Bizde adettir, ülkemize gelen yabancılara Türkçe öğretmeye bayılırız. Öğrettiğimiz bir iki kelimeyi zar zor, yarım yamalak söylediklerinde de sanki dünyalar bizim olmuş gibi seviniriz.
Bu davranışın aslında bir tür aşağılık kompleksinden kaynaklandığını biliriz ama bile bile de bu davranışımızdan bir türlü vazgeçmeyiz, vazgeçemeyiz.
Çünkü bize göre bir yabancının birkaç kelime Türkçe öğrenmesi demek Türk Milleti’nin onların gözünde meşruiyet kazanması demektir.
Aslında böyle düşünmek, sürekli olarak güvensizlik içinde yaşayan insanlara özgü bir davranıştır ve daha çok sömürgeleştirilmiş toplumların insanlarında görülür.
Her şeyi çok daha iyi bilen emredici yüce varlık “sahip”e karşı duyulan büyük hayranlık…
Aynı davranış tarihi boyunca hiçbir zaman başka milletlerin hegemonyası altında yaşamamış olan bizde de ne yazık ki çok yaygın bir biçimde görülmektedir.
Yabancılara karşı duymuş olduğumuz bu koşulsuz hayranlık, onlar tarafından da bilindiği için olsa gerek bu eksik yanımızı diledikleri gibi kendi çıkarları lehine kullanır ve çoğu zaman da bunu alay konusu yaparlar.
Televizyonlarda bir giyim markasının reklamı yayınlanmıştı bir zamanlar. İspanya’da bir kulüpte futbol oynayan ünlü bir futbolcumuzla Amerikan medyasının piyasaya sürmüş olduğu ve tepe tepe kullandığı bir sarışın kadın rol almıştı bu reklamda.
İşte bu sarışın, şımarık kadına, reklamcılar ekranda hiçbir anlamı olmayan abuk sabuk bir şeyler söyletiyorlar.
Ağzında gevelediklerinden anlaşılıyor ki bu sarışına (senaryoya bu şekilde yazıldığı için olmalı) Türkçe bir şeyler söyletmek istiyorlar o da bunu güya başaramayıp eveleyip geveliyor.
Olabilir, söyleyemeyebilir. Türkçe hem fonetiği hem de grameri bakımından batılılara zor gelebilir. Ama bu sarışın medya maymunu, ağzının içinde gevelemiş olduğu abuk sabuklukları öyle bir önemsemez, umursamaz, vurdumduymaz bir edayla söylüyor ve her mimiğiyle öyle aşağılayıcı bir tavır sergiliyor ki sanki dersiniz bütün dünya onun çevresinde dönüyor ve Türkiye’de her kes onun için yanıp tutuşuyor.
Ve aslında reklamını yapmış olduğu ürüne fayda yerine zarar veriyor.
Kabahat tabi ki bu sarışın medya maymununda değil. O ürünün reklamını yapmayı üstlenmiş oynar rolünü alr parasını gider.
Bu ürünün üreticisi ben olsaydım sırf bu yüzden bu ajansa tazminat davası açardım, ürünüme zarar verdi diye. Ama belli ki ürün sahibi de işin pek farkında değil.
Reklam bu, üretmiş olduğu malı tanıtmak isteyen biri elbette bu imkânı dilediği gibi kullanabilir. Reklamında kimleri oynatmak istiyorsa onları oynatabilir. Bu tasarrufa hiç kimsenin söyleyebileceği bir söz olamaz. Ama elbette ki ürüne zarar vermemek kaydıyla.
Naçizane küçük bir uyarı… Kimin umurundaysa...
Am deniyorsa ki “Reklamın iyisi kötüsü olmaz önemli olan tanınmaktır,” Bu da bir fikir. İyi de nereye kadar? 19.08.2017
Kayıt Tarihi : 2.11.2020 21:19:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!