Melül melül bakan garip ceylanı
Yad elde sıladan aralı gördüm
Kan revan içinde kalmış her yanı
Soluna ok değmiş yaralı gördüm
Yaralı ceylanım boynunu bükmüş
Takati kesilmiş, yere diz çökmüş
Avcılardan korkmuş sürüden ürkmüş
Dert üstüne dertler sıralı gördüm
Mahzun bakışları alır canımı
Dondurur damarda akan kanımı
Hesaba çektirir her bir anımı
Şansını bahtını karalı gördüm
Hal bilmez elinde çaresiz kalmış
Elleri koynunda hayale dalmış
Yel vurmuş perçemin bir yana salmış
Zülüfleri tel tel taralı gördüm
Yurdundan ayrılmış bir ceylan meler
Kiprikler ok olmuş sinemi deler
Şeyrani bu güzel kimdir deseler
Güzeller güzeli maralı gördüm
Atilla Ertuğrul
Atilla ErtuğrulKayıt Tarihi : 24.6.2011 18:31:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Âşık Garip (GÜLCE-BULUŞMA) -I- Gündüzü çiledir gecesi çile, Benzemez âleme işi Garip’in. Köz olsa ateşi döndürmez küle, Akar boz bulanık yaşı Garip’in. Kartal pençesini açıp yekûnu, Boğar yüreğini hasret sökünü, Nice bezirgânın çeker yükünü, Ayılmaz sevdadan başı Garip’in. Gariplerin vardır bir Şah Senemi, Zor limana demir atan bir gemi, Aşırır dalgalar gönlünde nemi, Nice yerde mezar taşı Garip’in. On altıncı yüzyılın ikinci, On yedinci yüzyılın birinci yarısı; Yine tarihin acizliği, yine söylencelere, Hatta hikâyeye dayalı bir şair hayatı… Şairden öte sazıyla sözüyle, Hızır’dan bade içen bir Hak aşığı, Alaz alaz közüyle… Sevdası kabına sığmayan bir hasret vurgunu. Doğum yılı, ölümü geçmemiş kayda, Yok, hakkında somut bilgiler. Tebriz, Kafkasya, Ortadoğu yaşadığı bölgeler… Çok sayıda araştırmaya konu olan, İlgilisi olarak ‘‘Âşık Garip’’ adlı bir opera bestelenen, Hecenin sekizli on birli kalıplarıyla seslenen, Yanık yanık türkü türkü asırları aşıp gelen, Söylencelerde yanıp gülen bir âşık… Şiirlerinde geçer Kars, Halep, Tiflis, Erzurum Aynı kapıyı çalar, söze düşen her yorum. Âşık Garip ile Şah Senem biyografik aşk hikâyesine Konu olan bir hayat Türk yurtlarını tutan; Türkçe şiirleri, sevda türküleri tek kaynak; Sevgi onda, hasret onda, acı gurbet yaşamında bir vatan… Bir aşk hikâyesi dolaşır dilde, Haz alır okuyan yaylada çölde, Murat alır bülbül kırmızı gülde, Bulunmaz benzeri eşi Garip’in. Farklı hikâyeler, farklı varyantlar, Farklı isimler, farklı mekânlar; Türk yurtlarında farklı anlatılar. Dilden dile ilden ile günümüze yansıyan Araştırmacıların ifadesi: Bir garip hikâyesi. Asıl adı Resul Maksut diyen de var, Babasının adı Hoca Ahmet, Mehmet Sövdekar, Hoca Maksut diyen de var. Anası Banu Hatun, Hani olur zaman zaman. Kız kardeşi Nergiz, Gülcemal, Güllü Han Ya da Şehriban. Kardeşi Haydar, doğum yeri Tebriz; Anadolu’da Azerbaycan’da İran’da Garip biziz biz Garip’iz… Babası zengin bir tüccar, Resul toy delikanlı. Ölünce, yer mirasını, kalınca naçar; Hangi işe el atsa kalır elinde. Bir keramet, bir ekmek arar sazın telinde, Beceremez… Bir gün babasının kabri başında uyuya kalır, Yetişir Hızır: İçirip aşk badesini gösterir Senemi, Seneme de Garip’i. Mecnuna