Temmuz ortalarında bir ateşti. Bir ateştin sen de. Göğümde uçuyordun, dokunup geçiyordun, “Beni al” dedin... Değemiyordun kendine, dokunamıyordun hiçbir yerine, “Yaralarımla beni sar” dedin. Sarıldım sana. “Sensizlik ölümüm olur” dedin. “Ölmeye kalabilmektir sevmek, kal” dedim, “ Benimle böyle yan” dedin. “Yanmaksa yanmak, sönmekse sönelim birlikte” desem de her dokunuş bir vedâya dönüşüyordu sende. Gittin. İçinden geçtiğin herhangi bir şey gibi, gittin. Denizden uzak çalılar ülkesindeki suya... Su, seni sandı. Götürdüğünse yangınındı.
Kalamıyordun gittiğin yerde. Üzerinde durmaksızın sıçrayan o ateş delik deşik ediyordu seni. Acıyla sıkışıyordun, bir vazgeçip bir dönüyordun. Kendi yersizliğini yaşıyordun bende.
Zamanın geçtiği yerden dönsen de seninle yanmaya sever bulurdun beni. Razı olurdum gelişine. Nasıl da sarılırdım sana, acına... Istırabın bana, serinliğim sana. Yanan sevdaydın sarıp sarmaladığım, koşulsuzluğumla.
Acın diniyordu, çırpınışların bitiyordu, içindeki o dayanamadığın sızın siniyordu. Uyurken sancıların, sıcaklığın bana karıştıkça, kendine acıyışının, hayatın acımasız ellerinin sana yaptıklarının, kendini bulamayışının, kendini kurtaramadığın yanışının farkına varıyordun. Serinliğinle süzülürken üzerimde, gözlerinde o uzak bakışlar uyanıyordu yeniden. İki uzağın arasındaki o boşluğa bakıyordun.
Tamamlayamadığın, ruhundaki o kaybolmuşluk duygusuyla kendi esaretine dönüyordun yine. Sen hayatın ikiyüzlü kölesiydin. O öksüz acın uğruna... Göğüs kafesimde tutuyordum her bırakıp gittiğinle ateşini. Sen neye dokunsan kaygıda, ben elde var gibiydim biraz da.
Bir gün yine is kokulu rüzgârlarla geldin. Bu kez unutmaktan söz ettin.
“Unutamıyorum, denedim, söküp atamıyorum seni kendimden” dedin.
Yohdur anun yanında bir kılca i'tibârum
İnsâf hoşdur ey ışk ancak meni zebûn et
Ha böyle mihnet ile geçsün mi rûzigârum
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta