Bir insan bir dünya değil,
bir kâinattır ve ona denktir.
Büyüklerimizin dediği gibi, Âlemi suğradır.
Küçük alem, alemin küçültülmüş bir numunesidir.
Dikkat edilince!
İnsana yaratılış sıra ve silsilesi açısından bakıldığında,
gerçekten kâinata numune olarak yaratıldığı rahatlıkla anlaşılıyor.
Kâinatın maddi varlığı elementlerden;
Manevi yönü ise karakterlerden oluşur.
Maddi yönü kimyanın tespit edebildiği yüz sekiz veya uzay da bulunanları ile yüz on dört element.
Manevi yönü ise;
Adına canlılar dediğimiz, Bitkiler, Hayvanlar, İnsanlar,
biyoloji tespit edip laboratuarda inceleyemediği için bilim adamları kabul etseler bile, kabul etmiyormuş gibi görünmek zorunda oldukları, fiziğe tabi olmayan manevi varlıklardan oluşan melekût âlemi dediğimiz melekler, cinler, şeytanlar ve daha bilemediğimiz varlıklardan oluşur.
Biyolojik verilere göre;
İnsanın anatomisi, kâinatın yaratılmış bulunduğu tüm elementlerin ALTIN ORANLARDA kullanıldığı bir Periyodik cetvel;
Sosyolojisi veya psikolojisi ise, tüm canlıların hayat standart ve karakterlerinin bir fihristi veya haritası gibidir.
Yani cesedimiz elementsel yapısı ile cansızlar âlemine;
Organik gelişim ve değişimlerimiz, bitkiler âlemine;
Mütecaviz duygu, içgüdüsel istek ve eğilimlerimiz,
Hayvanlar âlemine;
Ahlak, adalet, kültür ve medeniyetimiz, dünyada bulunuş sebep ve standardımız olan, insanlık âlemine;
İnancımız, inancımız gereği ibadetimiz, sonsuz duygularımız, sınırsız arzularımız, cennet sevdamız, cehennem korkumuz, hiç bir şeyle doymak bilmeyen, zaman ve mekâna sığmayan, fizik ötesi ruhsal yetenek ve fonksiyonlarımız da, melekût âlemine bakan yönlerimizdir.
İşte bütün bu saydıklarımız, dikkate alınıp üzerinde düşünüldüğü zaman;
“İnsan Kâinatın Misali Musağğarıdır.” yani alemin küçültülmüş numunesidir, sözünün ne kadar doğru ve yerinde olduğunu anlaşılır.
Şeklen insana benzer yaratılışımızla yetinmek, yaratılış maksadımıza uygun insan-i kamil olmaya yetmediği gerçeği ile yüz yüze geliriz.
Ve insan-ı kamil olabilmek için de, saydığımız safha ve sınıfları aşma ve geçme adına gayret gösterilmesi gerektiğinin önemini idrak ederiz.
Bir insanın değil, her insanın ne kadar önemli ve kıymetli olduğunu gerçeğini anlarız.
İnsana ve insanlığa saygının, insanı yaratana saygı olduğunu görür, sevmenin, sevilmenin maddi ve manevi yaşam için vazgeçilmez ve geçilemez bir vazife-insaniye olduğunu idrak edebiliriz.
Allah, cümlemize insan-i kâmil olma adına,
kalplerimize muhabbet, akıllarımıza da marifet ihsan buyursun. 20.02.2013
Kayıt Tarihi : 20.2.2013 14:15:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Necdet Erem](https://www.antoloji.com/i/siir/2013/02/20/yazi-015-bir-insan.jpg)
TÜM YORUMLAR (1)