Yaratıcı Yazarın Nazar Boncuğu

Habibe Merih Atalay
496

ŞİİR


9

TAKİPÇİ

Yaratıcı Yazarın Nazar Boncuğu

Gepgeniş pencereleri, teras manzarasına bakan odasında, yatağına yüzükoyun uzanmış; vücudunun bütününü örtmekte olan ipeksi çarşaftan, bir bacağını sıyırıp dizinden kıvırarak, havada, ölçüsü belirsiz bir müziğin, yavaş ritmine tempo tutturmuşcasına, gayri ihtiyari sallamaya başladı.

-ne oluyo burda?

yüzünü buruşturdu ve sessizce bekledi bir süre

-söyler misin, bir ayaksallama sahnesi hayal ettin diye koca bir roman yazacağını, yazabileceğini mi düşündün? afedersin ama.. bu çookk..

aniden sustu

yanaklarını dişlerinin arasına iyice geçirdi... bekledi.. bekledi.. doğrulup hırsla ensesini kaşımaya başladı

-hadi amaaa. hadi durma yaz düşündüğünü..

dudaklarını kemirdi.. yutkundu

-evet.. haklısın. pekâla. niye yarım bıraktın peki, tamamlasana cümleni.. hı? ne diyecektin devamında.. çoook ne? hayalperest olduğumu mu? eh tabii ya.. öyle değil miyim? tabii ya! tabii ki de öyleyim! yok yok tezahürata hiç lüzum yok! ne olduğumu ve olmadığımı gayet iyi biliyorum. şımarmıyorum.

tuttuğu soluğunu birden bıraktı

-roman bitti anlıyor musun?

yüzünde karanlık alaycı bir nefret ifadesi

-bitti mi? nasıl? daha yeni başlamıyor muydun?

şaşırttığından keyif almıştı

-hayır canım.. yeni başlayan sensin.. bu romanımın son sahnesiydi..

-hadi canım.. daha başlamadın bile!

-sen öyle san. ama bitti.. hatta filmi dahi bitti!

-komik

-gör bak! şimdi, şuraya bir mim koy.. hıh..

-nası?

-koy işte bir işaret, üçgen mi, kare mi, yıldız mı.. ne istersen..

-yıldız

-güzel. romanı da filmi de bitti! şiiri bile, bestesi bile.. şarkısı bile.. bitti. bambaşka bir sanat biçimi doğuyor. anladın mı? sana soruyorum hey! beni anladın mı?

-hiçbir şey anlamıyorum! ne demek istiyorsun?

-anlayacaksın anlayacaksın merak etme.. sabırlı ol! yakında herşeyi anlayacaksın.

-anladım anladım.. aha! anladım sanırım.. tabii ya. bu bir intihar teşebbüsü! öyle değil mi? kendini öldüreceksin sonunda! ah nihayet!

-saçmalama! niye bunun için kendime kıyacak mışım.. deli miyim ben! tersine yaşamaktan daha önce hiç bu kadar keyif aldığımı hatırlıyor musun?

-tamam. tamam anlaşıldı. en iyisi uyu sen. hadi. uyu uyu. en iyisi uyu! böylesi daha iyi. uyumana bak. hadi.

-ilk düşünürlerin kafasıyla bugün, bu çağda yaşamı izleyip anlamlandırmak ne derece doğru bir düşünsellik ortaya koyabilirdi ki? ha. sahip olunamayan şey neydi eskiden beri? zenginlikti... hâlâ da öyle. varolmayan şey neydi? ölümsüzlüktü.. ki hâlâ da öyle.. eksikliği duyulan şey ise hep ama hep akıl -zekâ - hafıza ve yüksek bilinçlilikti! hiç değişmiş değil, o da. işte arzumun ve aşkımın nesneleri, bunlardır y ü z y ı l l a r d ı r! ihtiyaç. düşünsene. tek y a r a t ı c ı d ı r. y a! ihtiyaçtır en yaratıcı olan! başından beri hem de! bunu nasıl da akıl edemez bu insanlar? başından beri ihtiyacım olan şeyi yaratmaya çalışıyorum ben işte! zamana ihtiyacım vardı ve zamanı yarattım.. öğrenmeye.. bilmeye ihtiyacım vardı onları yaratmaya çalıştım.. işte milyarlarca tarih. önümde. hâlâ da buna çalışıyorum. bir eser.. bir yapıt ortaya çıkarmaya ihtiyacım vardı onu da yaptım.. yapmayı da sürdürüyorum. hâlâ yeniden yeni yeni eserler oluşturmaya ihtiyacım var çünkü ve işte! işte! ortadalar hepsi. öyle değil mi? çünkü birinci ağızdan - ilk ağızdan çıkan -a- harfinden -z- harfine çıkacak olan tüm sözlere -sözcüklere ihtiyacım var benim. hâlâ buna ihtiyacım var. çünkü bugünün de sözcülüğünü yapmak istiyorum. yarının da. öbür günün de.. dünün sözcüsü olmam yetmez anlıyor musun? bugünün, günümün sözcüsü de olup yarınlara, uçsuz bucaksız sonsuzluğa parçalanarak saçılmak istiyorum. 'benim sözcüm sensin' denmesini, hep bunun denmesini istiyorum. bana "İnsanlar, sözcükleri, keyiflerine göre yaratmazlar; günlük yaşamlarında olgu ve nesnelere adım adım yaklaşmakla oluştururlar. Sözcüklerin başka sözcüklerle değiştirilmesi, nesnel süreçleri ne değiştirebilir ve ne de ortadan kaldırabilir. Adınızı dilediğiniz gibi değiştirebilirsiniz, ama adınızı değiştirmekle kendinizi değiştirmiş olmazsınız"! diyor bir kitap. ve işte bu! anladın mı? yapmak istediğim şey bu! olmak istediğim şey de bu. yeter artık! uyu uyu uyu diyerek canımı sıkma daha fazla benim!

