ayrık tarlayı kaplardı,
takma sabanı zorlardı
kazma balyoz-küssük elde,
eller nasırlı
nasırlı eller; taş çıkarır
mera açar, çarşak yığardı
yel kovardı, yelkovanı
yel kovardı, yelkovanı
babam, altı deri kaplı kalburla
tohum şaçardı
üç evlek tohumlanırdı günaşırı
sürüp gitmeye ne kaldı
yarına sıra bir başka tarlanındı
kışın gelmesi yakındı
yel kovardı, yelkovanı
saban boyunduruk eşeğe
en üste de heybe;
mataralı, azıklı,
semerin arka kaşında
öküzlerin saman torbası
opsalı öğendire,
bir de saban çalısı
yel kovardı, yelkovanı
tunuk renkli bir manzara,
yağmur öncesi
susar; kaval, çan-gıldırka,
ve çoban köpekleri
kuşlar en yakın kuytuya sığınır
yuvalarını unuturlardı
kuşların,
cırcır böceğinin
sesi duyulmazdı.
yel kovardı, yelkovanı
armut ağaçları gıcırdar
alafalaklar uçardı
sürülmüş tarlalar
toprak rengi
çalının rengi gök,
gökyüzü gri
aniden 'rahmet' başlardı
yel kovardı, yelkovanı
çavgın eşeği ala koyardı,
sulusepkende koyunlar başlarını
birbirlerinin
altında saklarlardı.
yel kovardı, yelkovanı
çavgın eşeği yoldan koyardı,
öküzler adım atamazdı
heybede azık ve su matarası
sırtımda bir eski palto
başımda babamın örme kalpağı
şapkasını başına iyice geçirirdi o
yel kovardı, yelkonanı
yel kovardı, yelkovanı
gök gürler, şimşek çakardı
yel bir yerlerde unuturdu
yelkovanı
önce çiseler, sonra
oluktan boşalırcasına
yağmur yağardı
her şey - her şey sırılsıklam ıslanırdı
yel kovardı yelkovanı
yelkovan;
yel önünden kaçardı
yuvarlanır, taklalar atardı.
yelkovan kaçardı sürüklenerek
bir çalıya ya da bir çöğüre saklanırdı
rüzgara kendini unutturana dek
sım sıkı sarılırdı çalıya, kaynaşırlardı
ağaçlar; döker yapraklarını
fırtınayı umursardı
rüzgar uçurur tuğlaları
yağmur yağar, damlar akardı
kar yağar, hava yumuşardı
geceleri rüzgar kürs yapardı
dedem; kırık camlarımızı,
püslü, hamurlu kağıtlarla
yapıştırırdı
rüzgar; kırık camlarımızda
ıslık çalardı
karanlık gecelerde,
kışları
karanlık gecelerde,
kışları
rüzgar ıslık çalardı....
şartlar çetin,
yerler don, hayat susardı
rüzgarda kırılırdı,
uçan kuşun kanatları
ağaçlar yasılırdı
kırılırdı dalları
kiremitler uçar,
damlar akardı kışları
kar sepeler,
hava yumşardı
gün açar, öfkesini dindirir,
avutur fırtınayı
yel unuturdu esmeyi,
unuturdu yelkovanı
aniden şimşek çakardı
gök gürler
sicim gibi yağmur yağardı
dedem “-afatından sakla Ya Rabbi”
diye dualar sıralardı
babam dam yuğmadan gelir
paltolu, kalpaklı
daha zemherinin bilmem kaçı
çıkmasına daha kaç gün vardı
günlerce gök gürlemiştir
yağmur dinmemiştir
arkasından kar
günlerce yağar,
geceler uzadıkça uzar-
şafak sökmezdi kış boyu
damlar diz boyu kar
çoktan sarardı,
döküldü,
kayboldu yapraklar
çırılçıplak kaldı diye ağaçlar
karla kaplanırlardı
güvercinler, sığırcıklar
kim bilir nerelerde saklanırlar
serçeler pardı aralarında
yağmurdan korunurlar
ne yer, ne içer kuşlar
ya tipide, rüzgarda kalmışsalar
yuvalarına nasıl ulaşırlar
etrafı kaplamışsa kar
nerede ne bulurlar
karınlarını nasıl doyururlar
kazara unutur yağmayı kar
güneş açar
gök yüzünü bir anda kuşlar kaplar
sanki bir demetlermiş gibi
aynı anda bir başka tarafa uçarlar
bir o, bir bu tarafa savrulur
bir o, bir bu yana yaslanırlar
ekinlermiş gibi
kulakları mendilli,
şapkaları sonuna kadar geçirilmiş
omuzları çökük
sırtları kürklü
belleri kuşaklı
ayakları yün çoraplı
mesli ihtiyarlar
köyodasında mangalı eşeleyip
sobayı çokarırlar
“-daha zemherinin çıkmasınaaa
........ gün galdı”deyip
gün sayarlar
Kocakarı Soğukları
Gökmehmet Karı
ve hatta martın dokuzu
üstüne bir muhabbet tuttururlar
yelkovan;
bir kuytuya saklandı
kış uykusuna yattı
baharlı düşler kurmalı
uyanınca oynaşmalı
Kocadağdan kar kalkmazdı yazları
Kocadağda,
yelkovan olur muydu
olmaz mıydı
yel de yelkovanı
kovalar mıydı,
kovalamaz mıydı
bilen mi vardı!
Kayıt Tarihi : 20.11.2006 18:48:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Uzaktaki dağ tarlalarından kırmızı (bulgurluk) buğdaylı başaklar elde etmek için, kışın kapıda olduğuna aldırmaksızın 'ya nasip' deyip sabanın kulpuna yapışmak gerekirdi ama çoğu kez umulan gerçekleşmez, fırtına hatata sulusepken bastırırdı Babam ıslandığına, saçtığı tohumun heba olacağına aldırmaz, çifti boşlar öküzleri hıfzetmeye öncelik verirdi, yel kovardı yelkovanı, çavgın eşeği yoldan koyardı saygılarımla İbrahim Çelikli
![İbrahim Çelikli](https://www.antoloji.com/i/siir/2006/11/20/yelkovan-8.jpg)
saygılarımla İbrahim Çelikli
TÜM YORUMLAR (1)