döner, anlatamaz derdini; Bakıp damla damla yaşına, Anlar ki anası bir hal gelmiş başına. Sorar, kalmasın ister ne gam ne keder. Garip sazı alır eline söyle der: ‘‘Qadir haxtan nün bir dilek diledim Şükür muradımı verdi ah menim Cüme axşamında, cüme gününde Erenler yerişti nezergâh menim Genç yaşımda gördüm dünya qemini Bu zalim feleyin serencamını Nûş ettim röyada eşqin camını Göründü gözüme doğru rah menim Vaqe ede Resule buta verdiler Doldurup camımı buta verdiler Tifliste Senemi buta verdiler İşim oldu zikri illellah menim’’ Sorup sual edip derdi ne ise, Anası Garip’i açmak istedi. Senem’i bulmaya koca Tiflis’e, Garip bülbül olup uçmak istedi. ‘‘Başına döndüyüm gül üzlü anam Ana men Tiflise getmeli oldum Bir dilberin eşqi düştü serime Ana men Tiflise getmeli oldum Elime almışam sedefli sazı Felek yazdı mene bele bir yazı Yuxumda görmüşem bir ala gözü Ana men Tiflise getmeli oldum Resulam ahıma dağlar dayanmaz Derdim çoxtur menim, kimseler bilmez Cen ana bu yerler mene el vermez Bacı men Tiflise getmeli oldum’’ Ana yüreği bu, Biricik oğlunu salmak istemez gurbete. Gönül ferman dinler mi, Sazına dokunur Garip: ‘‘Bir aşktır düştü sineme Sevdadır beni kınama O Tiflis’te Şah Senem’e Ana Tiflis diyarında Kâğıtta gördüm suretin Tanrı’dan çektim niyetin Şah Senem’de ol lezzetin Ana Tiflis diyarında’’ Çaresiz düşerler yola, Derin kara dala dala, Gerilerde kalır sıla, Daha çok sıralı dağlar. Basar boran yol üzülür, Haydar ağlar kız büzülür, Tele nağmeler düzülür, Yolcuyu yoralı dağlar. ‘‘Vetenimden ettin meni didergin Cerhin dönsün felek Heyderim ağlar Bu duman bu çiskin bilmirem nedir Her terefın necin qaralı dağlar Göyden enir yere lapa lapa qar Bacı qardaş ana üzüme baxar Biz ölsek burada sensen günahkâr Yarı saldın menden aralı dağlar Kimimiz var burda bizi dindire Kimsene yox halim yara bildire Gorxum budu tufan bizi öldüre Resul göksü qala yaralı dağlar’’ Yiğit deli yürek olur; sonunda Bir kervana takılıp Tiflis’e varınca, Söylenceye göre Resul sazını sinesine basıp, Dokunur, bir kadını görünce: ‘‘Başına döndüyüm qurban olduğum Seher Tiflis dedikleri budu mu Senem yarım melhem eyler yaraya Seher Tiflis dedikleri budu mu’’ Kadın bakar ki gariptir bunlar, Senem’in adını anar; Nerde eğleşirler… Yüreği kanar, karşılıklı söyleşirler. ‘‘Geze geze sen de geldin buraya Eşittiyin seher Tiflis buradır Senem burda melhem eyler yaraya Eşittiyin seher Tiflis buradır’’ ‘‘Baxça burda bağban burda, bar burda jjeyva burda alma burda nar burda Hace adlı bir qohumum var burda Dedikleri seher Tiflis budu mu’’ ‘‘Baxça desen bağban desen var burda Cana min cür derman desen var burda İndi bildim oğlan getme qal burda Eşittiyin seher Tiflis buradır’’ ‘‘Resulam silinmez gönlümün pası Serimde dolanır eşqin sevdası Tiflis ehli Şahsenemin babası Dedikleri seher Tiflis budu mu’’ ‘‘Meryemem merdlerin qurban seqine Her axşam Şahsenem çıxar serine Gorxma oğlan verrem elin eline Eşittiyin seher Tiflis buradır’’ Kadın ısrarcı olur