kanlı sabahlara uyanan
kaybolmuş bir neslin çocuklarıyız biz
ne nurun yansıdı gözlerimizde
ne gölgende huzuru yudumladık
duymadık yasakladılar adını
okumadık bir girift sır oldu kitabın
Ey! gözleri sürmeli,
kaşları hilal
derin bakışlı,
yürek yakışlı,
hüzün yüzlü sevgili.
Bekleme akşamları
ay ışığında
gümüşten mi sandın kanatlarımı
bedenimi nurdan mı sandın
güller açan gönlüm vardı da
aşık mı oldun
ey masum
yalnız bir adam
beton bloklarla kuşatılmış
kalabalıkların arasında yalnız
insanlar akarken caddelerden
trafik ışıklarına inat köşe kapmaca oynarken
yayalar ve otomobiller
Yaşım otuzdu.
Gözlerim görür ellerim tutar iken
Avrupa’nın ortasında,
İnsanlığın uzağında bir katliama tanıklık etti
Bütün dünya.
Bir de ben…
Kısacık dünya serüvenimde
Ne kıyabildim bir karıncaya
Ne ozon tabakasındaki deliğin faili benim
Pay sahibi değilim petrol kuyularında
Umurumda değil
Sek sek oynadığım toprak parçasının
Sen bırakıp gitmedin bizi
Hep önümüzdeydin, rehberimizdin
Suda balık misali seninleyken
Anlamadık her şeyin sende güzel olduğunu
Kaybettik bir tufanın içerisinde yolumuzu
Dağladı hasretin yüreklerimizi
yalnızlığın ortasında
gece kırparken gözlerini
bir gizemli sevgili gibi
garipliğe mahkum eden beni
ne gelir tutar ellerimden
ne de bir lahza kalır köşede
sana dair benim şiirlerim
şarkılarım, ağıtlarım,
uykum, uyanıklığım
hep senin için
sen varsın düşüncelerimde
yemem içmem sen gelmeden göçmemek için
YALNIZLIĞIN TARİFİ
Yalnızlığın tarifini yazıp yeniden
kulaklarına ezan okunmadan doğmuş
şehrin kapılarına asacağım
gölgeler gezinirken kaldırımlarda
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!