YEMEK ŞİİRLERİ

YEMEK ŞİİRLERİ

Hüseyin Avdic

Müslümana Farzdır

İsraftır, fazla yenen yemek ve içmek.
Müslümana farzdır, onu terkeylemek.

Berlin, 7 Eylül 2009.
..

Devamını Oku
Hüseyin Avdic

Sıhhat Kazan

Vücudun cennetidir az yemek-içmek.
Sen de sıhhat kazan, ölçülü yiyerek.

Berlin, 25 Ağustos 2010.
..

Devamını Oku
Hüseyin Avdic

Doğruluğu Seçmen İse

Meşrudur bir hakkı korumak için kullanacağın yalan, ama hak yemek için olursa zulüm olur.
Her iki halde de yalansız olup doğruluğu seçmen ise, senin yüceliğin ve büyüklüğün olur.

Berlin, 14 Mayıs 2013.
..

Devamını Oku
Hüseyin Avdic

Ölçülüce Yenilmeli

Hergün et yemek kalbi, hiç et yememek de öldürür beyni.
Allah'ın helâl ettiklerinden, ölçülüce yenilmeli.

Berlin, 20 Kasım 2013.
..

Devamını Oku
Hüseyin Avdic

Doğru Yolu Buldur

Yediğin yemek; akıl olur, öfke olur, şehvet olur.
Sen bunlara, Allah'a teslim ile, doğru yolu buldur.

Berlin, 7 Eylül 2007.
..

Devamını Oku
Tunga Eralp

Kapıda durmak değil, içeri girmek gerek,
Ham hayal kurmak değil, saf bilgi dermek gerek,
"Emeksiz olmaz yemek" bizler böyle öğrendik,
Çalışıp bir baltaya sağlam sap olmak gerek.
..

Devamını Oku
Haşim Koç

Yemekler var tatlı tuzlu
Dondurmam var buzlu buzlu
Güveç pişiyor kuzulu
Yiyene afiyet olsun

Birileri diyet yapıp aç geziyor
Allahım onlara akıl versin
..

Devamını Oku
Ramazan Çetin

İki iki dört etmez.Firesi,darası var,
Yakını yaklaştırsak,yine de arası var;
Ters tutulan kap dolmaz,emeksiz yemek olmaz,
Mevsimler gelir geçer,her şeyin sırası var...
..

Devamını Oku
Hüseyin Tanrıkulu

Dişinin arasından çıkardığı yemek artığını bile,
geri ağzına atıp ziyan etmiyorsan,
bir insanı nasıl harcıyorsun.
..

Devamını Oku
Kadir Soytürk

Kurtuluş ve zafer, emek istiyor
'Yeter, kendine gel! ' demek istiyor
Hak-mak diyorlar ya, niyetler başka
Bunlar bizi çiğ çiğ yemek istiyor!
..

Devamını Oku
Burcu Karakaya

Yine güzel bir gece istiyorum
Şarap, müzik ve sen.
Yemek mi?
Dert etme, ben sana yaparım.
Önce şarap,
Sonra yemek,
Tekrar şarap,
..

Devamını Oku
Onur Bilge

Onur BİLGE

Vakit ilerlemiş, yağmur yavaşlamış, hava kararmak üzereydi. Levent, Orçun’u alarak dışarıya çıktı. Giderken de akşam yemeği için bir hazırlık yapılmamasını söyledi. Bir süre sonra da ellerinde kocaman paketlerle geldiler. Kızarmış piliçler ve bir büyük tencere dolusu pilavla... Okulun yakınındaki restorandan almışlar. Yanlarında gelen garsonu tanıdım. Pilav tenceresini, servis tabaklarına boşalttı, tencereyi alarak gitti.

Onlar gelinceye kadar; Ahmet, İhsan’ı ekmek almaya yolladı. Duygu’yla Neşe marul salatası yapmaya başladılar. Masalar birleştirildi, örtüleri serildi. Sofra kuruldu. Getirilenler açıldı, tabaklara kondu; salata, masalara paylaştırıldı, ayranlar dağıtıldı. Ekmekler, alelacele dörde taksim edildi. Doğru dürüst bir şeyler yiyemeyen, çoğu zaman simitle tostla geçiştiren çocuklar, iştahla yemeye başladılar. Yine de diğerlerinden şanslıydılar. İyi veya kötü ama en azından temiz şeyler yiyorlardı.

