Yazı 090 Deprem, İnsan Ve İnanç

Necdet Erem
1570

ŞİİR


16

TAKİPÇİ

Yazı 090 Deprem, İnsan Ve İnanç

Deprem! ..

Evet,
İnsan yaşamını tehdit eden en etkin tabii (olay) afetlerden birisi.

Allah hiç bir milleti o bela ile imtihan ve terbiye etmesin.
Ettiklerine de sabır, metanet ve aklıselim ihsan buyursun.

Ben depreme sadece dini boyuttan bakıp, depreme muhatap olan bölge insanlarının, Allah’ın emirlerine itaatsizlikleri ve azgınlıkları sebebi ile cezalandırıldıkları kolaycı bir yaklaşım içinde değilim.

Günümüz bilim ve teknoloji asrı.
Yapılan sismik araştırmalar ışığında, bütün dünyanın deprem haritaları çıkarılmış.
Fayların yerleri tespit edilmiş olup, boy, genişlik, derinlik ve etki alanları, uzak ve yakınlıklarına göre az veya çok belirlenmiş.

Maalesef bilim adamlarının gururunu okşayan, materyalist bir mantıkla kolaycılığa kaçılarak depremlerin faturası mühendislere ve ruhsat mercilerine kesilmiş.

Siyaset adamları;
Özellikle muhalefet cephelerinde mal bulmuş mağribi ahlaksızlığı ile hemen iktidarlara yüklenme fırsatı, hatta İSTİFA çağrılarına varan insafsız saldırganlık. Ve daha nice akıl almaz sebep ve sonuçtan uzak söylemler.

Evet,
Elbette hepsinin bu olayda uzak veya yakından hisseleri vardır.
Hiçbir olay bir tek sebepten sudur etmez. (çıkmaz, vuku bulmaz.)

Kim ne der,
Neye yorar ise yorsun.

Depremin;
Fayların kırılması, yer altı mağaralarının çökmesi, bölgede meteorolojik ve jeolojik yapının değişmesine sebep olan dev tesislerin kurulması, doğadan bilinçsiz istifade, kasdi veya kaza-i tahripleri olsa da.

(ormanların kontrolsüz kullanımı ve yakılması, yeryüzü şekillerini değiştirecek, atmosfer hareketlerini etkileyecek dev tesisler, plansız yapılanma ve yapılaşmalar, barajlar ve santraller, nükleer denemeler Vs. gibi.)

Kimsenin doğanın yaratıcısını ESERİNİ KORUMAK ÜZERE koymuş olduğu kanunları hayata geçirmesinden dolayı suçlayamaya hakkı yoktur.

Buna ne haklar ve imkanları vardır, nede güçleri yeter.

Depremin maddi ve manevi zararlarından dolayı, büyük ölçüde sebebi olmasa da faturasının muhatabı olan insan ele alınmalı ve hesaba çekilmelidir.

Öyle de oluyor.
İşte jeologlar biz dinlenilmedik, dikkate alınmadık.
Yapılaşmada bize sorulmadı, danışılmadı diyerek kendilerini tezkiye ve tebrie ediyor. (temize çıkarıp suçsuz olduklarını ilan ve iddia ediyor.)

Mühendisler, mimarlar biz mimari projelerimizi statik hesaplarımızı yaparak iş sahibine verdik, uygulanmadıysa, biz ne yapalım deyip bir kenara çekiliyorlar.

Siyasi alanda yerel ve merkezi idareciler, ruhsatlar bizden önce verilmiş, koca şehir ve yıkılan binalar bizim dönemimizdemi yapıldı deyip topu taca atıyorlar.

Peki suçlu K İ M? ...
Genel manada suçu kabullenen kimse bulunmasa da SUÇU İŞLEYEN DE SUÇLU ARAYANDA ORTADA! ..

Ahlaki değerleri, vicdan sorumlulukları, manevi telkin ve tavsiyeleri dikkate almayan, MAKYEVALİST EGOSUNUN ESİRİ OLMUŞ OLAN, İNSAN VE İNSANLIK! ..

Demek ki.
Bu faturanın muhatabı bu cezaya muhatap olacak kadar cahil ve imkânsız değil.
Sadece bu cezayı hak edecek kadar HARİS ve AHLAKSIZ, ZALİM VE VİCDANSIZDIR.

Faturanın tahakkukunda ve tediyesinde zincirleme olarak, büyüğünden küçüğüne,
resmisinden siviline, teknokratından bürokratına kadar herkese düşen bir ihmal bir istismar veya ihanet HİSSESİ VARDIR.

Suçlu! ..
Tek başına hiç kimse değil, insandır, insanlıktır.

İnsanlığının farkına varmayan,
Vardığı halde hakkını vermeyen insan adını hak etmeyen, MAHLÛKLARDIR.

Demek ki,
Her olayda olduğu gibi, bu problemin çözümü de yine insanın doymak bilmeyen nefsinin ıslahı ile sonsuz arzu ve istekler ile donanımlı bulunan RUHUNUN terbiyesinde aranmalı ve ÇÖZÜME KAVUŞTURULMALIDIR.

Bütün tedbirlere rağmen başa gelen elim olay karşısında karamsarlık ağıtları yerine,
teselli ve teskin edici, bir yol tutulmalı yaraların sarılma çaresi bulunmalıdır.

İşte bütün bu sebepler zincirinin son ALTIN HALKASI olan dini telkinler devreye girmeli.

Bağnaz, sadece suçlayıcı yaklaşımlardan uzak, müjdeler ile yaralar sarılmalı ihmali olanlar da vicdanına mahkûm edilerek pişmanlıkları sağlanmalıdır. ( hukuki yollarda ihmal ve terke uğratılmadan.)

