Sılayı gurbetle başlar takasa
Kara istasyonda oynuyor YAŞAR
Raydan raya geçer girer makasa
Bir tren garında ağlıyor YAŞAR
Elemle iç içe çocuk coşkusu
Küçüklükten kalma yetim korkusu
Uzun bir düdüğün acı temposu
Feleğin işine gülüyor YAŞAR
Tırnağı bir kere taşa dokunmuş
Çift kapılı handa epey yorulmuş
Annesi ölünce çifte kavrulmuş
Hıçkırık atmaya başlıyor YAŞAR
Kim kime dumduma gelip gidenler
Sükutun dibinde patlar sirenler
Mecnuna dönermiş böyle sevenler
Kendi düdüğünü çalıyor YAŞAR
Sen kimsin İlhami söyle kimsin sen
Aklın değişirdin gerçeği bilsen
Kalbi arkadaşım oluyor birden
Kendi sevdasını yaşıyor YAŞAR ..
Kayıt Tarihi : 9.10.2022 21:47:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
YAŞAR DA YAŞAR (tamamen yaşanmıştır) 05 Ekim 2022 günü, Esas.Der.’in düzenlediği programdan dönerken; Şair arkadaşlarımızdan Selahattin Çoban, aracıyla beni Erzin’den , Toprakkale Tren İstasyonunda saat 09.30 gibi bırakıp döndü. (tekrar teşekkürler) Gara vardığımda, garın önünde, tebeşirle mermere çizilmiş damaya benzer bir çizgi üzerinde; karşısında biri varmış gibi sesli sesli dokuztaş oynayan, takribi 50 yaşlarında, gar görevlisinin seslenişinden isminin YAŞAR olduğunu öğrendiğim meczup bir kardeşimiz. (gar görevlisinden aldığım bilgiye göre, gar müdavimi tek başına yaşayan tam anlamıyla bir gariban) Banka oturdum, Yaşar daha önce banka oturmuş bir beyefendiye doğru söylenerek yöneldi; o vatandaş başımdan git der gibi, kalktı yerini değişirdi. Yahu Yaşar dedim taaa Elazığ’dan seni görmeye geldik, bir merhaba bile etmiyorsun dedim, yanıma oturdu. ‘Ne jaman celdin’ yeni geldim Yaşar, nasılsın; iyyiyimm..gardaş; bir çorba içelim mi, (ben kahvaltı yapmıştım) yok ben çorba içtim, simit yer miyiz, yook.. Biraz durdu bana bir saat al, az ileride bir seyyar satıcı arkadaş baktım tezgahında saat var. Saatler ucuz oyuncak mahiyetinde, buyur al Yaşar bunların içinde dönen yok (saniyesizlerdi) dedi almadı. Sen bana bir tırnak makası al, büyük al, peki gardaş, zaten tezgahta tırnak makası bir de saat var. Aldık tırnak makasına cebine koydu, Çıkardı al tırnaklarımı kes, ver gardaş şu ellerin hep ojeli parmaklara mı şiir yazacağız; saçlar sefadan, tırnaklar cefadan uzar derler, ne kadar uzasa da; tırnak makasının elinden kurtulacak değiller ya, tırnakları keserken iki kez düzgün keşş diye ikaz aldık. Elimizi yıkadık; yolcusu olacağım tren uzun düdüğü ile bizi selamladı. Yaşar eyvallah buraya kadar gardaş, nereye, evime. Ayağa kalktı duvara yaslandı patlar gibi hüngür hüngür ağlamaya başladı, ‘annem öldü, annem öldü’ dedi. (sanırım annesinin tırnaklarını kesmesini anımsadı) İkinci peronda tren, ben yürüdüm, peşimden amansızca geliyor, gar görevlileri tanıyor; Yaşar gitme gel. Denileni yaptı; trene geçtim, camdan izliyorum. Son kez döndü baktı; kendi oyununa döndü YAŞAR... Bana mı öyle geliyor bilmiyorum, o gün bu gün tırnaklarımın uzaması durdu sanki..İlhami Not..Bir aile büyüğümüz vardı, rahmetli derdi, yaptığınız iyiliyi asla söylemeyin, sanat diliyle aktarımındaki anlam müessir olsun diye belirttim. ...) Foto. Almayı unuttum, doğru da olmazdı zaten yakınları refüze olabilirdi. ...) Paylaşılan foto...Toprakkale Tren İstasyon ve Elazığ’ın bereket gülleri dediğimiz bir merhum kardeşimiz..Trafik Memet..




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!