-tamam. sen bilirsin. ama benim uykum var. lütfen kendini anlamaya uğraşırken biraz da bana karşı anlayışlı ol.

-sözcükleri keyfime göre yarattığımı mı düşünüyorsun?

-hey.. her söz nasıl da kendini vuruyor öyle değil mi? her sözün biraz daha tuzağa düşmene sebep olacak gibi.

-bu konuda yeteneksiz olduğumu teslim ediyorum evet.

-insan yeteneği olmadığı bir işe niye inatla asılır ki?

-belki öğrenmek hevesiyle.. ama öğrenmediğim ortada..

-zorluktan kaçarak ne öğrenilebilir ki.

-sana 'kiki' diyebilir miyim artık.

-kolayına kaçıyorsun. eğer bu iş o denli kolay olsa, alınan eğitimin, yaradılıştan gelen zekânın, üretilen mantığın, işlenmiş üstün yeteneklerin, ne anlamı kalırdı? o zaman, insanlar arasındaki şu, sıra sıra derecelendirmelerimiz..

-oooo! yapma! orda dur bakalım! biz de, tam da, işte buna karşıyız burada. hatırladın mı? başından beri sınıf mücadelesi veriyoruz biz, burda!

-ama maalesef bu sınıflar var. ve maalesef sen de kendi sınıfında kalanlardansın! içten içe, dilediğin kadar bunun savaşımını versen de, nihayetinde sen de aklı kıtlardansın! ve asla geri kazanamayacağın bir geçmişin olacak ve de avuçların bomboş öleceksin!

-hah! ama bu çok..

-evet. bu çok şiddetli oldu değil mi? ama bundan daha da şiddetlisi var. ki henüz onu duyurmadım sana.

-kiki..

-senin bu şiddetle, bu şiddetlerle sarsılmaya ihtiyacın var. gerçeklerle yüzleşmekten kaçıyorsun. yapma bunu artık.

-ne yapayım peki? susup oturayım mı? cansıkıntısından patlayana dek.. örgü mü öreyim? şu sıcakta! çarşı pazar dolaşıp, durmadan mutfakta birşeyler mi atıştırayım? hı! napayım? söyle... birşey söyle yap! de onu yapayım! tamam. yeteneksizim. kabul. öğrenemiyorum. o da kabulüm. ama peki ne yapacağım?

-sadece oku. düşün. yazmaya devam et. dinle seyret. denemeye devam et. ama, artık bu saçma konulara, bir daha dönmeyelim. lütfen. rica ediyorum. bu saçmalıklara bir son verelim artık. hı.

-ama benim buna ihtiyacım var. yapayalnızım baksana. konuşmayı bile unutabilirim böyle giderse. zihnimi açık tutmanın tek yolu bu saçmalıklardan geçiyor. kendi kendimizden başka kimsemiz yok bizi anlayacak ve birbirimize yakınlaştıracak. var mı? yok işte. bizden başka kimse yok bu boşlukta ve bizim hâlâ birbirimize ihtiyacımız var kiki.

-..

-bakma öyle bana boş boş.

-yapmamız gereken.. aramızda oyunlar kurup oyunlar oynamak. ve birbirimizi eğlendirmek. yapacak başka birşey var mı ki? yok.

-kiki! ah kiki..

-bu esnada ortaya okunacak ya da seyirlik bir 'eser' çıkarmak belki iyi olabilir. ama belki. de olmaz!

-ya yaşanacaklar?

-aramızda kalır.

-hımm.. kendimize değişik roller kesip biçer giydirir kuşatır -mekânlar yaratır - girer çıkarız - ama.. ciddi bir meseleyi kendimize konu alabilirsek -hakiki yaşam- gibi.. meselâ..

-tabii bu, çok daha verimli olurdu. madem bu kadar bölünüp çoğalabiliyor..sun.. kendi içimizde bir sınıf yaratabiliriz..

-hı! nasıl?

-bir işçi sınıfı da biz olabiliriz pekâla. değişik karakterlerden oluşan bir işçi sınıfı. bir ev içi. bir sokak. bir iş yeri -park bahçe- yeryüzünün tüm olanaklarıyla her noktasında dolananlar olabiliriz. her türlü mesleği icat edenlerden biri de biz olabiliriz. her türden kavgaya - mücadeleye - biz de dahil olabiliriz. korkup kaçanlardan ya da dövüşenlerden.. kovalayanlara kadar kendi talihlerini.. falan filan.