İşte deprem hakkında DİN ne diyor.
“KULLU NEFSİN ZAİKATUL MEVT SUMME İLEYNA TURCEUN.” 29/57 Bütün nefisler ölümü tadıcıdır. Sonra bize döndürüleceksiniz.

Madem herkes eninde sonunda bir gün ölecekse! .
Geldiği yere dönecekse!

Bu gün deprem dâhil her hangi bir sebepten dolayı ölenler için, ölümüne üzülmenin, isyan içinde ağıtlar yakmanın hayatı yaşanmaz hale getirmenin bir anlamı yok.

Ölüm mukadder ise! ..
Ha birkaç yıl önce, ha bir kaç yıl sonra ne fark eder?

Önemli olan İNSANIN NEREDE VE NE ŞEKİLDE ÖLDÜĞÜ DEĞİL. Nasıl yaşadığı, geldiği yere NASIL DÖNDÜĞÜ İLE NE GÖTÜRDÜĞÜ OLMALIDIR! ..

İşte bu bağlamda DİN;
Depremde ölen müminler şehit olup savaş meydanlarında dinin, ahlakın, adaletin, vatanın, milletin, namusun korunması yolunda maldan, candan, canandan geçen fedakârlar sınıfına geçme ve cennete girme müjdesi verdiğinden iradi olmasa da, kısa bir zamanda, az bir zararla ÇOK ŞEY KAZANDIKLARINI MÜJDELER.

Yakınlarını yastan kurtarıp, elemlerini teskin edip yerine sürur verir.

Mallarını kaybeden musibet zedelere;
Der, üzülmeyiniz emanet mallarınız sadaka hükmünde sizin için ebedi cennet sermayesi oldu.

Siz burada, hırs ve haset ile onları sahiplenip, sorumluluğunuz altında iken iradeniz dışında zarara uğradığınızdan dolayı, sabrederseniz sizin için dünyadaki menfaati ile mukayese edilemeyecek bir cennet servet ve sermayesine dönüştü.
Emanet ve fani mal, Sahibine döndü ve beka buldu.

Siz yeniden çalışıp çabalayın.
Onları size deprem öncesi veren Allah,
yine belki daha fazlasını ve daha faydalısını verecektir.

Yaralılara da;
Sabrediniz, şükrediniz.
Sizde enkaz altında kalıp ölebilirdiniz,
Allah size yeniden yaşama imkânı ihsan etti.

Hayatı da veren O, ölümü de yaratan yine O’dur.

Yaralı halinizden dolayı, isyan etmemek kaydı ile! .
Elem ve ızdırap içinde geçirdiğiniz her saniye ve dakika! .
YA GEÇMİŞ GÜNAHLARINIZIN AFFINA VEYA AHİRETTE MAKAMINIZIN YÜKSELMESİNE vesile bir muamele-i ticariye hükmündedir.

Musibet mahallinden uzak güvenli bölgelerde yaşayanlara;
Bugün bu kardeşlerinin başına gelen musibet yarın senin de kapını çalmayacağını kimse TEAHHÜT EDEMEZ.

Hem insani hem İslami vazifeni yerine getir.
Allah’ın yardım MELEĞİ GİBİ musibetzede kardeşlerinin yardımına KOŞ.

MAL VE CANLARIN CENNETE SEVKİYATININ YAPILDIĞI mahalde (yere) bulun.
Hem insanlık vazifeni yerine getir, hem müminlik vasıflarını göster, senedini al der.

İşte bütün bilim ve ilim dalının deprem olayında üzerine düşen birçok vazife ve sorumlulukları olmakla beraber;

Tüm kaza, bela, hastalık ve musibetlere karşı AHLAKSIZLIKTAN KAYNAKLANAN SEBEPLER, BENCİLLİK, İSTİSMAR VE DUYARSIZLIK SONUÇLARINDAN DOLAYI HİÇ BİR SUÇ VE SORUMLULUKLARI BULUNMAMASINA RAĞMEN! ...

Musibetin hafifleştirilmesi, teselli ile yaraların sarılması adına en büyük ve temel sorumluluk yine dine ve DİN BİLGİNİNE DÜŞTÜĞÜ İNKÂR EDİLEMEZ.

Bazı hocalarımızın tevil ve tefsire muhtaç, maksadı aşan sözlerinden dolayı dine ve dindara öfke duyan materyalist mantığın malul ve mağduru olan dostların dikkatine! ..

İnsanı ve insanlığı, yaşamı süresince tehdit eden, bela ve musibetlere karşı, ruhu okşayan, yaşamı tüm zorluklarına rağmen, anlamlı ve yaşanmaya değer kılan BİR TEK SÖZ VE SÖYLEMİNİZ VARMIDIR?

Allah’a ve Ahirete İNANMADAN! ..
İNANDIĞINIZ DEĞERLERİ YAŞAMINIZA YANSITMADAN! ..

Necdet Erem
Kayıt Tarihi : 28.10.2011 11:51:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Cahit Telkök
    Cahit Telkök

    Hocam bu konu ile ilgili her şeyi anlatan kuran ayetinin(BİZ AKLINI KULLANMAYAN POPLUMLARIN ÜZERİNE PİSLİK YAĞDIRIRIZ) tefsiri maiyetinde olmuş tebrikler insanlar bu ayetleri okuyorlar ama anlayıp uygulamaktan geri duruyorlar sebebler zaten kol geziyor DEPREM in bizim sebebimiz oluşu da bizim seçimimiz kutlarım saygılar

    Cevap Yaz
  • Salim Erben
    Salim Erben

    bu güzelim paylaşım
    harikanın üstünde anlatımıyla
    okuyucusunu yormayan
    değerli bir eser olmuş
    yazan elleri kutlarım

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (2)

Necdet Erem