misafir etmek ister Ama Deli Mahmut’un Âşıklar kahvesi çeker… Bir diğer söylencede ise: Anasını kardeşini bir camiye bırakır, Canım Hoca’ya rastlar önce, Misafir etmesi için dil döker: ‘‘Başına döndüğüm gül yüzlü hoca Canım hoca anam camide kaldı Karanlık gecedir nere gideyim Canım hoca anam camide kaldı Ben de sandım bana bir yer veresin Düşmüşlerin hallerinden bilesin Anam ölür sen günahkâr olursun Canım hoca anam camide kaldı Bitirdim onca mal eyledim zarar Ne günüm gün oldu ne gecem karar Anam kız kardeşim ile beraber Canım hoca anam camide kaldı’’ Sonunda Canım Hoca’ya razı eder, Misafiri olur. Ertesi gün, Deli Mehmet’in kahvesine giderler. Tebriz’den geldiğini öğrenenler, Tebriz’i anlatmasını isterler. Garip sazı basar sinesine bakalım ne der: ‘‘Ay ağalar gelin size söyleyim Açılar baharda gülü Tebrizin Toyda, bayramlarda atlas geyirler Kesilmez yaşılı alı Tebrizin Tebrizin etrafı dağdır meşedir İçinde oturan beydir paşadır Sekkiz min mahalle beş min köşedir Çarşısı bazarı yolu Tebrizin Pehlivanlar qisvet geyir yağlanır Cümle bezirgânlar burda eylenir Üç yüz altmış yükü birden bağlanır Elden ele gezer malı Tebrizin Erenler dolusun içip gelmişsin Aşkın deryasını geçip gelmişsin Âşık Garip vatan methin etmişsin Benim imdi Rüstem Zalı Tebrizin’’ Yakındı kahveye, Hoca Sinan konağı, Duyunca türküyü gider hoşuna. Şah Senem de dinlemiştir, Etkilenir, dağlanır yüreği; Sanki gurbet elde bülbüldü, Hizmetçisi Akça Kız’la dilleşir, Her ikisinin de gözlerinin içi güler. Âşık Güloğlan diye birisi vardır Duyunca Garip’i kahveye gelir. ‘‘Karşıma çıkacak âşık var mı’’ diye sorar. Garip fırsatı kaçırmaz basar sazı sinesine: ‘‘Birkaç sorum var bilirsen Tebriz’e döneceğim’’ der. Bakalım ne söyler: ‘‘Xeber söyle mene ay ustabaşı Elindeki sazı nece çalırsan Ezel mene ulduzların sayın de Ver cavabım qalsın başın ağrısız O nece şeydir ki dolar boşalar Rüzigâr esdikçe yerinde durar Geyiben yaşılı geler boşalar Ver cavabım qalsın başın ağrısız Qeribem sualim eşit döz indi Gavvas isen deryalarda üz indi O nedir ki baş yox eli yüz indi Ver cavabım qalsm başın ağrısız’’ Rakibinden cevap gelmez bir kere, Utancından gözün düşürür yere, Yakışmaz meydandan kaçarsa ere, Güloğlan sazını alıp da yürür. Davet eder Hoca Sinan konağa, Konak değil sanki benziyor bağa, Şah Senem gül dizer elma yanağa, Garip’in gönlünü efkârı bürür. Hoş sohbet yapılınca söz gelir saza, Garip’teki güzellik, yansır Şah Senem kıza. Akçakız’da Garip’i görünce gözü düşer, Garip’in gönlü coşar bir kez Bakalım ne der: ‘‘Bir söz ile elden ele atıldım Bu qerib ellerde yaxtı nar meni Hasretini çekip yandım kül oldum Ahu gözlüm ne haldayam gör meni Sabre taqetim yox gelmez qerarım Erse bülend olub ah ile zarım Belli deyil midir sene ehvalım Saraldıbtır qoynundakı nar meni’’ Akçakız Şah Senem bir kız daha pencereye üşüşürler, Garip Akçakız’amı söyler Şah Seneme mi Tasasına düşerler.. İnledikçe sarı tel Senem halden hale girer, Garip söyleyip söyleyip, son işaretini