-tabii kiki.. tabii. yapabiliriz. de..

-aramızda böyle gereksiz boş tartışmalar yapacağımıza doğrudan işe yarar bir girişimde bulunabiliriz pekâla..

-ama ya bütününde.. toplamımızda.. topluluğumuzda.. herşeyin üstesinden gelmesi gereken bir kişi var öyle değil mi?

-orası öyle.

-ve o bir başına.

-evet.

-tek başına.

-hı hıı.

-tek tek her birimizi giydirip kuşatacak. karakterlerimizi belirleyecek. bir entrika öne sürecek. açarlar kaçarlarıyla. herşeyi ve herşeyi.. beni de.. çizerek boyayarak üstümü karalayarak.. kamüfle edip.. görünmez bir savaşçı kimliğine büründürecek.. ama ben olan hakiki ben.. bu bölünme sonucunda dağıtılmış tüm parçalarımı gerçek bir insan formunda tekrar bir araya getirip, ortalığı temizleyecek hizmetli olarak ben.. içimden çıkıp.. tüm bu işleri birine.. birimize.. en azından birine emanet edip çekip gidemeyecek olan da ben...

-yani.. zor bir işin peşindesin. kısaca.

-yazarlık.

-kaçtığın bütün mesleklerin belki de en en zoru şu durumda. çünkü bir mesleği öğrenmek ve uygulamak çok kolay. şimdiyse, her birimiz için, bir başka karakter, kimlik, görüntü, renk, desen, uğraşı ve meslek öğretmek ve uygulatmak için, her biriminle bunları teke tek öğrenmek ve uygulamak zorundasın. üstelik, kendi içlerinde her biri, dürüstler mi, namussuzlar mı, karaktersiz çılgın deliler mi, iyi polisler mi kötü polisler mi, ayrımlarını da bulman ve de buldurman gerekiyor bize. kendi içlerimizdeki çelişkilerimizi de yansıtman gerekiyor.

-çook ama çook mutasyon... çook fazla ayrıntı... detay..

-hepsi bir ana-konu da -tema- çerçevesinde kendiliğinden bütünleşiverecekler muhakkak.

-da.. o beyne sahip bir karakter henüz yazılmadı.. yazılamadı içimizde.

-yazar beyni diyorsun.

-evet.

-altı şahıs yazarını arıyor! yani..

-yani.. bi tür.

-aslında yazar temas'ını arıyor bence.

-temas.. yaaniii.. yazar karakteri var mı diyorsun? burda mı?

-var.. yazar var.. burda bir yazar var da.. çok kendini beğenmiş.. müşkülpesent.. kolay kolay beğenmiyor... pek seçici.. üstelik megalomanyak... derin bir ruhsal sorunun belirtisidir bu.

-yine haksızlık ediyorsun ama kiki. çok katısın. kesin yargıların var ki, niye böylesin sen?

-gerçekçiyim.

-ama bu hepimiz için geçerli.

-hepimiz aynı anda gerçekçiysek niçin kıvranıyorsun?

-çünkü hayal ustası yoruldu. uykusu geldi.

-bu sanıldığı kadar eğlenceli bir iş değil de ondan değil mi? oh nihayet!

-ya.. sen hiç sır tutmaz mısın.. tutamaz mısın?

-ben bütün sırları kazıyanım.. kazıcıyım unuttun mu? benim de işçiliğim bu. ruhları kazımak.

-kiki.. ah kiki ah. çok tatlısın. ama kızıyorum yine de böyle sere serpe herşeyimizi ortaya yaymana!

-artık çok geç. seni yakaladım bi kez. tüm çıplaklığınla ve en tahrik edici halinle.. içindeyim.

-ruhumun ultraviyole ışınlarını aştım da geldim desem... ve de gülümsesem.. acaba komik olur muyum yeterince?

-müthiş görünüyorsun.

-senindir. beğendiysen kullan. sevinirim.

-aa bir yazılım hatasısın sen.

-kaybedişim diye düzeltsek..

-bir iki değişiklik daha yaparsan. yani baştan yarat bence. ne diyeyim.

-benimle bu denli uğraşıp vakit harcamandan anlıyorum ki kiki, o duyguyu benden çalmışsın.

-evet.

-yine de beğendiğine ve benimle vakit harcadığına seviniyorum.

-resmen baştan yaratılmış.. sın.. sanki.. emeğine sağlık. bu halin güzel olmuş.

-farklı bi bakış açısı diyelim.

-hoş. çom hoş.

-teşekkür ederim.

-dostum. hiç bir kaybediş bu denli vurmamıştır insanı. bak böyle okuyunca daha hoş!

-al tak bi yerine o zaman.. boncuk olsun nazarım yazarıma.

Habibe Merih Atalay
Kayıt Tarihi : 6.9.2013 16:18:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


06 Eylül 2013 Cuma 16:15:43

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Habibe Merih Atalay