Garson, alışılmıştan farklı, yaşlı bir adamcağızdı. Restoran’ın sakin olduğu bir gün, Orçun ve Neşe’yle üst katta yemek yemiştik. Bize hizmet ederken, Orçun onu lafa tuttu. Hal hatır sordu. Akşama kadar ayakta kalmaktan, merdiven çıkıp inmekten yorgun düşüp düşmediğini falan sordu. Derken, sohbeti ilerletti. Hayat hikâyesini öğrendik.
..

Devamını Oku
Mübeccel Zeynep Ünalan

Canım çekti var ya; bir eyi haşıl
Halil Kân’dan kalkıp gelse de yesek…
Ahbunus Elması dalda yemyeşil,
Şöyle genç birisi yolsa da yesek… Mustafa Kayalı

Evelekler haşlanarak ilk önce
Bulgura loru kat yoğur eyice
..

Devamını Oku
Kerim Özkara

Yemek kokusu duyarda mutfağa yönelir o beden.
Güzel kokan bir kadın geçse gözün döner hemen.
Yağmurdan sonra kokuyu duyunca;
Ey kul, kapanmazsın toprağa neden?
..

Devamını Oku
Kazım Doğan

Sildim dudaklarıma kondurduğun öpücüklerini,
Sildim gözlerime baygın bakan bakışlarını,
Sildim beni sevdiğini söylediğin yalanlarını,
Sildim seni beynimden/ sildim kalbimden.

Sildim Ankara sokaklarında gezdiğimiz yerleri,
Sildim yemek yediğimiz lokantaları/ kafeleri,
..

Devamını Oku
Olgun Ekinci

…………… Sokağa çıkmaya korkuyorum, utanıyorum insanların arasına karışmaya, her yüz, her bakış ve dil seni soracak, utangaçlığımı beton zeminlerin dibine gizleyemeyip kaçıp, sığınacak başka delik bulamayacağım diye… Öyle savruk, hoyrat, başıboş, serseri dolaşmaktayım en tenhalarda… Gören olmasın, ayak seslerimi duymasınlar seni sormasınlar diye… Herkes tanıyor seni, herkes seviyor bu kentte…Onlara, acıyan yaralarını gizleyen hiç söz etmeyip, etmekte istemediğin tavırlarından çıkıp kanatsız melek umarsızlığında hepsinin yardımına koşarak, okula giden çocuklarına kalem defter cep harçlığı vererek büyüttün yoksul yüreklerinde sevgini…

…………… En sevdiğim, yürürken yüzlerini resimleyip, kimliksiz albümler yaptığım suretleri görmezden gelip şimdi sana anlattığım caddelerden ara sokaklara dalıyorum, benliğimi, kimliği yitirip dolaşmak istiyorum kimsenin tanımadığı dar yoksul sokaklarına evlerde pişen yemek kokularının karıştığı, lastik top peşinden koşan çocukların yemek saatlerini unutmuşluğunda… Öğle saatlerinde takvimlerin durduğu dört Marttayım ve takvimsiz ve saatsiz anlardayım zaman ilerlemez gece olamazken sensizliğin kıyametine yürüyorum attığım her adımda ulaşamıyorum, sesim çıkmıyor nara atmak isterken dilsizliğimin farkına varıyorum, attığımı sandığım her adım geri dönüyor beni o tarihin ortasına esaretli yor… Sesini mi unuttum diye irkiliyor numaranı çeviriyorum, günlerdir ulaşamıyorum açık olan telefonuna, bir yerde mi unuttun, ıssız bir tarlaya mı attın diyorum çıldırmışlığımda, elimdeki telefonu şiddetle çarptığım yerden aynı ses yükselerek devam ediyor aradığınız numaraya ulaşılamıyor diye, sen oradayken…

…………… Virajı alamayan sürücünün görsel kornasını sağır edercesine bağırtıp açık olan camdan el-kol hareket destekli, yeni üretilmiş küfürleri yankılıyor köşe başından dönüyorken… Oysa viraj olmayan yolda yediğim küfürleri süzgeçten geçirip en edeplisini kendime uygun bulmaya çalışırken ortadan yürüdüğümün farkına varıyorum… Sağ elini korna yerine kımıldatmadan sabit bırakıp, yerine sağ ayağı ile gaz pedalına biraz daha bassa gözlerimi asla açamayacak olmanın mutluluğuna erişebilirdim Kayıp Aranıyor ilanının okunmuşluğunda… Ne acı kaybolduğunu sanıp aramaya çalışırken kaybolmak, yitip gitmek, sonsuzluğun evrenine katılıp belirginsizleşmek…

