Acıyı yaşamak, mutluğa, sevince benzemez,
Uzak kıyıların yıkılmış dalgalarına kumuna
Yanan güneş altında üşüyüp, bulut parçalarına
Dağların esen rüzgarına, kırılmış taş zereciklerine,
Akan göz yaşlarından, aç karından daha yakıcıdır bence.
Benim yirmi altı yıl tutmuş ahın yazgısına
Gülüp tebesümler yağdırarak, bu gölkemli merdivenden tırmanan
Gülüp ağlamam, isyan etmem yetmedi benim şu cihanda acıma...
Bendim yanlız ben hastahane korudorlarında kendimi bekleyen
Sevgimle kemirdim yanlızlığımı, kanatlarımın içinde
Ne sevdiklerim aradı şu korudorlarda beni!
Önce misafiriydim ahstaların taburcu oluş gibi
Geceler, sabahlar geçtikçe duran bir melez
İnsanlara kuşkuyla, sevenleri yararlanan sandım çevremde
Saplantı olduğunu neden sonra anladım,
Acının en dayanılmazını, sevginin en bilinmezini yaşadım! ..
Derkeken, koşuşmalar, yarışlar, haykırışlar başladı
Gücenen, deliren ben yanlız doğaya karşı
Geçmiş olsun bana ve tüm insanlara
Dayanlılmaz acılara kök saldım bakın yaşıyorum hala
On üç yıl şu korudorların şeması
Yirmi altı yılın yarısı geçti buralarda
Göz yaşım koynunda eritti yaşam şehvetini
Yıllarda kendimi bilmez uçar adım giderken;
Hastahane korudurlarında koğuşlarında buldum kendimi! ...
Niçin benim sonsuza bırakılmış acı içinde,
Yinede bendim geleceğin habersiz oluşunu bilen
Ağlamaktan, gülmekten, kavgadan, yarıştan başka ne gelirdi elimden...
O yatılı mektebe babam beni bıraktığı gün
Saçları kesilmiş on iki yaşında bir çocuk;
Acıyı ne bilirdim gülmeyi bile öğrenmemiştim,
Ne sevinci ne mutluğu, acıyı, melodiyi bile öğrenmemiştim
Acıyı yaşayan bilir içine giripte.
i
Hürmüz Demir SöğütKayıt Tarihi : 9.11.2007 13:47:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!