardır iki soğan, bir ekmek.
Yanlarında da oldu mu biraz çökelek,
..

Devamını Oku
Serap Tepedelen

Uçmak özgürlükse
Bir çift kanat takıp bedenime
Uçmalıyım.
Uçmalıyım,özgürlük türküsü dudaklarımda
Alabildiğine sonsuz,
Alabildiğine görkemli
Bir gizemli yolculuğa olmalı uçuşum.
..

Devamını Oku
İsmet Zeren

Bir kavanoza dönüşeceğim
Ve bir rafta yerimi alacağım
Hayat mutfağında

Hayat mutfağında
Pişiyor insan
Sıarsı gelince
..

Devamını Oku
Osman Demircan

Türkiye'yi yayığa benzetirim. Çalkaladıkça, sarstıkça yağı ortaya çıkar. Türkiye'yi yemek isteyenler de önce onu yayık gibi sallarlar; ardından yağını alıp ekmeklerine sürerler. Bu yüzden Türkiye'nin sarsıntıları hiç bitmez. Ya türban meselesi ya Kürt meselesi ya sağ sol meselesi Türkiye'yi sarsar. Sonra bardak bardak ayran içen avam yağlan bal yiyen hası ağzı açık izler. Bilmez ki bu yayığın suyu nerden gelir? Düşünmez ki kendisi ayran içerken bazıları yağdan nasıl kıl çeker.
Bazı saf insanlar memleket bir tavadır; biz de o tavanın balıklarıyız der de bir türlü tavayı yağlayanları görmez. O kadar zekidirler ki balıklar gibi hep aynı tuzağa düşerler. Sazan gibi yakalanırlar. Bildik bilmedik her konuya balıklama atlayıp bir anda kendilerini tezgahta bulurlar. Buna rağmen kendilerini kahraman sanırlar ve ne kadar ucuza gittiklerini görmezler. Düşünmezler ki yayık her zaman çalkalanacaktır ve elde edilen yağdan nice sazanlar pişmeye devam edecektir.
Türkiye'deki sorunlar bitmez. Çalkala yavrum çalkala misali bu memleket daha çok çalkanacaktır. Birileri de bu memleketin yağını yemeye devam edecektir.
Türkiye'de bir anda 35 milyar dolar nereye gitti sizce? Cevabını vereyim mi size? Çalkala babam çalkala. 'Silifke'nin yoğurdu kız seni kimler doğurdu. Seni doğuran ana bal ile mi yoğurdu.' deyip o yoğurttan yağ ve kaymak elde edenlere gitti. Yani bu memleketin kaymağını yiyenlere gitti.
Siz de ne yapın: Önce elinizi bir güzel yıkayın. Sonra avucunuzu yalayın. Olsun bu yine kul hakkı yemekten iyidir. Kimsenin ekmeğine de yağ SÜRMEYİN.
..

Devamını Oku