Sevgi-Aşk-Sevda = Bağımsızlık
Disiplin-Terbiye-Sevgi = Karakter
Sevgi-aşk-sevda yükselen ifadedir. Aşk köprüdür burada. Az ile faydasızlaşmak, abartıda kabalaşmak yerine, sevgiden sevdaya köprü durmaktır uygarlık. Medeniyetimiz bu aşk medeniyetidir. Disiplinli bir terbiyedir sevgi ve disiplin-terbiye-sevgi yükseleninde böylece terbiye köprü duruyor burada. Daha bu, en az olan sevginin anlamı ve hakkıdır. Dünya bu bağımsızlık karakterine güzellik örneğidir. Hem tekilcilik, çoğulculuk da anlatılıyor aynı zamanda. Dünya kazık üzerine kurulmadı, her inatlığı kazık dikilmek, kan döktürmeye sürüyen ve işlenen de suçtur böylece!
Dünya yörüngesinden 3 mm kayarsa eğer, yıldızlar, ay ve güneş ile kapaklanırlar üst üste... Dünya, hem yörüngede hem ekseninde bağrındaki doğayı bir beşik nazıyla, edasıyla yaşatıyor. Dünya tek, bağrında doğa ise ne kadar sonsuzca çoğunluk, canlı ve cansız bütün yaşam tüm zenginliklerle... TBMM kuruluşu, kutlanan bu çocuk bayramıdır. Otuz bin bebeğin katliamı, hapishaneyi meclise, meclisi hapishaneye taşımak uygarlığa saldırıdır ve suçtur! Bir çocuk ruhunu ezmeye bu vahşetin tepinmesi suçtur!
Göktürk-Oğuztürk-Atatürk, beş bin yıl körpe yaşındaki uygarlıktır. İnsanlığı uygarlığa taşımaktır yücelik. Tarihin Türk Milletine verdiği “yüce” onuru bu emek bilincidir. Güzeller güzelim Atatürk”üm bu yücelik onuruna köprü durmak için dedi ki: “Yüce Türk Milletinin efendisidir köylü! ” Yüceliği efendilik onurunda yükselmektir bu, değil mi hanımefendiler, beyefendiler? Türk Milletinin Atasına, Ata”nın Türk Milletine aşkıdır medeniyetimiz, aşk medeniyeti: Kendi kanadına güvenmek, ulus yüceliğinde yükselmek bu vatandaşlık bilinci anlayışıdır. Yani, her şey parçalansa da, egemenlik milletindir gömleğini giymek daha görevim ve ödevimdir! Güzeller güzelim Atatürk”üm dedi ki: “Yüksel Türk! Yükselişin hududu yoktur! ” Türkün doğuşudur düşünmek değil mi hanımefendiler, beyefendiler?
Parmaklarımız en küçük cemiyet bireyleridir, cemaat değil ama. Bileğimiz ise aile olmaktır. İş ahlakı bu bilek olma görevi ve ödevidir: altın bilezik tak koluna der bir güzel söz. Bu altın bilezik (meslek) öğrenmeye emek inancıdır. Bir bozuk karakter olursa bu küçük cemiyette, bilek ol ki sızmasın kötülük, diyedir ve güçlenmenin en küçük birimi aynı zamanda. Yahudiliğe yalakalıkla, yalanmakla küçüleceğine, ki bu, tek sunabildiğidir, insanlığı koruyacak kadar yücel! Budur uygarlık!
Tarikat, havlayan cüceliğin hortlayan şeytan mahlukatlığını yem diye Yahudi kursağında debeleniyor öylece... İnsanlığa düşmanlığını gölge düşüyor, hukuku yok bildiği gibi de ezerek... Tarikat ile Uygarlık tarihler boyu çatıştı, kayıtsız şartsızca da çatışacaktır!