verir: ‘‘Qerib deyir getme könül oğrusu Başımdan germez heç sevda ağrısı Sene men söyleyim sözün doğrusu Gel maralım al maralım sar meni Pencereden mayii mayü baxan yar Üç gözelin birisine men qurban Şirin cam eşq oduna yaxan yar Uç gözelin birsine men qurban Birisinin ayağmda mesti var Birisinin can almağa qesti var Birisinin burda yaxm dostu var Üç gözelin birisine men qurban Üç gözelin biri bize qohumdur O birisi el deymemiş qovundur Aşiq Qerib birisi senin ovundur Üç gözelin birisine men qurban’’ Bir daha söyler, Hele ne der: ‘‘Şerxoş serxoş baxır eyvanz otaqdan Şehsenem elinde aynası gözel Cümle âlem gelir tamaşasına Büllur piyalesi sağrısı gözel Yar meni dindirir şirin dil ile Göze sürme çekir gümüş mil ile Otağı bezenib kızıl gül ile Süseni sünbülü halısı gözel Alışan otaxlı xoş imaretli Gözeller içinde qaddi-qametli Ahu baxışlıdır laçm cüretli Uçmağa qanmağa cıkkası gözel Âşık Qerib sözün deyer avazla Dindirende canım alar o nazla Yarım eyvanında cüt qoşa qızla Şahsenem eladır hamisi gözel’’ Birkaç gün sonra İstedir Senem’i, verir babası Sözlenirler… Ama ağır gelir Kırk kese kızıl başlık parası, Yol görünür gurbete. Daha gitmeden dayanamaz Senem; Kendisi vermek ister parayı, Âşık Garip delikanlıdır, törelidir… Kabul etmez. Senem, kendisinden güzelini bulursa dönmez diye Rum diyarına gitmemesini ister bu sefer: ‘‘Başına döndüyüm qurban olduğum Amandır Qeribim getme Ruma sen Gezdiyin yerlerde yad eyle meni Amandır Qeribim getme Ruma sen’’ Söz verir Garip: ‘‘Eğer mevlam mene kömek olarsa Ağlama sevdiyim yene gelerem Ecel şerbetini canım dadmasa Ağlama sevdiyim yene gelerem’’ Garip, nişan olarak bir yüzük verir Seneme, Senem de bürümcük sabahlık Tutulur dilekler, Yeminleşip ayılırlar hüzün dolu yürekler. Gurbetin kokusunu bağrına basıp, Evden ayrılırken, sazını duvara asıp: ‘‘Bu sazın bir teli koptuğunda ya gelmiş ya ölmüş olurum’’ Der kahveye uğrar, vedalaşır arkadaşlarıyla: ‘‘Gurbet elde baş yastığa gelende Gayet yaman olur işi garibin Gelen olmaz giden olmaz yanına Akar gözlerinin yaşı garibin Lanet olsun gurbet elin adına Hiç doyulmaz muhabbetin tadına Hısım akrabası düşer yâdına Bir yol ağrıyınca başı garibin Garip nere varsa karadır yüzü Nemlidir yakası yaşlıdır gözü Aşikâr edemez gizlidir sözü Bir yere gelince başı garibin Gurbet elde garip kimdir bilmezler Ağlayınca çeşm-i yaşın silmezler Garip halin nedir deyi sormazlar Bulunmaz yareni eşi garibin Âşık Garip gözlerinden yaş döker Anam yoktur yaka yırtıp yaş döker Nişanlım yok mezarıma taş diker Bir çalıdır mezar taşı garibin’’ Der, düşer yollara… Dağ bayır, gece gündüz demeden yol alır. Önce, insanı yiğit, dadaş diyarı Erzurum’a varır; Bir müddet kalsa da para biriktirmek zordur. Âşıklarla son kez dertleşip Halep’e gitmeye karar verir Ve Erzurum’u öven bir türkü söyler: ‘‘Dinleyin ağalar tarif edeyim Söylenir cihanda şanın Erzurum Yedi iklim dört köşede bulunmaz Dillenir dünyada namın Erzurum Yiğit olur bu toprağın dadaşı İnletir