…………… Teğet geçtiğim anılar biriktiriyorum yaşam ölüm arasında o ince çizgiden ve sıyırmışken ölümsüzlüğü yirmi beş yıl önce üzerimize piyade tüfeğinden mermiler yağdıran mavi bereli asker düşüyor Unkapanından usuma ve afişler görüyorum belediyenin ilan panolarında kaçarak, bakmadan uzaklaşıyor insansız caddeler, sokaklar arıyorum yalnızlığıma… Afişlemişler miydi seni, hangi resmin vardı o bil boarda? ... Farkına varıp kaybolmuşluğunu bana soracaklar mı sessiz ağlamaktan şişmiş gözlerime bakarak, ne yanıt verebilirdim onlara senin hakkında, ne söyleyebilirdim onlara sensiz geçen zamanların takvime kilitlendiğim esaretimde…
..

Devamını Oku
Işık German Ersoy

Adamın biri
Bir restorana girer
Masaya oturduktan sonra
Garsondan maden suyu ister
Bu arada garson ciddiyetle
Adamın önüne
Menü listesini uzatırken
..

Devamını Oku
Ahmet Zeytinci

Bu gün için fakir ya da orta gelir grubuna sahip bir insan olabilirsiniz. Sade bir yaşam sürüyorsunuz haliyle. Çok lüks evlerde oturmuyorsunuz, çok muhteşem arabalara binemiyorsunuz. Çok da önemli değil çok lüks bir ev de oturmak ve çok fazla gelir sahibi olmak. Namerde muhtaç olmayalım da keşke o da yeter. Bu gün varlık içinde yüzenlerde gün gelip ölecek siz de günü gelince öleceksiniz. Allah'ın mükemmel adaletinin ortaya çıktığı bir alan ölüm. Bakıyorum o televizyonda ki magazin programlarına çıkan ünlülere, onlara zerre kadar imrenmediğim gibi, kendime dua da ediyorum zaman zaman ''Allah'ım bana böyle bir hayat nasip etmedin, bundan sonrada etme asla diye.''

İnsanın elinin emeğini, alnının terini ağız tadı ile yemesi kadar güzel ve insanı mutlu edebilen başka bir şey var mı hayatta? Tiriliyonlarınız olsa ne yazar? Takip etmişsinizdir mutlaka eski zenginlerimizden birinin ölünce cesedini bile çaldılar, adamı mezarda bile rahat bırakmadılar. Ne yapayım öyle zenginliği, öldükten sonra bedenimi de ruhumu da rahat bırakmayacaklar ise...

Bakın çevrenizde bir anda ünlü olanlara, her ne hikmetse çoğu korumasız gezemiyor arkadaşların. Tut bir de onlara maaş ver. Hasmın seni mutlaka öteki tarafa götürmek istese götürür çok zor engellersin bunu. Ha, yolda yürürken yanına sıra dışı adamlar da yaklaşmasın diyorsan eğer, zaten sen halktan kopmuş bir sanatçısın demektir.

Bilmem kimin havuzlu evi varmış. Bana ne ve de size ne. Çok canınız istiyorsa üç kuruş verir bir havuza gidersiniz bir kaç saatliğine. Onlar yetmiş liralık peynir yer, ben de on beş liralık peynir yerim sonuçta ikimizin midesi de beyine aynı doydu sinyallerini göndermiyor mu, ne farkı var?
..

Devamını Oku
Meral Demir

Kaç tane 'BİTTİ 'yi bitirir günler

Para biter, yemek biter, güç biter...



Kim bilir kaç 'BİTTİ'yi yitirir günler
..

Devamını Oku
Yılmaz Aybar

Bayılıyorum bir yerlerde oturup
Yemek kültüründen bahsedenlere
Ve Japonya'dan Fransa'ya kadar
Mutfak mutfak gezinenlere.


Hele birileri servis de yapıyor,
..

Devamını Oku