İstisnasız bütün insanların hemcinslerinden ayırt edilip, tanınıp tanınmalarını sağlayan ve yaşadıkları toplum içinde davranışlarının kontrol edilebilmesi için belirleyici bir isimleri vardır.
Bağlı bulundukları ailelerini belirleyen, bazılarının aynı ismi taşımalarından kaynaklanabilecek karışıklıkları önlemeyi sağlayacak bir soy isim ve özel lakap, ün ve ünvanları vardır.
Yaşadıkları coğrafi bölgede bulunan şehirleri ve bu şehirleri de diğer şehirlerden ayıran belirleyici bir adları vardır.
Şehir ve bölgelerinin içinde bulunduğu, coğrafyasının jeolojisinden ve meteorolojik şartlarından kaynaklanan, tarihsel köklere dayalı kültür ve inançları, politik ve sosyolojik farklılıkları ile idari açıdan bağlı ve sorumlu bulundukları bir devletleri vardır.
Kişilerin iradelerinin dışında dünyaya gelişmiş bulundukları doğal ve sosyal şartlardan kaynaklanan, herkesin bağlı ve bağımlı olduğu tarihin derinliklerinden gelen geniş ve organize ailelerine MİLLET bu değerleri koruma adına, fertlere yüklenmiş olan hamasi hassasiyete ve sorumluluğa da MİLLİYET DENİLMİŞTİR.
Devlet;
İnsanların yaşamakta oldukları bölgelerinde tarihlerinden gelen milli ve manevi değerleri ile bölgesel coğrafi zenginliklerini koruma, yaşamlarını ve varlıklarını tehdit eden farklı insan topluluklarına karşı kurucuları tarafından vekâlet verilmiş meşru, makul kurumsallaşmış organize sosyal güç birliğinin adıdır.
Bütünün içinde parçanın bilinme ve bulunmasını sağlayan, her şeyin ve herkesin mutlaka benzerlerinden ayırıcı şahsına münhasır bir ismi vardır.
İsimler isim olarak kalıp korunduğu müddetçe meşru, makul ve zararsızdır.
Özellikle devletler gibi vekalet kurumlarında hakim güçlerin baskı aracı olarak kullanılan isimler asılın yerine geçip herkesi kendi üst kimliği altında toplamak istendiğinde adı istila veya asimilasyon olur ki, meşruiyet, ve makuliyetini kaybedip, adına EMPERYALİZM denen iğrenç ve korkunç bir şekil alır.
Özel şartlar itibariyle, söylendiği zaman birlik ve beraberliği sağlama adına meşru ve makul olmalarına rağmen, ulu orta kullanıldığında ise kullanım süresi geçmiş ve dozunun da üstünde kullanılan fevkalade zararlı bir ilaç niteliği taşıyan SLOGANLAR vardır ki kulağa hoş gelse bile, farklı unsurlardan oluşmuş bulunan sosyal yapılar için fevkalade tehlike arz edip birleştirici bir harç olmaktan çıkıp, ayrıştırıcı ve parçalayıcı bir malzeme hükmünü alır.
Ülkemizde de birlik ve beraberliğimizi tehdit etmesine rağmen, vatandaşlarımızın bir kısmının hissiyatını tatmin ederken, bir kısmını fevkalade rahatsız edip milli birlik ve bütünlüğümüzü hedef alan, kasıtlı provakatif davranışlar ile kullanılmakta oldukları birçok milliyetçi söylem ve sloganlar var ki, özellikle günümüzde YANGINA KÖRÜKLE GİDİP SU YERİNE BENZİN DÖKME şeklini almaktadır.
Bu tehlikeli davranışı sadece tatmin olma adına bilmeyerek yapmak, gaflet ve cehalet olsa bile, bilerek ve maksatlı yapanların lügatlarda adlarının karşılığında HAİN yazılı olduğunu görürüz.
İsimler, adlar, yer eşya ve insanların tanımlamasında kullanılan bir sembol, Aileler anlaşma kaynaşma medeni hayatın ihtiyaçlarını teminde kurulmuş olan kollektif yaşamın vazgeçilmez, olmazsa olmaz kurucu unsurlarıdır.
Devletlerde ailelerin meydana getirmiş olduğu daha büyük aileler topluluğunun genel adıdır.
İdareler, DESPOT, DİKTATÖR, HARİS ZALİMLERİN ELİNE GEÇİNCE, hayat yaşanmaz, dünya ise yaşanamaz bir hale geliyor.
Herkesin bir adı, bir ailesi, bir milleti ve değerlerini sahiplenip kimseye dayatmadan yaşaması gereken milliyeti vardır.
Bir memleketi ve bir devleti vardır.
Tabii insan ve toprağın dışında ki bu değerlerin hepsi sanal, farazi, farazi olmakla beraber ZARURİ kurgu kavramlardır.
Bu sanal farazi kurgu kavramlar, kavga ve savaş sebebi haline getirilmemelidir.
Her şeyin iyi ve kötü, yanlış ve doğru kavrama ve kullanma ihtimali gerçeğinden hareketle, yeni nesiller global değerlere sahip çıkarak farklı kültürlere saygılı, kendi varlık sebebi olan öz değerlerine sahip çıkarak yaşaması insanlık ailesi için değerlerin korunması adına en mantıklı ve makul olanıdır.
İnsanların adları, aileleri, şehirleri, devletleri, milletleri, milliyetleri, dilleri, dinleri asıl ırk denilen renkleri ayrı olsa da; İnsan olarak his ve duyguları, organ ve uzuvları, istek ve ihtiyaçları, umut ve beklentileri aynı olmakla beraber; kusur, hata ve yanlışları da yine ortak karakterleri olan beşeri zaaflarından kaynaklanır.
Hiç kimse kendisinde bir üstünlük ve ayrıcalık görme gaflet ve cehaletine düşmemeli.
Hepimiz nihayetinde ET, KAN VE KEMİKTEN yaratılmış, ADEM ve Adem’in evlatları değilmiyiz?
Habili kardeşi Kabilden üstün kılan farkı, Adem'in Kabilden fazla sevdiği oğlu oluşunda değil,
Adem’in YOLUNDA oluşunda ARANMALIDIR! ..
Hepimiz aynı tarlanın çamuru, aynı teknenin hamurundan mamul olup, yine hepimiz tek ve bir olan Rahmanın aynı amaçla yaratmış olduğu kulları ve sonsuz sanatının en mükemmel eserleriyiz.
Bu dünya ticaret hanesine kim ne getirdi?
Giderken emanet verilmiş olan ömür sermayesinin kullanımına ait yaşayarak hafıza bantlarına kaydetmiş olduğu ÖZ GEÇMİŞİ niteliği taşıyan amellerinin hesabından başka ne götürecek?
Bu anlamsız kavga niye?
Bu doymak bilmeyen hırs ve bu bitmeyen kin ve nefret neden ve kime?
Kayıt Tarihi : 15.12.2012 23:14:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!