Yazılar - Televizyon Dizileri ve Toplums ...

Bu ülkede toplumsal ahlakın dejenere edilmesi işlemi Yeşilçam filmleriyle baş gösterdi. Daha sonra televizyonun yaygınlaşmasıyla birlikte “Dallas” adlı dizi bu görevi devraldı. Ardından “Yalan Rüzgârı” ve diğerleri geldi. Bunlar devlet televizyonu TRT de yayınlanıyor ve 7 den 70’e her kes de izliyordu.

Zamanla televizyon kanalları çoğaldıkça işin içine Türk dizileri girdi. Konular da elbette bu ithal dizilerden esinlenilerek seçilir oldu. “Perihan Abla, Süper Baba” gibi görece biraz daha ehven ve yerli olanları da vardı ama çoğunlukla aile yapısına, toplum yapısına bilinçli bir şekilde tecavüz eden diziler yavaş yavaş ama istikrarlı bir biçimde hayatımıza girmeye başladılar.

Ne ilginçtir ki bizim o çok mazbut insanımız tarafından yerli yabancı tüm bu diziler seyredildi. Hâlâ daha seyrediliyor ve üstüne üstlük bir de reyting rekorları kırıyorlar. Bu dizileri yapanlar elbette para kazanmak için bir takım konuları köpürtüp vatandaşın önüne koyacaklardır bunu engellemenin yolu yok. Adamlar sonuçta ticaret yapıyor. Ortaya bir ürün koyuyorlar ve ürünlerinin alıcısı da var. Arz-talep dengesi...

Çoktandır toplumsal bir çürümeyle karşı karşıyız. Bu çürümenin, bozulmanın önüne geçmek hâlâ mümkündür yeter ki istenilsin. Her şey devletten ve hükümetten beklenmemelidir. Evet, devlet sorumluluğunu elbette yerine getirmelidir ama toplumu etkilemesi bakımından ön planda olan kurum ve kuruluşların da ellerini taşın altına sokmaları zamanı gelmemiş midir?

Bazı protesto gösterileriyle işi geçiştirmek ne kadar yeterlidir? Meselâ zorunlu din derslerini protesto etmek için ortalığı ayağa kaldıranlar bu konuda ne gibi şeyler yapmayı düşünürler? Ve yine meselâ TV dizilerinin dejenerasyonu karşısında nasıl bir tavır alacaklardır, alacaklar mıdır? Bilmek hakkımız değil midir? Bu sorulara verilecek cevaplar olmalıdır. Ama elbette adam gibi cevapların verildiği, projelerin ortaya konduğu cevaplar… 21.12. 2014