Depresyonların kurbanı mı olacağım?
Yoksa sıkışacak mıyım?
Kuru kalabalıkların arasında
Her türlü hastalık kafatasımda
Psikoz,nevroz,paranoya
Gözlerimde korku pırıltıları
bir tren geçti mutad tıkırtılarla
somurtan yolcular
boş gözlerle kaybolan umutlarını arıyorlardı
bıkkınlığı vardı üzerlerinde şehrin
gökyüzünde isten akbabalar uçuşurken
kuzular otluyordu yeşil çayırlarda
Toprağa elinizi daldırmaktan korkmayın
Korkmayın pislenmez parmaklarınız
Hatta daha derinlere indirin tırnaklarınızı
Kazıyın kendinizi yerden parça parça
Daldırın, daldırın parmaklarınızı
Bir göz, bir diş, bir el
üzgünüm dudaklarına
dokunduğum için gül
ilacı anlaşılmaz kılınan kitaplarda saklı
tabipleri sindirilmiş hüznüm
bulaşır mı sana da bilmiyorum
sarartırsa şimdiki zaman zehriyle tanışmış nefesim
ay ışığında
gümüşten mi sandın kanatlarımı
bedenimi nurdan mı sandın
güller açan gönlüm vardı da
aşık mı oldun
ey masum
“dünyada ölümden başkası yalan”
diye haykırırken müzikholler
ölümün de yalan olduğunu nasıl anlatmalı
yaşamak fahişe yataklarda tenin tene değmesi
anlık kıpırdanışlarla gözlerin bakışması
dişin acıması elin kanaması mı
bilebilsem kim olduğumu
bahsedeceğim kendimden
ben de yıllardır sorguluyorum kimliğimi
kim olduğumu
kendime göre farklı biriyim
yasalara göre farklı
Ben de kırılırım bazen
Biliyor musunuz?
Ben de üzülürüm
Siz ey vurdumduymazlık ülkesinin insanları
Ben selam verince
Boş gözlerle bile bakmadan geçip gidiyorsunuz
bir gün dönemeyebilirim eve
haberimi alırsın...
üzülme diyemem
elbette üzülürsün ama
dağlamasın hasret ateşi yüreğini
senden önce menzile vardığım için
ezanı duymadan doğmuş
şehrin kapılarına
yeniden yazılırken yalnızlığın tarifi
bir kardelen olur saplanırım
buzdan kalbine karanlığın
nefretin vicdanlara
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!