Yaşamak ruletini döndürdükçe ellerimiz, biz kırılgan düşler sokağında hep birbirimizi özleyeceğiz.
Acılarımız sevinçlerimizle kavgalara durdukça asi, yangınımızı yazdıkça da sevdalı bakacağız yollarımıza.
Usumuz çıplak uykularda birbirine sarılmayı, anılarımız dününü reddetmeyi öğretecek sargılı kollarımıza
Aşk ki, her sabah lambasına gaz koyan bir el gibi üzerindeki ince zarı aralayarak açar gözlerini sabahlara.
Kılıçların öfkesidir ustura yalnızlığımızı biçen. Kelimeleri evrenden ödünç alarak kurmuştuk bu sevgi ve aşk sergisini. Çığırtkan duygularımızı toplayarak nostalji faytonuna attık şimdi bedenimizi. Günlerimiz öfkenin sargı bezlerini dolarken ağrılı bedenimize, biz yine de unutulan bir filmin müziğini bulacağız gönül sandığımızda.
Birbirimizin gurur tepelerine varmak çok zordu biliyorsun. Kaçamak ve acele çarelerle yıkmaya çalıştık bu emsalsiz yapıyı. Bir elimizde sözcükler, diğerinde öfkelerle geçmeyi denedik sevda sularını. Gecelerce sarıldığımız ve günlerce yargıladığımız bu aşkın kayalarına vardık. Yorgun tayfalar gibiydik sevgi küreklerini çekmekten, ne yaptıksa taa en baştan peşine takıldığımız aşk yunuslarının bizi götüreceği masal adasına asla varamadık.
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.