limana yerleşmeye hevesli ürkek biraz da yeni yetme bir yelkenliydi daha
döndü dolaştı dünya denen deryanın avuçları arasında geri geldi o yemyeşil kıyısına
bir sorsan var ya neler anlatırdı kimbilir sana
kaç bahar gördü kimbilir kaç yaz kaç güz
biriydi tek dayanamadığı o da yağmur yaşlı mızmız güz
istanbul diye başlardı her seferinde anlatmaya
ah o geçmiş kokulu buram buram, ahu gözlü istanbul
şımarıktı oysa bilirsiniz yurdun kızını, kabına sığamazdı
bizim yelkenli de ona vurulmuş zaten o dinmek bilmeyen telaşesi aklını almıştı
oysa şımarıktı yurdun kızı, öyle geçerdi adı, kabına pek sığamazdı
binbir güzel sandalı irili ufaklı vapurları koynuna alırdı
bizimki de gördükçe hırçınlaşır kendini denize salardı
bir süre sonra dayanamayıp yeşiline doymaya gelir
gözünü gönlünü kızın seyrine bırakıp gülüşüne yine kanardı
yeditepelinin kollarında aralayınca gözlerini hisara karşı oh bir de çay içmeli derdi
dudaklarında kalan kurumuş şarap dolu kırmızıyı son bir tadar yerini tazesi alsın diye yüzünü boğaza bastırır yıkardı
şöyle bir göz gezdirirdi sonra çepeçevre minareler narin parmaklarıydı sanki kulelinin
köprüler dalgalı kızgın arsız saçlarına toka... öyle güzeldi ki şaşmamalı bunca onun gibilerin deli divane oluşuna
gri mavi buz gibi gözleri vardı bizimkini cezbeden çok da lafa söze gerek yoktu onu anlatmaya
bu kadar yeter der sessizliğine bürünürdü sonra sorsanız ona o da sevdi mi diye
bilmiyorum derdi.. peki çok mu o kadar çok mu güzeldi? görmeyen bilmez derdi
bizim yeniyetme büyüdü kızın ellerinde kız ona gerçekten yüzmeyi uzakları aşmayı öğretti
bir gün de mürettebatı toplayıp hiç iz bırakmadan saçlarında kaybolmasını istedi
bizimki de kaybolma pahasına gitti sırf o git dedi diye bırakıp gitti
her an özledi ona gelen aşık olan onca tekne bozuntusunu düşündükçe kızıyordu
beni nasıl istemez? fark etti ki zaten sevmiyordu güzellik onu
hiç dile getirilmeyen sevgi sır mıdır diğerine. nasıl bir sır yıllar boyu saklanır
ama hiç geri dönmedi yine de hep bildi yarım kalan bir şeyler var ve bir gün tamamlanacak
bir gün o soru sorulacak, bir gün yanıt alınacak, bir gün yeditepelinin de mizacı yorulacak
yüzüne hüzünden kırışıklık dolacak o hırçın saçları kısalacak zarif parmakları dünyanın yükünü taşıyamayacak ve bir gün bizimkinin sevgisi anlaşılacaktı
ardında hiç iz bırakmadan o git dedi diye gitti tüm çabasıyla açıldı okyanuslara başka limanlar başka gözü mavililer bulmaya yüzdükçe yüzdü
geri döndü mü bilinmez hem ne gerek var bilmenize masal bu ya burda bitmiş gibi yapsak
yeniyetme büyüdü kendi başına deliler gibi yüzmeyi öğrendi
şımarık kız sakinleşti onca kalabalığa karşın tam anlamıyla kendini kaptırıp koynuna aldığı daha az oldu
hayat da böyle değil miydi sanki? bir rüzgar eser bir liman kucak açar bir günde de çeker gidersin. hayat böyle değil mi sanki? bir yelkenli herkes; biraz hevesli biraz ürkek
ve her uçurum nam-ı diğer ''yar'' kabına sığmaz yurdun kızı, kırmızı şımarık gülüşü, dalgalı fırtınalı saçlarıyla tapılası bir güzellik.
hayat da böyle değil mi sanki? :))
İlayda DokumacıoğluKayıt Tarihi : 18.10.2010 20:45:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
oldukca hoş anlatımlı
melek kadar saf ve tamiz
duygularla yazılı kutlarım
salim erben
TÜM YORUMLAR (1)