Aramıştım umutla, yıllar yılı.
Sonunda; Bir bir topladım parçalarını.
Ellerini bulmuştum önce.
Yalnız, kaskatı gecelerimde
dolunaydan ışıltılar getirmişti
Beni bu deli sevdaya düşüren,
usul usul eserken duygularım,
böylesi, fırtınalara dönüştüren
hangisiydi..?
Gökyüzünü yalayan
Gözlerinin rengini aramak için
çıkmıştım yola...
Lacivert bir gecede,
dolunay elimden tutup
getirdi beni Knidos a
Bu gece anlaştık dolunayla.
O yakamozlarını serecek
denizin lacivert sularına,
ben, yürüyüp gideceğim üstünde;
Sevgilinin açılmış bekleyen,
sıcacık, sıcacık kollarına.
Kurumuş denizler gibiydi yüreğim...
ilk yazlarda frezyaların açmayı
kırlangıçların uçmayı unuttuğu
bozulmuş, talan edilmiş bahçeydim...
Yalnızlığın kör karanlığında,
Ellerini bulduğumda ellerimde,
sensizliğe akıp gitmesin diye,
demirlemiştim zamanın bir yerinde.
Sensiz özgürlüğü hiçe sayıp,
tutulu kalmıştım, gönüllü.
Akdeniz mavisi bulaşmış,
Mor,eflatun,beyaz yelkenliler.
Düşlerimizden gelip geçtiler.
Denizler limansız,dalgalar yaşamsızdı.
Akküpükleri avuçlamayı,boşuna bekledik.
Bahar yellerine katıp sesimizi,
sevda türküleri söyliyemedik.
Gözlerin Ege nin güneşi gibi bakmalı.
Kanımı gözesinde tutuşturmalısın.
Beydağları nın soluğu gibi dokunmalı,
Akdeniz in yakamozları gibi sarılmalısın.
Ellerimizi tutulu bıraktık Ceneviz Kalesinde.
Daha yakınlarda ara beni...
Derinliklerine dalıp gittiğin göklerin
erişilmezliğinde değilim.
Dolunayın görünmeyen yüzünde de.
Boşuna arama beni;
İlk cemre düştüğünde;
Biraz ürkek, biraz utangaç
tutmuştum ellerini.
Papatyalar açmıştı çam diplerinde.
Kırlangıç yavruları uçmanın telaşı içinde.
Gonca yapraklarında çiğ taneleri,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!