Donumu, gömleğimi, örtümü başıma mı kefen diye mi kullanacağımı, milli ruhumu parmaklayıp, tırnaklayabileceğini siyasetle çözmeye demokratik değilim. Anayasamda kıyafet şartlandırmasının yeri yoktur ve olmayacaktır! Kıyafet, mesleki ihtiyaçlarla belirlenecek sağlık uyumları olarak gerekliliklerdir belki; kaynakçının eldiveni, gözlüğü, ameliyat masasında giyinilecek veya astronot kıyafetine hijiyen durumları gibi… Bunlar mesleki mecburiyetlerdir, bilimsel açıklanabilen… Benim giyeceğime bilimsel keneliği pirelenmesin kimse, eğitim aldığım okulum bu sağlığımı düşünecek güvendir bana… Ordum ordudur, milletin egemenliği milletindir ve hükümet diye seçilenlere haddini ölçüyle verdiğimdir. Hükümete hatırlatacağım bu ölçeğinin vatan, millet, bayrak sağlığına dokunamayacağıdır. O ölçek, benim yegane millet varlığımdır, benim kayıtsız şartsız dokunulmazlığımdır.
Her ortaya çıkanın tellallık hakkı olduğu sanısıyla da ve daha neler neler uyduruklanmaz ki ardına takılacak çıngıraklığına, kuştan öğrendim kuş dilimi, kıştan öğrendim renksizliği dondurabileceğimi, seni nasıl yerinden yurdundan sökeceğim diyenlere meydan değildir vatan yüreğim… tellallık yaptırmaya, tellal kişnemeye ticaret denemesi laboratuarı değildir millet bütünlüğüm…
Çalışmak demek, sağlıklı yaşamak ise, kimin benim adıma ne çalıştığını da bilmem gerekir demektir. Al eline kazma kürek kaz kazabileceğini, yüreğimi mi kazdığın, inancımı mı kazdığın sana önemli değil demek için ücret almaya çalış denilmiyor… bunlar, akıl hastanesinde olması gerekir diye sıfatlanarak korunmaya muhtaçlardır… Kazanılır elbet, önce bağımsızlığını, sonra millet korunmaya ordunu, sonra yuva kurmayı, çocuğuna bahçeyi, altına arabayı, yuvana ortak olmayı aşarak kendine ait evini diye artırabilirsin çalışma olanağını diye sosyoloji, toplumsal vs. bilimlerinden okunur…
Avrupalıyla insani bir ilişki kurmak demek ne demek? Adamlar bilmiyor ki bunu... O tolerans diyor, ben hoşgörü biliyorum... Tolerans diye, bana karışma, sana karışırsam ama hatırlatmazsan bana karışırım sana demeyi anlıyor... Hoşgörü diye sıcak bakış, sevgi güveni saygınlığına kurduğum soframda sıcak muhabbet mezelerimi anlıyorum ben... Mevlana'yı ziyaret ediyorlar, biraz teneffüs edip gidiyor işte... Aramıza boşluğu siyaset yırtıklıyor işte… Hükümet bu boşluğa sıkıştırdı kendini kükrüyor hangi yobazlığın ormanında aslan kesilmişliğini ilan etmiş gibi… İki kutup olduk bu boşlukta, ister vazgeç kısa yoldan bu edepsizliğe, ister haddine değer biçerim er veya geç…
Keyfi bir Orta Doğu projesi ne demek? Sömürgeleşmenin hükümet unsuru olmasına izin hakkı ne zaman verilmiş bir vatan bağımsızlığında? Bu saldırganlıklar hangi tarihte yaşanmamış terörlüklerdir? Yine karşı koyacağıma neden endişe ediliyor acaba? Terörle niye sevişiyor bu denli şu hükümet?
Önce bitirin Terörü, sonra görüşülür Anayasa yenilenmesi! Çekin elinizi Anayasadan, millet huzuru sağlanıncaya kadar…. Huzuru sağlandıktan sonra, yas tutma hakkı da tanıyarak…
Düşünün bunun yanı sıra Tarikat hortlakları, af edeceğime güveni nerden alıyormuş acaba? En sağlıklı güven vatan varlığı ve bütünlüğüne içtiğim ant kadar değerli ne olmuş tarihler boyu? Her soytarılığını kıçıyla, başıyla, gözüyle kukla sergilenmeye ne demokrasisi olacakmış acaba? Gözümü kirletmekle, üzüm üzüme baka baka kararır ümidini beslemesine ne terbiyesi deniliyor acaba? Gözün yüreğe ayna olduğunu Siyonist dansıyla mı öğreniyor, Siyonist uşaklığına mı zorluyor beni diye bir düşünün derim… Sözde Ermeni soytarılığı hukuksal yargıyla şeref tazminatı istemeye zorlandırılmalı, bunu bir düşünün derim… Rahatsız etmeye taban hazırlayıp tam kıvamında sürtükleşen ahlak bozuntuları denir bu hallere, adlarını yazsınlar isim kütüklerine derim, düşünün isterseniz…
Önce bunu bertaraf edin, sonra görüşülür Anayasa yüceliği! Çekin elinizi Anayasadan millet huzuru sağlanıncaya kadar! Huzuru sağlandıktan sonra ama yas tutma hakkı da tanıyarak…
Aralık 2007
Sevinç KavukKayıt Tarihi : 16.12.2007 01:40:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Katılıyorum , kutluyorum
TÜM YORUMLAR (1)