seni işlerim toprağımda
filizlenir ağaç olur
dallanır budaklanır da
çok güzel yemiş olur
sonra bir düş,
ay yarımdı; dört kadın,
samimiyetsiz kullanıcısıydı soluduğu havanın
ateş böcekleri topladılar eteklerinde.
havva’nın kızlarıydı.
ecele aceleleri vardı,
konya ereğli civarında; bir yazıda.
ben gözlerinde ölüm/süzdüm
gözlerimden ölüm/süzdün
bu gece saçaklarında
sefa sürdüm
derken
karınca kararınca
vurulduk
biz en çok da fırtınalarda
ayağımızdan kurşunlayanlara
lakin efendimiz dönünce
seferinden
dağıtacakmış beynimizden
yok muydu
gözlerinin ışıltısını sunan berduşlar
alsam kayacaktım yıldızlara
oysa ben rakıda balık,
takılı kaldım anamın rahminde
düşmedim eteklerine
Nasılsın? Ben çokça iyiyim. Bugün mum ışığım yok. Ama ne fark eder ki kelimeler beynim de olduğu gibi duruyorlar; kopya etmek çok kolay bu sabahtan önceki karanlıkta, selüloit ruhlu şu kağıt parçasına...
Biliyor musun? Yine çayım, ruhum ve ben. İşte karşındayız. Anlattığımız, yazdığımız hangi konu ilgi alanına girer?
Bu sabah duvarında hangi tabloyla uyanacaksın kim bilir? Ya da hangi dipsiz kuyulara daldın bu gece? Hangi oynaş ruhun kollarındasın kim bilebilir?
Mahalle kavgalarında yarıştırdığımız benliklerimizi unuttun değil mi? Evet, evet bundan eminim çoktan unuttun...
Birimiz yerin Tanrısı, birimiz göğün Tanrısı takıntıları içindeyken, bir üçüncü şahıs ben denizin Tanrısıyım birinizin kumunu; birinizin rengini çaldım deyiverdi..
Rüzgarsa habersizdi. Kendini birden aramızda buldu. Şaşkındı, ürkekti. Benim saçlarımı mı dalgalandırsın senin kararsızlıklarını mı? Ama onu da denizin sahibi çaldı. Bak gövdesinde bir yelkenliye hediye etmiş Odessa’yı...
mevsim cinnet geçirmiş
fırtınaya vurmuş kendini
intihara teşebbüsten
yaşama hüküm giymiş papaz efendi
kapılarım rüzgarın uğultusundan korkmuş
delice çarpıyor
minicik bir kız çocuğu
bir tek sevinç var gözlerinde
ne huzur ne korku
kanunsuzdu
minicik bir kız çocuğu
bu gece etrafımda dönüyor dünya
marx şiirler yazsın mezarında
boş tabut bu bedeni doldurmadan
terk-i diyar yok kitabımda
haydi suya damla...
kim sofrasını çırpıyor gecenin
sabahın selamını çalan kim
şu odayı sessizliğe gömen
destursuz girip
sevdalarımı kılıcında götüren
arsız
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!