Yaprak döktük sonbaharda,
Süpürdü rüzgâr yârim.
Kar yağıyor, neredesin?
Gelmedin, dönmedin...
Islandı kelebeğin kanatları,
Görmedin yârim, görmedin.
Gözlerimde bir bulut,
İçimde yorgun bir gece.
Senin adın dolanır dudaklarımda,
Ama sesim düşer sessizliğe.
Bir çınar gibi kaldım,
Köklerim dondu sensiz.
Soğuk vurdu yüzüme,
Adını sayıklarken gizli gizli.
Yağmur yağar pencereme,
Her damla bir anı gibi.
Saklarım izlerini kalbimde,
Silinmez, geçmez, neyleyim ki?
Bir umut vardı içimde,
Sana doğru esen bir meltem.
Şimdi o rüzgâr bile sustu,
Yalnızlık üşütür oldu bedenimden.
Geceler sarar beni yârim,
Bir battaniye gibi hüzün.
Dön desem duyar mısın,
Yoksa çoktan başka bir gülüşe büründün mü?
Ay doğar, donuk bir ışıkla,
Bakmam, bilirim, orada değilsin.
Bir kelebek uçar karlar arasında,
Kanatları ıslak, senin gibi sessizsin.
Bir ezgi çalar uzaktan,
Adın geçer nakaratında.
Her dizede içim yanar,
Sanki sen okursun kulağıma.
Kırık bir saate benzer kalbim,
Hep aynı anda durur zamanı.
Gittiğin an dondu içimde,
Ne ileri gider, ne de geriye.
Sokak lambası titrer geceye,
Yalnızlık dökülür kaldırıma.
Bir gölge geçer uzaktan,
Sen misin, yoksa hayalin mi bana?
Ve şimdi kar yağıyor yeniden,
Kelebeğin kanadı üşüyor yârim.
Ben hâlâ oradayım, aynı mevsimde,
Sen hâlâ yoksun… görmedin, yârim, görmedin.
Kayıt Tarihi : 8.11.2025 19:49:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Kelebeğin Kanadı Islandı



lisansız kalmıştım ve sürgüne yollanmış
bir sicili bozuktum,
bu arada,
şekersiz içerim çayımı cam bardakta gelirse eğer,
kulplu bardaktaysa çayım, çift şeker atarım,
tutsaklıktan ölümle kurtulan ruhlar gibi
ferah mekanları severler şekerler,
şekerler çift şekerler, dibe çöke çöke
eriyen şekerler, boğazımda düğüm
düğüm şekerler ah…,
ey eylül;
süzül de içime güz, üz beni
yoksun... yine yok,
ihtiyar bir deniz çalkalanır gözlerimde,
ve aldığım her nefes
kalbimin kayalarına çarpan
köpük köpük su...,
bağrı dağlanmış al kırmızı gül;
içine kapanık bütün yapraklarıyla
ve mürefte rüzgârlarından mahrum,
nefessiz ve bir kenarda sessizce,
uçurum gözlerinden bakar kan çanağı
mühür nazarlarla zeytin çağlasına,
kanatları hüzün taşıyan, yazgısına
deniz kabukları ve kalbi kırık çakıllar
toplayan bir ana kuzusu düşer incir dalından
ve babasının ciğerparesi bir melek ağlar
mülke dökülen göz yaşlarıyla,
köpüklerin ufaladığı her gün,
biraz daha, biraz daha, biraz daha
hayat kumbarasına yılları atar,
sen ve ben darda kalmış
iki fukara yoksulsak yoksuluz,
ama unutma;
her uçurum bir ovaya sevdalıdır,
TÜM YORUMLAR (1)