sadası dağ ile taşı Çok görmüş geçirmiş kavga savaşı Serhadlerde akar kanın Erzurum Hele gayet hoştur âb ü havası Dört yanından gelir bülbül sadası Vardır erenlerin sende duası Güle benzer her bir yanın Erzurum’’ Deyip, tekrar düşüp yollara Teper oyalanmadan. Halep şehrine varır, hiçbir yerde kalmadan; Aslandedeoğlu Baba Yusuf’un kahvesine Yerleşip, ortak olur ve şöyle der, Kulak verin sesine: ‘‘Coştu yine deli gönül Sana geldim Halep şehri Ayrı düştüm diyarımdan Sana geldim Halep şehri ……………………….. Kimi molla kimi hacı Bu Garip sana duacı Terk eyledim ana bacı Sana geldim Halep şehri’’ Deyince, kahve dolar, Âşıklar hep gayri burada toplanır. Atışmalar yapılır çok zaman, Hiçbir aşığa bırakmaz meydanı. Çözen olur düğümü, Duyulur hemen, dört diyara ünü. Bir gün Halep paşasının aşığı çıkagelir kahveye, Başvurup bahaneye, Şöyle der: ‘‘Ne dedin de geldin sen bu meydana Bu meydanda erkân olur yol olur El yamandır göz açtırmaz insana Bu hususta kavga olur zor olur’’ Âşık Garip Karşılık verir: ‘‘Ustam benlik ile girme meydana Benlik eden sizin gibi sert olur Âşıklık dediğin kıldan incedir Kendini kurtaran âşık mert olur’’ Karşılık verir Halep paşasının aşığı: ‘‘Erenler elinden dolu içtin mi Bulanık çay gibi akıp coştun mu Bu meydana girip serden geçtin mi Bu âşıklık başka başka hal olur’’ Âşık Garip karşılık verir: ‘‘Ben Garip’im çıkmam doğru yolumdan Kötü söz çıkarmak asla dilimden Kuş olsanız kurtulmazsın elimden Uçarsınız iki gözün dört olur’’ Atışma muammayla devam eder Ama Halep paşasının aşığı yenilir, Sazını bırakıp çekilir. Ünü sayara varan Garip, paşanın aşığı olur, Bol para kazanır. Bu arada Senem’in akrabası Şah Velet, Senem’i istemektedir ve yolu düşer Halep’e Garip’i görür, öldü haberini iletir Tiflis’e, Bir kanlı gömlek ile. Şah Senem’i babasından ister; Garip’in anası kör olmuştur, Senem çaresizdir… Gelen giden bezirgânlardan Garip’i sorar, Bir bezirgânı yorar. Bulmasını ister Garip’i, yüzüğünü verir, Bezirgân bulur Garip’i kötü haberi söyler. Garip yol hazırlığı yapıp, paşanın gönlünü eder. ‘‘Name geldi vatanımdan Vakti varayım gideyim Kanlı yaşlar gözlerimden Aktı varayım gideyim Ol mürüvvet kerem hani Kuluna çoktur ihsanı Gurbet elin kahrı beni Yaktı varayım gideyim Bend oldum kanlı zalime Asla rahmetmez halime Yedi yıldır yar yoluma Baktı varayım gideyim Âşık Garip bilir kendin Yiğit olan döker kanın Felek boynuma kemendin Taktı varayım gideyim’’ Arkadaşlarıyla vedalaşır, Kim üzülür kim ağlaşır. Hasretine bir an öne kavuşmak ister Yola çıkarken söyle seslenir: ‘‘İşte geldim gidiyorum Şen kalasın Halep şehri Çok nan ü nimetin yedim Helal eyle Halep şehri Sana derler Arabistan Güzellerin çeşm-i mestan Yeni haber geldi dosttan Durmak olmaz Halep şehri Çok garipler sana gelir Gelir de eğlenir kalır Her kişi muradın alır Şen kalasın Halep şehri Âşık Garip düştü yola Hızır yardımcısı ola Gözüme göründü sıla Şen olasın Halep şehri’’ Dağlar aşar beller aşar, Ölür atı yolda şaşar, Hızır imdadına