Sabah rüzgârının şakaklarında bıraktığı okşanma duygusu, Mehmet Öğretmen’e Çifteharalar Köy Enstitüsü binasını gölgeler arasında ilk gördüğü, “O An” ı anımsatmıştı. Emeklilik yıllarını çok da ayırımına varmadan devirmiş, çocukları evlenip torun torbaya kavuşmuş şu “Maarif Savaşçısı” gitmiş, batmakta olan ayın el salladığı, güneşin yeni uyanan bir çocuk gibi çapaklı gözlerle kendisine baktığı o günün ilk saatlerine ışınlanmıştı sanki. Tan ağartısının verdiği izin ölçüsünde gözlerini olanca büyüklüğü ile açıp getirildiği okulu görmeye çalışmıştı tırmandık- ları tepenin tam bitti denen yerinde.
Büyük bir heyecan ve engellenemez bir merak duygusu ile başlayan bu serüven, hem kendisine hem de köylerinden seçilen diğer sekiz arkadaşına belki de dünyanın en özgün eğitim uygulamalarından birinin ilk meyveleri olma şansını getirecekti. Batının uzun bir zamana yayarak ve adeta dinlenerek kat ettiği gelişme yolunu yitirilmiş zamandan intikam alırcasına koşma azminin küçük bir parçasıydı çocuk yüreklerdeki ürperti ve heyecan. Onlar geliyordu…
'Onlar ki toprakta karınca, suda balık, havada kuş kadar çokturlar,
korkak, cesur, cahil, hâkim ve çocukturlar,
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.
Geçti istemem gelmeni,
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta