Gökyüzü külrengi bulutlarala kaplı
ne yağmur
ne güneş
ve ne de
havada rüzgar!
Denizde dalgalar
donup taşlaşmış gibi eski çağlardan kalma
buz katmanlarına benzeyen moloz yığınlarınca,
Tamamen kaybetmiş akışkanlıklarını sular...
Aniden yaşlanıvermiş gibi bir adam
dayamış yarı kuru
yaşam vurgunu bir ağaca sırtını
gözleri kendi yüreğinin denizlerinde,
Gözleri kapanmış dış alemin gelgitlerine
çok uzak bir yıldızda
asılıp kalmış sanki kıpırtısız gözleri
sürünür gözleri kendi iç dünyasının
acı ve hüzün kaplı sevda izlerinde...
Aniden yaşlanıvermiş gibi bir adam
düşünüyor gelip geçmiş günleri,
Sürünüyor ayakları sızım sızım
uzun yıllar ötesinin gerginliklerinde,
Gidip geliyor işlevsiz kalmış beyni
uzak ve ulaşılmazlıklar duvarınca örülmüş
bir sevda ülkesinin çemberinde...
Belki içi kanayan ve derin
bir dert kuyusudur bu enkaz olmuş kişinin
kendi kısa ömrünün deftere sığmaz
hesabı-kitabıyla yoruyordur beynini belki,
Ve öyle hazin takılıp kalmış ki gözleri
yar yolunda yalnızca geçirilen
acı yüklü katarlar gibi gelip gidiyor
ömrünün her saniyesi gözlerinin önünden,
Belki düştedir
hareketsiz bir serüvende yüzmektedir yüreği
ve kimbilir belki de ulaşılması olanaksız olan
bir dünyaya göç etmiştir ümitlleri...
Gök kapkara bulutlarla kaplı
adam dayamış yarı kuru bir ağaca sırtını
iki adım kala ölüme, kavganın sıcağında,
Sanki donup kalmış canlı bedeni
uzak ve kutsal bir sevgilinin kucağında...
5/11/2013
Melbourne
Kayıt Tarihi : 5.11.2013 03:25:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (9)