Yazılarım: Dipsiz kuyuya taş atmak... (613)

Bilmem sokakların durgunluğunun ve yine sokakların gürültüsünün farkında mısınız? İnsanların suratlarına bakınca 'kireç gibi' olduklarını görebiliyor musunuz. Somurtkanlığın sokaklarımızda gezdiğinin, birbirinden uzaklaşmak isteyenlerin aramızda yaşadığını sizde idrak edebiliyor musunuz? Ayak üstü iki laf yapılmıyor artık... Herkesin bir koşturmacanın parçası olduğunu de gördünüz mü...
Güneş doğuyor ve batıyor bu arada. Ve sayılı günler geliyor saya, saya. Ama hayatta hep hesap- kitap içinde olduğumuzu, hayatı istediğimiz gibi yaşayamadığımızı söylesem bana katılır mısınız....
Ve seçim de bitecek... Niye yaşanıyor bu gürültü, niye bu kavga, niye bu 'Seçilme arzusu', neyi kazanacağız ya da neyi kaybedeceğiz o gün geldiğinde görmüş mü olacağız şimdi... Ya bugün niye görmüyoruz bunu. Asıl halk ne kaybedecek ne kazanacak....
Nasılsak öyle yönetileceğiz yine... Seçim bitecek ama göreceksiniz ki halkın cebinden çıkan çıkmış ama yine hiç bir şey girmemiş cebine...
Ses çıkarsak kötü, meydanlara çıksak kötü, yırtınsan kötü...
Derdini daha başka nasıl söyleyeceğini kimse bilmiyor... A seçeneği var B seçeneği yok...
Ne çıkacak sandıktan daha bugünden söyleyeyim: Tavşan çıkacak! ! Tavşan...
***
Olan her halükarda halka olacak... Bin dilime bölünmüş-sek bugün bu saatten sonra da bir dilme olacak değiliz ya...
Bin parçamızı bin yerden Allah aşkına kim toplayacak...? Evde otursanız suç, sokağa çıksanız suç... Çay içseniz rahat içemezsiniz, ayran içseniz suç... Rakı içseniz suç... O rakıya su olsanız suç, olmasanız suç...
Kuş olsanız bile suç... Yakalarlar emin olun sizi gökte... Hele mavi bir kuş-sanız müebbet bile yersiniz bu ülkede... Suçlular suçsuz olabilir... Suçsuzlar da suçlu olabilir bu ülkede...
Her dakika da bir saati gidiyor insanın...
Sus diyorsun, susmuyorlar...
SUSMA desen konuşmuyor kimse... Burası öyle bir ülke ki... Hem güzel hem çirkin...
Kimse vazgeçmiyor bu ülkeden... Ve bizde vazgeçemiyoruz yine, yine de! ! !
27.03.2014