Disiplinli bir terbiyedir sevgi. Bu sevgiyi doğuyor bebek, aşk ile emekleyişindeki coşku, dünyanın bağrındaki yaşam, bu doğa sevgisi, bu doğallığı sevmesidir. Saygıyı büyüyor çocukluğu, meclisin kuruluşunu bayram kutluyor böylece, bu aşk doluluk onun çocukluğu, onun gençliği mutluluk görecek, onundur bu özgürlüğü...
Disiplinli bir terbiyedir dinlemek böylece. Ana rahminde oluşan embriyonun kulaktır ilk hali, tıbbın beyin ölümü raporundan sonra daha yaşayan organdır yine kulak. Dinlemek, iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan, yalanı dürüstlükten ayırmak için verilecek olan hür bir emek.
AKP kapatılacaktır! Hükümet devrilecektir! Üstelik meclise “Bu hükümetten mağdurlar Organı” taşınacaktır Anayasa”ya, güçlendirilmesi olarak. Anayasa değişmez bütünlüktür! Sadece güçlendirilir. Kanunlar yöreseldir, değişir. Örneğin bir doğa felaketi değişikliği acilen ister. Hangi hükümet olursa olsun, ilk görev sapkınlığını ihtar eder bu organ, ikinciye disiplin cezası verir, üçüncüye kapatır. Parti kapatılır, Millet kapatılmaz! Hükümet devrilir, Millet devrilmez! Vatan bölünmez, parçalanmaz! Vatan yüreğine saldırılmaz! Her faşistliğe, vahşet keyfiyetine bir İsrail örneği daha insanlığa zulmetmeye, zorbalık ülke ol diye hak tanınmaz ve kurulmaz! Tarikatın, yani gericiliğin bir ülke kurulması teşvik edilmez!
Millete zulmetmeye, hukuku karartıp şaşırtarak evinden, yurdundan, malından ve hatta canından edilerek, sokakta gebereceksin demeye hükümet olunmaz. Millete zulmeden, vahşete bürünmüş, faşist bir hükümetten POLİS emir almaz! Polis, bağımsızlık karakterimdir özünü her solukta ve hür yaşatan öz olmayı, millet yüceliğini bilen ve koruyan organdır. Anayasa”nın nesi yanlıştı diye çaylaklaşmak yerine, çünkü cebini dolduranlara bir hizmettir bu, hukuksal soygunculuk şerefsizliğini soylanmaktır bu, “egemenlik milletindir” gömleği giyilirse eğer, zaten kimsenin hükmü kalmadı demektir yine. Millet, ordusunu hükümet görevine çağırır, bütün partileri beş yıl tatile ayırır, Anayasa”yı vatan ve milletin bütünlüğü için güçlendirir, millet ordudur, ordu millettir denilen aşktır bu...
Her ülkenin bilimcisi, düşünürü, alimi dünya malıdır, Anayasa bu evrensel kanıttır. Bir hükümet onları yok edemez, ezemez, engellere zorlandıramaz! Sadece hukuktur onlarla düşünecek olan. Sadece hukuk düşünür suçu ve suçsuzluğu yargılamayı, hükümet değil! Devlet içinde devlet, vatan içinde vatan kurulmak değildir hükümet olmak, buna Faşistlik denilir ve Nürnberg mahkemesi örneği düşünülür acilen...
Bu sabah, 9 Temmuz saat 10.00 da İstanbul-Sarıyer adliyesinde, bu hükümetin Adalet Bakanlığından tayin edilen hakimiyle hukuksal soygunculuğa uğratılıp, üstüne üstlük işgal de edilen evimden sokağa atılan canımla, düşündüm sadece...