koşar, Sorar nerelisin diye. Perişandır son durumu, İsim verir Erzurum’u, Doğru cevapla sorumu, Sorar nerelisin diye. Karslıyım der bu sefer de, Şaşıp kalır kara yerde, Yine Hızır derman derde, Sorar nerelisin diye. Bu kez Tiflis der, Hızır’ın atının erkine biner. Göz açıp kapayıncaya kadar Tokmak tepeye iner. Hızır: ‘‘Memleketine getirdim, Sevdiklerine kavuşacaksın, Ananın gözleri kör oldu; Atımın ayağının altından bir avuç toprak al Gözlerine sür’’ der. Kaybolur. Aşık Garip önce kardeşini görür çeşme başında; Dikkatlice bakıp durur. Kız sorar: ‘‘Ne bakıyorsun? ’’ ‘‘Karalar giyinmişsin ona bakarım’’ Hasret dökülür iki damla yaşında. Tanımaz: ‘‘Ağabeyim Garip ölmüştür ondandır’’ der ‘‘ Ben onun çırağıyım, ölmemiştir haberini getirdim Tez zamanda gelecek’’ der. Durup, Hoca Sinan’ın evinden gelen gürültüyü sorar. Şah Senem’in düğünü oluyordu, Kız olanları anlatır, Hasretine acı katar. Eve varırlar anasının elini öper; Tanımaz anası sesinden bile, Duvarda asılı sazın bir teli kopar, Garip sazı alır getirir dile: ‘‘Koluna bağladım teli Konuşurdun yetmiş dili Unuttun mu sazım beni Konuş sazım benim ile Vasf-ı halimden bilmedin Sen gideli ben gülmedim Yedi yıl haber almadım Konuşamam senin ile Koluna bağladım perde Sen uğrattın beni derde Yedi yıldır Garip nerde Konuş sazım benim ile Sinem duvara yaslandı Kolumda teller paslandı Garip ölmüştür seslendi Konuşamam senin ile Garip kurbandır soyuna Sanemin selvi boyuna Gidek Sanemin toyuna Konuş sazım benim ile Kar kuşandı gönül dağı Çürüdü sinemin bağı Sanemin destinde ağu Konuşamam senin ile Anası yine bir şey anlamaz: ‘‘Oğlum madem Garip gelecek Düğüne git beş on kuruş bahşiş al’’ deyince ‘‘ Ben yalnız gitmem, kızınla beraber gidelim’’ Der, varırlar kız ile birlik Söz verilir söz alır, Çalar söyler söyler çalar: ‘‘Ne sabra takat var ne dizde mecal Gönül Mecnun olmuş Leylasın arar Vazgeçersem seni yâd eller sarar Görünce abdal eyledi yar beni Âşık Garip gönüllerin uğrusu Geçmez imiş bu sevdanın ağrısı Sana ben söyleyim sözün doğrusu Al sevdiğim gel sinene sar beni’’ Devam eder, Hele ne söyler: ‘‘Dünen akşam gece Halep şehrinde Mısır piyalesin içtim de geldim Yetirdim yetiştir bir Şahsuvara Allah ganat verdi uçtum da geldim Dalımı verdim ben taşa karaya Garipler ağası yetti haraya Fırat çayı gelip düştü araya Kırata binince geçtim de geldim Halepde dinledim ezan sesini Erzurumda kıldım gün ortasını İkindide buldum serhat Garsı’nı Orda seccademi açtım da geldim Hızır İlyas bulur garip gezeni Mevlam şad eylesin böyle düzeni Tifliste okunur akşam ezanı Ben ulu vatanı seçtim de geldim Akşam karanlığı geldim hanama Demedim sırrımı bacı anama Aşkın hançerini vurdum sineme Yürek yaralım açtım da geldim Erenlerin eli elim tutmuştu Aşınalar dostlar hep unutmuştu Eşittim Mehri’ni gelin etmişti Halep’ten üç vakte geçtim de geldim Bir el verin o yar girsin oyuna Ben kurbanım endamına boyuna Garib’im yetiştim yârin toyuna Bu tatlı canımdan geçtim de geldim’’ Garip tanıtır