Dört temel maksat (Makasıd-ı Erbaa) adına;
Kur-anda ve kur-anın asrımıza bakan tefsiri olan Risale-i Nur Külliyatında baştan sona kadar, tevhid ve tevhidin delilleri nazara verilmektedir.
En çarpıcı ve veciz ifade ise bir iğne ustasız olmaz,
bir köy muhtarsız kalmaz, bir harf kâtipsiz, manasız ve maksatsız yazılmaz ve yazılamaz,
Biz bu cihan paha, değerli sözleri kulağımıza hoş geldiği için çerçeveletip duvarlarımıza asmış olsak bile o sözlerde gizli olan bir iman umanının gizli olduğunu çoğunlukla göremiyoruz.
Aşağıda bu hakikat hazinesinden istifademizi ziyadeleştirmek adına satırlar arasından his edebildiğimiz kadar sırlarına intikal etmeye çalışacağız.
Rabbim yardımını yar etsin.
Hakkı ifade, hakikatten istifade imkanı ihsan buyursun.
Bir iğne ustasız olmaz sözünde Allah (cc) hazretlerinin San-i, sıfatını nazara vererek, yaratılmış olan her şeyin mükemmel bir sanat eseri olması hasebiyle “yaratılan her şeyin, yaratıcısını anlatan bir dil ve gösteren bir delil” olduğunu aklın nazarına vererek, aklı iman etmeye ikna amacını hedeflemektedir.
Bir köy muhtarsız olmaz ve kalamaz, sözünden!
İdare ve otoriteyi nazara verip, kâinatın sahibi ve sani-inin var olup,
mülkünün maliki olmasının yanı sıra, irade ve iktidar sahibi bir meliktir,
her şeyden haberdar olmakla, her şeyi emir ve iradesine boyun eğdirmiştir.
Ve “Levkane fihima alihetun illellahu le fesedeta 21/22” sırrınca Allah’tan başka ilahlar olsaydı kâinat fesada uğrardı.
Ayeti kerimesini dikkatimize sunarken, her şeyin dizgini elinde,
her şeyin anahtarı yanında, mekândan münezzeh acizden müberra bir hâkimi mutlak olduğunun altı çizilmekte.
Bir harfin kâtipsiz yazılamayacağı ve olamayacağı iddiası ise hâkimiyet ve irade ile beraber ilim ve marifet sıfatları da dikkate sunulmaktadır.
Yani özet olarak:
İğne, sanata,
muhtar, idare ve otoriteye,
harf ise ilim ve marifete, dikkatlerimizi çekmekte olup;
Kör tabiatın, sağır tesadüfün, zerresinden küresine varıncaya kadar,
sonsuz bir ilim, kudret ve sanat izleri bulunan mahlûkatın icadında hiç bir tesirinin olmadığını ve olamayacağını gündüzün güneşi gösterdiği gibi kör gözlere dahi göstermektedir.
Bundan hareketle!
Başta Allah (cc) hazretlerinin kelam sıfatının tecellisi olan Kur-anı muciz-ul beyanımız ve kudret sıfatından tezahür etmiş olan kainat kitabının her zerresi üzerinde akıl gözü ile Lailaheillallah kelime-i tevhidi tayyibesinin görülmesi gerektiğidir.
Çünkü Allah aklı;
“Kunutu kenzen mahfiyyen fe helektul helke liye-rifun”
“gizili bir hazineydim istedim ki bilineyim” sırrı üzerine yarattığına göre!
Her akıl sahibinin,
Allah’ı tanıma mecburiyeti vardır.
Büyük Üstadlarımız;
“ hilkatin gayesi imanı billahtır ”
derken makasıdı erbaanın birinci esası olan tevhidin altını çizmiştir.
Demek ki;
Tevhidin idrak ve ilanı, akıl sahipleri için insaniyetin olmazsa olmazıdır.
Risalet ise!
İnsanın fıtri iman ihtiyacının, Allah’ın istediği istikamette ıslah ve terbiye edilmesi anlamını taşır.
Akıl her ne kadar Allah’ı bilmeye müsait yaratılmış ise de;
Allah’ı cc. zati ve subuti sıfatları ile bilmek, şirkten kurtulmak, ancak ve ancak rahle-i risaletten alacağı ders ile mümkün olabilir.
Nitekim peygamberden ders almadan inanma ihtiyacını gidermek üzere yapılmış bulunan tapınmalar totemizm ve sair batıl dinlerin ortaya çıkmasından başka bir işe yaramamıştır.
Yani yabani bir meyve ağacının meyvelerinin yenilebilir bir vasıf kazanması, ona mahir bir ziraatçının yapacağı aşıyı mecbur kıldığı gibi, inanan kişinin inancının cennet ve rıza-i ilahi meyvesini verebilmesi için risalet rahle-i tedrisinden ubudiyet dersini almış olması lazım gelir.
İşte Lailaheillallah demenin iman,
Muhemmedenresuallah demenin de din ve dini mesuliyetlerin kabulü anlamına gelmesi.
Ubudiyet ise,
İnsanın Allah (cc) ile olan münasebetleri, nimetlerine karşı külli bir şükür, nefsin hayvani arzularından ıslah ve terbiyesi, sağlığın ve ahlakın koruma altına alınması, Allah’a inandığının göstergesi ve vadi ilahiye itimadını ortaya koyması gibi birçok maksat ve maslahatları içine alır ki İman ibadetsiz düşünülemez.
Ve maalesef kurtuluş vesilesi olamaz.
İşte yaratılmış olan her şeyin bir vazife ve yaratılma amacı olduğu gibi, insanın rabbine karşı vazife-i asliyesi iman, ubudiyet ve duadır.
KURALI BULUNMAYAN KURUM OLMADIĞI VE OLAMAYACAĞI GİBİ MESULİYETİ VE YAPTIRIMI OLMAYAN DİN DE YOKTUR VE OLAMAZ.
Haşir ve adalet ise!
Hayata ve yukarıda sayılanlara anlam kazandıran, kişinin yaptıklarının iyi veya kötü, hayır veya şer, faydalı veya zararlı her şeyin ve her işin karşılığının görüleceğine inanmak ve inandığı doğrultuda yaşamasını sağlayan en önemli bir iman esasıdır.
Ahiret inancı olmadıktan sonra diğer bütün esaslar lüks ve fanteziden başka bir anlam ifade etmez.
Yani zalim izzetinde mazlum zilletinde buradan göçüp gidecekse! ..
Zalimler cehennemde, dünyada yaptıkları zulümlerin hesabını vermeyecekse!
Mazlumlar mağduriyetlerinin karşılığını almayacaksa!
İnanmanın zarardan başka ne faydası olabilir?
İşte dört temel maksattan anlamamız gereken özet.
Allah akıl verdiğinden imanı, iman edenden, Peygambere uymayı ve Peygamber mesajını bütün insanlara ulaştırmayı, Allah’a karşı muhabbet ve korku içinde vazife-i ubudiyeti edayı, hayata anlam kazandıran zalimin zumluna dur deyip mazlumu da mağduriyetinden dolayı mükafat göreceğinin inancı ile sabırlı kılan ahiter inancı,
istisnasız her insanını veya insan sıfatlarını haiz her canlının vazgeçilemez, terk edilemez en önemli vazifesidir.
Onun için bence dini telkin ve tavsiyelerde üzerinde durulması ve sadece isimleri ile geçiştirilmemesi gereken çok önemli esaslardır.
Necdet EremKayıt Tarihi : 16.10.2008 12:27:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Necdet Erem](https://www.antoloji.com/i/siir/2008/10/16/yazi-028-dort-temel-maksat-2.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!