Bugün 19 Aralık 1999 Pazar. 'Gitme, beni bırakma, seni seviyorum' diyemediğim
o günden beri bu sana yazdığım ve senin cevaplamadığın kaçıncı mektubum
bilemiyorum. Şimdi hazan düştü gönlüme.Mevsimlerde eskisi gibi değil.
Yaz yaz gibi, kış kış gibi değil artık.
Beni kasabanın istasyonunda bir başıma, sensizliğimle bırakıp giderken, 'gitme, seni seviyorum' diyebilmeyi o kadar çok isterdim ki. Ama... Ama söyleyemezdim. İkimizde çocuktuk henüz. 'Gitme, seni gündoğumunun çalkantısız sularında kanat çırpan martıların bir simit kırıntısını sevdiği kadar, okyanuslarda rota çizen gemilerin limanları sevdiği kadar seviyorum' diyemezdim.
Çünkü biz henüz mahallenin dar sokaklarında saklambaç oynuyorduk, henüz uçurtma uçuruyorduk kasabanın çayırında. Hem ben sevmenin, aşkın ne demek olduğunu istasyon şefinin tren boyunca yürüyüp elindeki büyükçe çanı çalarken 'tren kalkıyooorr' diye bağırdığında öğrenmiştim.
Giderken yüreğim ve aklımı da beraberinde götürdüğünden o gün eve ne zaman
Değmez,
bu bahiste
geri gelmesi mümkün olmayan hatırlanmamalı.
Islak saclarını güneşte kurut:
olgun meyvelerin baygınlığıyla pırıldasın
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta