Yelda Karataş Şiirleri - Şair Yelda Karataş

Yelda Karataş

annem korkulu hüznüm
bahçesi kaybolan son çocuk sığınağım
hiç giyilmemiş bir sabahlık ters dönmüş bir ayna
hırpalanmış terliklerinde ezik gül parçaları.

bir sabah son merhaba...

Devamını Oku
Yelda Karataş

-CENNET o hep hasret

cennet ne zaman bilir misin ey yaradan, biri sen olduğu zaman...

Devamını Oku
Yelda Karataş

Masmavi bir gökyüzü olamadım mesela
bir damla yağmur ansızın
bozuyor kalbimi

gölde balık da olamadım
hiç tersine akan ırmak sularını özlüyor gözlerim

Devamını Oku
Yelda Karataş

'hangi gülün bağbanısan'
hangi dikenden armağan
gül bahçesi dediğin
şu zaman içinde
dağlara emanet
oralarda kokar yaban

Devamını Oku
Yelda Karataş

Uzun ve karanlık bir şeyim
sana uymam

sokak çalgıcıları uyar
eski kuş afişleri
ve bütün yeminler

Devamını Oku
Yelda Karataş

Deniz masallarına takılı çocuk değilim
'bana dar gelmeyecek'
aşk'ı
'kimler kazsın'
bir yanım deryada büyürken
sürekli vedalarla geçen ömrüm

Devamını Oku
Yelda Karataş

orda yazılı her şey
bir ömrün bitmeyen şarkısı
gözleri vardı onların kirpikleri
ve dokunulmayan sevgileri
birinin dizleri yaralanmış
koşarken bir öğle vakti

Devamını Oku
Yelda Karataş

Onlarla karşılaştığınızda garip, kozmik bir ışın sarar sizi. Neden etkilendiğinizi bilemezsiniz. Yüzleri bir bütündür. Her parça diğerini amansız bir biçimde tamamlar. Farklılıklarını kader gibi taşıyan bu insanlara tepkiniz, önce hayranlık, sonra öfke, daha sonra çığlık çığlığa kaçma isteğidir. Şaşırmazlar, sizin gibileri çok görmüşlerdir. Onlarla yaşamanın zor olduğunu iyi bilirler. Çünkü, bu dünyaya herhangi bir rolü oynamaya değil, hayatın kendisi olmaya gelmişlerdir. İnsanlar, sık sık o büyük acılarını anlatmak için onları arar. Dinlemesini iyi bilirler. Kendi yaşamları sanki yoktur. Soluk soluğa başkalarının yaşamlarında koşarlar. Kendilerini doruklarda, yalnızca doruklarda tüketirler. Kişilikleri yoktur. Kişiliğin, kişiliksizlik olduğu bilincindedirler. Bu nedenle onları, sevdiğiniz her şeye benzetebilirsiniz; anne, sevgili, gökyüzü ya da bir film karesi. Sanatçı olmasalar da sanatçı gibi yaşarlar. Sorularla. Yanıtını aldıkları bütün soruların, sorusunu sorarlar. Bütün kavramları, kendileri isimlendirirler. Ahlaksızdırlar. Sezdikleri her şeyi yaşarlar. Sürekli, sevinç ve keder içinde. Herkesin 'yeter' dediği yerde, 'yeni baştan' diyerek. Kırılgan, ama umarsız değillerdir. Kendilerinden başka hiç kimseyi incitmeyi başaramadıkları için, bu dünyaya başarısız olmaya gelmişlerdir. 'Tek savunmaları, savunmasızlık'tır. Kimseyi yargılamayı bilmezler. Hiç bir canlıyı öldüremez, zarar veremezler. Öğretilerinde, 'karşı koyma' sözcüğü yoktur. Bir çocuğun tek bir gözyaşına bile yaşamlarını vermeye hazır oldukları bu dünyaya, asla seyirci kalamadıkları için, çoğunlukla intihar ederler. İntiharı, herhangi bir nedenle enteleyenleriyse, intihar biçiminde bir yaşam sürdürürler. Kendilerini merkeze koymayı asla beceremezler. Baş eğişleri çaresizlikle karıştırılır çoğu zaman. Ama kendilerinin ya da başkalarının onurunu korumak söz konusu olduğunda, ' Bir karadağ tabancası' gibi sakladıkları başkaldırılarını gün ışığına çıkarırlar. Başkaldırırlar, çünkü, salt duygu olarak yaşarlar. Başkaldırırlar, çünkü, görev bilinci yerine sevgiyi koymuşlardır, ödünsüz ruhları başka türlü var olamadığı için.
İvan'ı anlar, Alyoşa'yı hisseder, Dimitri gibi yaşarlar ve arkalarında bir mor menekşe mutlaka bırakırlar; başkalarının acılarını sarsın diye. Onlar, bu dünyayı 'güzeltmeye' gelmişlerdir. Umutsuzluktan yola çıktıklarını, daha çocukluklarında hissederler. Bize böylesine saf görünmeleri, çocukluklarını yaşatmaları değil, çocuk olmalarıdır. Kendinden başka rolü olmayan bir çocuk. Önünde diz çöktükleri tek şey mağara duvarına o resimleri çiziktiren insan elidir.
Bir gün, bir şarkıda, bir kokuda ya da aynada onlarla buluşursanız, ne olur kendinizi esirgemeyin.
Bir an için bile olsa.
Çünkü onlar, 'an' lara inanırlar ve o 'an ' için yaşarlar.

Devamını Oku
Yelda Karataş

Bu ikinci şiirim sana
Kaç bin yıl sonra yeniden
Ak kağıt üste
Kor
Sen daha küçüktün bense kayıp çapraz bilmeceler
Kara tahta, üzgün tebeşir

Devamını Oku
Yelda Karataş

Erkan Oğur, Yazı /Tura dinlerken


Ey yüksekten uçan güvercin
ışıyan kalbimdeki çiğ
ey ezanlara titreyen sabahın teri

Devamını Oku