Yaşamın ve Yaşamının Mimarı Arasında….

Sevinç Kavuk
1200

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Yaşamın ve Yaşamının Mimarı Arasında….

Yaşamın mimarı olan önderler nadirdir. Bugün ‘yaşamın mimarı’ Batı medeniyetinde ‘Yönetici’ diye anlatılıyor olsa da, Allah her yüzyılda bir dahi yaratıyor diye güzeller güzeli Mustafa Kemal Atatürk’ü anıyoruz aşkla. Terimler davranışları belirler. 21. Yüzyılı adımlıyor olduğumuz halde, anlaşılmıyor, anlamaya yanaşılmıyor tavrını takınıyor insanoğlu. Günün 24 saatini meşgul ettirmedikçe yaşamdan zevk almayan bu gönlü boş insanlar, ruhunu boğarak ancak, ruhsal hasta olarak sömürüyle beslenmeyi yeğler… Ama, ‘yaşamının mimarı’ kavramını Yahudi uşaklığı tadıyla Batılıların iyi tanıyan, iyi bilen oldukları inkar edilmez. Üç bin yıldan bugüne taşıdıkları küresel paranoyaklığı dünyaya leş gibi saçıyorlar.

Terimlerin sözcüklerde anlamı giderek yozlaştırılıyor. Günlük sohbetlerde kullanılmaması için yeterince meşgul ediliyor: yenilik diye sonu gelmez olur olmazlığı uygulatarak, hatta ‘post modern’ terimi ile cazipleştirerek, para kazandırmaya özendirme ile, ithal mal tüketiciliğine alıştırma ile vs.… Çünkü, alışkanlık başlayınca borçlanmış olarak köleliği başlayacaktır. Sosyal yardım, işsizlik parası, çocuk parası, kadına annelik aylığı vs. ile iş arama, çalışma hevesi uyuşturuluyor. Oysa bütün bu güzellikler gerçekten bir medeniyet olabilirdi. Teknoloji de öyle. İnsan yaşamına kolaylık sağlama amacı yerine vahşet, dehşet, soygunluk, hastalık saçıyor, kolera, veba hastalığından daha şiddetli kırıp geçiyorlar insan topluluklarını. Bir tür doğal kaynak alış-verişi sanki…

Afganistan, Irak, Afrika bu felaketi ebediyetine vahşet yaşıyor. Ülke toprağının yer altı kaynakları hızla kontrole alınıyor. Gürcistan örneğinde siyasetçi şebeke organizesi halkını sindirmeyi başardı. Sindirmeye ülke gönüllüleri olarak AB, ABD’de ders bile almışlar.

Bir taraftan sömürü haklarını koruyorlarken, diğer taraftan boşalta boşalta hem yakınlaşıyor, hem daraltıyorlar çemberi, Asya çepeçevre sarılı… İnsanlıktan bu kadar nefret etmeyi öğretmeye Yahudi başarılı oluyor da, biz insanlığı öğretemediğimiz gibi, insanlığı yaşama faziletinden uzaklaştırılıyoruz; ilk 50 yıl yavaşça sokuştular, şimdi düpedüz ve insanın yüzüne baka baka sırtarıyorlar ahlaksızlığı… Türk milletini bu uşaklığa alıştırmaya üç bin yıldan beri uğraşıyorlar, bu yüzden sırtarıkların içimizden çıkması doğal. Bu sırtarıkları hoş görmeyi doğal bulmuyorum. Günahsız binlerce yuvayı acılara boğmalarının nesi hoş bulunuyor anlayamıyorum. AKP’den sanki farklıymış gibi, MHP çirkin hevesi ümitlenmekten ve başkanlarından arınmalı. Baykal da rahat bıraksın artık Partiyi. Satılmadık yanları kalmamış eski siyasetçiler: Çekin elinizi. Toprak bedeninizi kussun, Allah ruhunuzu güneşin ateşine sürsün…

Demirel’den başlayarak, yarım asırdan beri bütün partiler halkı uyuşturdular bilinçli, organizeli olarak. Zorbalık ülke icadına bu kadar heveskâr cehaletini önüne katarak ne olacaklarını ümitleniyordu bu başkanlar? Ve anlamadılar mı o hizmette çalışanlar? ABD, banka ve eğlence pazarlıyor dünyaya. Yatak odamıza kadar iştirak ediyorlar. AB stratejisini unutmalı şu an. Önce, partiler duyabilecek kadar gür ve hür ‘vatanda tek ses’ gösterebilecek kadar ‘vatanda tek millet’ olmalı. Oyalama her geçen gün zayıflatıyor vatan varlığı ve bütünlüğünü. AKP bu yüzden ve diğerleri de ezelden süregelen laf uçuşturma huylarıyla gün kazanıyorlar. İstifa etmezler! Derileri araba lastiği sanki… Araba lastiği malzemesi hakkında ama bilgim yok. Bilgisizlik de köleliğe teslim eder böyle… Para kulluğuna…

Vatan aşk çağlıyor, Türk yüreği neden bu başıboşluğa heves duyabiliyor? Neden bir parti kurulamıyor vatan aşkıyla? O vatan toprağının taşı toprağı aşk doğuyor gözümüz, gönlümüze, teşekkür duygusu mu nemalanmaya sürtüklenen bu ihanet? Türk yüreği uygarlığı ile soluyan toprak, yöresini uygarlık solumuş topraklar, yâr olmaz kimseye… soygun doyurmaz, doyurmamalı…

Yaşamın ve yaşamının mimarı arasında çok nazik bir bağ var: Ne biri, ne öbürü gibi bir tercihi barındırmayan bir nüans hassasiyeti. Ecdadımız, insanları insanlığına, insanlığı uygarlığa taşımayı başaranlar olarak yeryüzünde nadide güzellikler. Ne ümit keser, ne ruhu vatan hasretiyle boğulmaya terk eder, ne inanç aşkına küser... Bu vicdanı taşıyabilme emeğidir: Ne Mutlu Türküm Diyene!

Nisan 2008

Sevinç Kavuk
Kayıt Tarihi : 6.4.2008 14:53:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Sevinç Kavuk