Sadece felsefe sözlüğünde okunan terimlerdir örneğin: 1200”lü yıllarda zina, 1400”lü yıllrada fitne, fesat, 1600”lü yıllarda kapatma, 1800”lü yıllarda harem, kerhane ve 2000 yılı için sanırım çocuk pornosu işlenecektir... Bunlar, karmaşayı yaratıp cebini dolduran tefecilik seyridir... Çocuğun ırzına yük, vatan yüreğinin sırtına kambur olan şu AKP hükümeti ile bu örnekler düşünülür; Krediyi millet adına imzalayıp, beş paçasını cebine indirerek, birini de kuçu kuçu diyerek bir seyirde tüketici devasaları marketler dikmeye harcaması, polisleri ordu edeceğim sözü ve inancıyla da bağımsızlık karakterlerini satın almaya kalkışması, faşistliğin abartısı oluyor böylece. Biraz bakıverin polislerimize, sohbete ihtiyaçları var... Gözetelim, bize hizmet eden makamlarımızı, yani millet yüceliğine yücelik hislerini hatırlayalım, hatırlatalım...
Puta tapıcılık devrinde vahşet diye: İki kişiyi birbirine düşürüp, kavgaya tutuşturduktan sonra neleri varsa alıp giderler, kavga bitince çaldıkları ile gelir ölmeyecek kadar (tefecilikle) geri vererek kendilerine köle ederlermiş. Bu vahşet örneğine rüşvet de modern halidir galiba...
Bir hakime, hekime veya herhangi bir kurumun görevlisine, ya da memura rüşvet veren bir taraf olunca, karşı taraf da basitçe kurtulmak isteyecek sözde, dava ne zaman bitecek peki? Bir tarafın verecek rüşveti kalmayınca denilir herhalde... Kumar gibidir, belki ben kimim şerefini de sokuşur bu amaca, satılacak bedeni ve ruhunu da tüketir belki...
Hukuk mutlu eder insanı. Rüşvet sefilliğin şerridir, zehirler dünyayı, doğayı, taşı, toprağı, suyu, havayı....
Puta tapıcılık çağının bu çıkmazında Göktürkler, insanlığı asil ve yürekleri adil lider, şahadet parmağı ile göğü gösterip, tek tanrıcılığı ilan etmişler. İlk kitap Zebur ile halklar birleşmiş, vahşet güç kaybetmiş. Tefecilikle mutlu olan vahşet dinciyim demekten kaçınır mı? Tevrata sarılmış, adını almışlar böylece Yahudi diye. Roma imparatorluğuna kadar gelmişler, AKP hükümeti gibi, hukuku ve okulu işgal etmişler. İncil müjdelenmiş çünkü. Allah”a ulaşamıyor, ruha ulaşamıyor, Avrupa”nın dilinin ırzına girip, laf züppeliği de doğmuş olacaklar. Kendilerine kulluk ve kölelik edilsin diye Allah terimi yerine Allah”ın oğlu, anası, babası, danası diye haç getirtiyor, Allah”ın oğlunu öldüren büyüklüğü taslaklanıyorlar. O günden bu güne Avrupa uşaklıktan kurtulamıyor gibi. Üç bin yıldır yeryüzünde tarihin de kovduğu bu insanlık düşmanı ile yaşamın azabını anlamak ve uyanık olmak için: Çok gezen mi bilir çok okuyan mı derler bu yüzden. Çok şey anlatır bu bilgiler... Kan akıtırım tehditini kusan bu vahşettir....
Baş parmak, Roma imparatorluğu arenasına getirilen kölelerin, gladyatörleriyle ölümü için baş aşağı çevirerek duyulan vahşet heyecanıdır... Roma imparatorluğu hukuku ve okulları Yahudi işgalindeydi. Erbakan kullanır baş parmak zevkini. Mutlaka diyecektir ki, Yahudiye özenmiyorum, önemli olan niyettir, ben o niyetle kullanmıyorum... vs. Çünkü, sıkmabaşlılar
böyle diyor...
Allah Türkiye'mi korusun! Allah Türk milletini, yüreği Türk olmayı da başaranlarla birlikte, Türk Ordusunu korusun!
9 Temmuz 2008 sabah saati: 2.30
Sevinç KavukKayıt Tarihi : 9.7.2008 09:01:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Sevinç Kavuk](https://www.antoloji.com/i/siir/2008/07/09/yarin-durusmam-var.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!