Babamın dere yatağından, seçiverdiği o yassı taşı,
Kardeşimin, çamurdan yoğurup güneşte kuruttuğu,
Misketleri, doldururken eski heybeme,
Usulca süzerdim, annemin mutfaktaki telaşını,
Elindeki bulgurla, sahanı karıştırışını,
Elindeki kepçeyi, patates çorbasına daldırdıysa,
Anlardım, o çorbanın içindeki terbiye,
O gün, benim azığımda,
Evlat bayırda koşturacak diye.
Soğumuş patatesi, sararken peşkire,
Astım mı, omuzuma heybeyi,
Yırtık pabuçlarımı da, ayağıma geçirdim mi,
Böğürtlen çalısından, bir çubuğum vardı,
Gittiğim yerde, sek sek oynayacak,
El taşıyla nişan alacak, arkadaşlarım hazırsa,
O gün, ikindi çabuk gelirdi.
Yalnız, o pabuçların altı delindiğinde,
Ayağıma, sivri taşlar batardı zıplayamazdım,
O yüzden, çoğu kez yanan ben olurdum.
Başka eğlence, nedir bilmezdik o çağlarda,
Ne misketler, ne de çamurdan toplar,
Keçiler gölgeliğe çekilinceye kadar, oyunumuz bitmezdi,
Kuruçayır’da muhtarın tarlada.
İşte o, en sıkıntılı anımızdı,
Benim, tek boynuzlu keçi,
Çok uzaklara sekerdi, oyuna dalınca,
Onu göremezdim, çoğunlukla sis basardı.
Bir sefer, Kırtepe’de barakamız vardı,
Ben kuzularla, keçileri otlatırdım.
Gene oyun kızışınca,
Benim tek boynuzlu keçi, gene ortada yok.
Kuzuları, çitin ardına sürüp,
Keçileri de, birbirine bağladıktan sonra,
Küçük dayıoğlunu da, barakaya kilitleyip,
Hıçkırarak, kan ter içinde,
Ver elini, köydeki ocağımın yolu.
Babam da,
Koca meşeden, kışlık odun kesmişmiş o gün,
Hele bir nefes al bakalım, demişti de,
Henüz önüme, bir tas ayran koymuştu.
O sıra, ocağa dönen dayım,
Sürüyü bıraktığıma köpürünce,
Birkaç fiske, vurunca enseme,
Ocağa döndüğüme, bin pişman...
Ayranı ve bir dilim somunu bırakarak,
Tökezleyerek, hıçkırarak,
Nasıl döndüm bilmiyorum, barakama.
Her aklıma gelişinde,
O tas ayran ve somun dilimi değil,
O kayıp keçi ve yediğim fiske,
Düşer aklıma,
Hala tazedir belleğimde.
Kayıt Tarihi : 1.11.2025 23:13:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.



Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!