"Hayat yaşamaya değer" deniyor hep, sanki başka seçeneğimiz varmış gibi.
"Hayat güzeldir" de diyoruz bazı bazı, sıkça "kıymetini bilmek lazım" filan da diyoruz üstüne, kaymaklısından; iyi de hiçbir şey bilerek gelmiyoruz ki dünyaya; burada doğurulup yaşamaya mahkum bırakıldığımız için "aslında fena da değilmiş hani, bir daha, hatta bir kaç kere değil, devamlı gelelim" deme seçeneğimiz ise hiç olmadığına göre, böylesi düz taban cümleler kurmanın da bir manası yoktur kanımca.
Yaşama delicesine bağlı olmaya, bağlı kılınmaya çabalatan albenili, süslü püslü ya da tumturaklı sözcüklere hiç mi hiç lüzum yok kısaca.
Hayat hayattır ya sadece ve onu gözümüzde büyütmenin de hiç bir şeye faydası olmuyor, küçültmenin de. "Hayat berbat" desen de budur olup olacağı, "hayat mükemmel" desen de bu.
Kimilerinin hayatı gerçekten berbat olabilir; kimileri hem kendinin hem bizim hayatımızı gerçekten berbat edip karabasana çevirebilir; gerçekten berbat hissedebilir ve hissettirebilir hayatı bize de kendine de; bu şekilde ya da bir başka şekilde güzelleştirebilir de tam tersi; ama görecelidir işte bunlar; kendimize göre pek bir mükemmel hale getirebiliriz yine önümüzde durup duran hayatı ama bu kendimizi bağlayacağız anlamına gelmez; bağışlayacağız anlamınaysa hiç; başkalarını ise dolaylı yoldan belki bağlar ama yine de bağışlamaz çoğunluğu ve hiç de aynı gözle bakılmaz tüm bu çabalara.
Dolayısıyla hayat ne güzel ne çirkin, ne yaşamaya değer ya da değmez değil, bizler güzel ya da çirkin, değerli ya da değersiz diye düşünürüz hayatı ve yorumlarız o kadar.
Yani hayat algısı tamamen psikolojik bir olay. Hayat hayattır işte ve hayatta kalmak da kalmamak gibi herhangi bir seçenek içermez. Gitmek istemesen de gideceksindir zaten vaktin dolunca; "aman dur, biraz daha, 5dk daha" diyecek halin yok her halde. Ruhsal durumlar ve algılar onu ne yerle bir eder ne de yeniden var eder. Ancak biz çekilir gideriz hayattan, kendi köşelerimize ya da hepten, kapanır gözlerimiz bu bütüne.
O ise ne üzülür ne sevinir ardımızdan. Belki de bu yüzden her şeyi ile güzel görünür, "hayat çok güzel ya" demeden duramayız ya da kızdırır bizi bu vurdum duymazlığı ve kötülemeye kalkarız "lanet olsun be, ne boktan hayat, hiç yaşamaya değmez"..
Şu cümlede de var aynı dert "hayat insanı öyle bir noktaya getiriyor ki yaşarken hiç bitmesin dediği günlere keşke hiç yaşanmasaydı dedirtiyo.."
Nedir bu üzerimize düşen şu yaşama sorumluluğunu hep cansız belirsiz başka mefhumlara yükleme alışkanlığı? Nereden çıkartıyoruz hayatın bize oyunlar ettiğini filan, asıl baş oyuncular bizlerken? Hayat değil ki aslında bunu dedirten, bizleriz. Bırakalım ya bu safsataları artık, laçka oldu.
Bir de şu cümle var takıldığım "hayat bir umuttur", hah! Bak şimdi; neyin umudu bu! ?
Hayatta çoook, uzuun uzun kalmanın mı? Çokla az arasında hiç bir fark yoktur oysa hayatın nazarında. Senin 1, 18, 45 ya da 90 yaşlarına kadar az veya çok yaşamışlığın ne de yaşamamışlığın onu hiç mi hiç bağlamaz. Yaşarsın yaşarsın işte, ister umut et istersen etme. Umutsuzluğun da umudun da ömre hiç bir faydası yok yani. Nice umut dolu insan göçüp gitmiştir de umutsuz umutsuz yaşar bir çoğu, hem de sürüne sürüne.
Bırakmak lazım bu tür boş cümlelerle hayatı manalı kılmaya çalışmayı.
Anlamlar biz insanlara göre salt, anlamı var edişimiz de sonsuz derece anlamsız şeyler yaparak bulundu ve bizi bu günlere kadar getirdi. Anlamsızı anlamlıymışcasına sunmak da bize has oluyor yani. Yaşamın bu gibi şeylerle ve bizimle hiç mi hiç ilgisi yok ne yazık ki.
Keşke olsaydı ama. Keşke, yaşamak dışında başka birşeyler olabilseydi de seçim yapabilseydik. İşte o zaman o mu güzel şu mu güzel deme şansımız olurdu ya da o mu daha umutlu şu mu deme olanağımız. Önce birini dener; döner dolaşır sonra diğerinin tadına bakar ve hakkıyla varırdık şu aynı kanıya "şu hayat şu hayattan daha fazla yaşamaya değer ve şu var ya şu sondan ikincisi, hah işte o, diğer baştakilerden ve hepsinden çok daha umut verici bir hayattır; ondan bir kaç yüzyıl sardıralım lütfen, bu kez dünya dışı kullanacağım."
Güzel olurdu evet. Aa, hatta asıl o vakit tam manasıyla 'güzel' olurdu ve yaşam gerçekten de hayata değerdi, hayatta gerçekten yaşamaya. Başka seçenekler olmadığı sürece yani, hangisi diyemeyeceğim sürece, bilemeyeceğim bu hayat yaşamaya değer mi değmez mi? Geldik gidiyoruz işte, gelmesek nerede olacaktık bilmiyoruz ama gelmesek zaten gitmeyecektik de, hepsi bundan ibaret.
Habibe Merih AtalayKayıt Tarihi : 29.8.2014 23:40:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
29 Ağustos 2014; 23:39 Toros
![Habibe Merih Atalay](https://www.antoloji.com/i/siir/2014/08/29/yasam-hayata-deger-hayat-yasamaya-degil.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!