kendini, Şah Senem geldi sarılır. Deli Mehmet’in hançeri, Tutup Velet’e darılır. Affeder Garip, Velet’i Kız kardeşini verir. Toprağı annesinin gözüne sürer, Çifte düğün kurulur, evlenir Şah Senem’le; Murada erer cümle. -II Varyant varyant Anadolu, Türkmenistan, Kabardin, Karaim, Özbekistan, Azerbaycan, Ermenistan, Kırım Tatarları Kazan… Aşık Garip ile Şah Senem, Şahsenem Garip, Helalay Garıp, Aysenem Garıp, Bir âşık etrafında pervane, Anlatılır il il oba oba hane hane. Âşık Garip sevgidir, Âşık Garip sevdadır, Hasrettir, acıdır, gurbettir. Resul’dür, Maksut’tur, Garip’tir hikâyenin başında, Kavuşmadır sevgiliye, Kazan Tatarları dışında… Türkmen, Kazan Tatarları gibi bazı varyantlarda; Şah Senem, Diyarbakır padişahı Abbas Han’ın kızı, Garip, Veziri Hasan’ın oğludur. Beşik kertme nişanlıdırlar, mekteplidirler… Vezir Hasan ölünce, ayırır babaları; Kâh ayrılırlar, Kâh birleşirler. Dara düştüğünde yetişen, Hazreti Ali Düldül’üyle. Bazen bir has bahçede, bazen gurbette Söyleşirler: Okulda yol gözler Garip, Bekler Senem’i Senem’i. Merak edip düşler kurup, Bekler Senem’i Senem’i. ‘‘Eý ý aranlar musulmanlar Ne boldy ý arym gelmedi Dognn gardaş mähribanlar Ne boldy ý arym gelmedi Geler men diý p wada etdi Geler wadasyndan ötdi Erteden çäş wagta ý etdi Ne boldy ý arym gelmedi Ý a birewin pendin aldy Ý a bir gaý ry bilen boldy Ý a bir ý owuz derde galdy Ne boldy ý arym gelmedi Bu dertler niçik dert oldy Ý andy ý üregim zert oldy Gözüm ý olunda dört oldy Ne boldy,ý arym gelmedi Dertli gul istär tebibin Hiç kişi bilmez nesibin Senem aglatdy Garybyn Ne boldy Senem gelmedi’’ Hem sever hem kovar Garip’i Senem; Ben garip olsaydım yanardı sinem. Kurumaz ağışın gönlündeki nem, Köle alsın diye bekler Senem’i. ‘‘Maň a beý le ý owuz töhmet kylynça Kylyr bolsaň belli töhmet kyl Senem Günde ý üz söz diý ip janym alynçaň Alyr bolsaň belli janym al Senem Günde müň ý ol dönderip sen ý üzüň i Her hyý ala her ý an taşlap özüň i Maň a diý gil bu gün dogry sözüň i Bolar bolsaň meniň bile bol Senem Sen gider sen günde ý üz müň gümana Meni kowmak üçin eý läp bahana Gider boldum bu gün Halap-Şyrwana Galyr bolsaň gaý ry bile gal Senem Garyp aşyk sözün diý di bir para Köň ül geçdi günde saň a ý albara Ý usup kimin özüm saldym bazara Hyrydar sen meni satyn al Senem’’ Halep’i Tebriz’i dolansa bile, Kavuşur aşıklar son bulur çile, Vuslatî sönmez kor getir dile, Kırk yıl olsa yine bekler Senem’i.
![Atilla Ertuğrul](https://www.antoloji.com/i/siir/2011/06/24/yarali-ceylan-2-2.jpg)
Şiir böyle bir güzeli anlatıyor bize. 11'li hece ölçüsü, uyak-redif örgüsü de çok başarılı. Böyle olunca başarılı bir şiir çıkmış ortaya. Severek okudum. Yüreğinize, kaleminize sağlık Atilla Ertuğrul Bey. Selamlar, saygılar.
Bağışlayın bu şiiri
okumamışım..ama güzelmiş meğer..
Bu ceylan talihsiz, ne garip kulmuş,
Acıdan sevdalı, musibet bulmuş,
Dağları çınlatmış, figan duyulmuş,
Ahını tepede, boralı gördüm.
----- Bedri Tahir Adaklı
Selamlar..
TÜM YORUMLAR (13)