yan yana iki ülke gibiyiz seninle,
ayın önünden geçen bulut
önce seni karanlıkta bırakır sonra beni
senden bana eser, yerine göre,
yerine göre benden sana
şakaklarımızı serinleten rüzgâr.
Bir karanlık geliyor yokluğunun ardından
Ne zaman güneş batsa bu son gecem diyorum
Vazgeç yalan dünyanın köhne saltanatından
Yetişir bunca keder, bunca elem diyorum
Her şey sağır içimde ne şiir ne musiki
Devamını Oku
Ne zaman güneş batsa bu son gecem diyorum
Vazgeç yalan dünyanın köhne saltanatından
Yetişir bunca keder, bunca elem diyorum
Her şey sağır içimde ne şiir ne musiki
saygıyla
namık cem
gelelim kandil meselesine efendim.....
Kuran'da tek delillendirilmiş kandil vardır o da kadir gecesidir..
ancak kadir gecesi ramazan ayı içerisinde olmakla beraber günü de belli değildir..
ramazan ayı içersinde belirsiz bir gündür kadir gecesi..
şimdi efendim bunun dışında kandil kutlaması sadece izafi bir gelenek ve eklentiden ibarettir..
ille de bu gece kandil diye tutturanların kandilini kutlamış olalım bu vesileyle....
gözlerime bak
korkunç bir titreme tutuyor beni
gözlerinle bak
içime ağır ağır ölüm çöküyor
gözlerime gözlerinle bak
dışına doğru genişleyen ve
içe büzüşük bir alemin
oldukça kenarlarında
yüzüme saçlarıma ve ellerime bak
sıtma tutar beni sen bana bakmazken
ağır ağdalı bir sıtma
ellerime bulut pamukları
saçlarıma orman pırıltıları
yüzüme okyanus ferahlığı sağla
gözlerime gözlerinle bak
ağla
@..
olmak istedikçe
hiçbir şey olamadık biz seninle!..
zamanın uçkurunda sallanan
mavi iki boncuk bile!..
:)))
dedim gitti şiiri okuyunca...
herkese saygılarımla,şairi kutlayarak efendim...
Sözcüklerle Çıkmak Unutkanlığın Karşısına
Bakarsınız, özetleyiverir bir tek sözcük,
insanın bakışını bir savaşa.
Dönüşür bir tek sözcüğe, bakarsınız,
geçmişteki bir olayın bütün anlamı.
Yıllar sonra, yeniden yazılmış,
bir duvarda çıkar karşınıza.
Düşünürsünüz, küçümsenir gibi değil,
bir tek sözcük deyip de hiçbiri;
en az bir silah kadar yeri var kavgada.
Sözcükler olmasa, bir zaferin işlevini
nasıl çarpıtırlardı tarih kitaplarında,
ne ile süsleyip de yuttururlardı yalanı?
Anlarsınız, okurken yanlış bir şiiri,
kendi sesinizle dirilttiğiniz düşman
ne kadar köprü varsa, yaşamla aranızda,
biliyor önce onları atmak gerektiğini,
sözcüklerle kurulduğunu biliyor köprülerin,
geçmiş serüvenleri bugüne bağlayan.
Öyleyse, dersiniz, ulaşmak yetmez
nice kan ve acıdan sonra zafere,
yapmak ve kazanmak kadar savaşı
sürdürmek de gerekir düşünce ve bilinçte,
durmadan sürdürmek, çoğaltmak, tazelemek
en köklü yorumdan en küçük anıya dek.
Kemal Özer
Dionysos Eski yunanda tek kelime ile şarap tanrısı!.. imiş
günün şairi onun bile ödülünü almışmışşş...
Allah bizleri böyle dandik ödüllerden korusun.
BERAT GECESİ
Geceydi insan yatımı
Seninle kalmaya geldim
Berat deyip beratımı
... Verirsen almaya geldim
Yıllığım dolar bu gece
Dillerdesin hece hece
Çoktur günaha gelince
Kulum de olmaya geldim
Kırık dökük amellerim
Sana açıktır ellerim
Gülde can bulmuş güllerin
Arayıp bulmaya geldim
Yunusca düşmeli aşka
Keşke demeseydim keşke
Yok ki senden daha başka
Kapını çalmaya geldim
Giriş çıkışlı bu handan
Şeytan saldırdı her yandan
Beş vakti selim insandan
İstersin kılmaya geldim
Küçük ister büyük yerden
Eksiklik dolu eserden
Sevda yeli eser serden
İmanla ölmeye geldim
Hesapladım tüm yaşımı
Nefis almış savaşımı
Durmaz akan gözyaşımı
Berat de silmeye geldim
Rahmetinden kana kana
İçip Allah için yana
Erken olsun senden sana
Gönüllü solmaya geldim
Günah içimi delerken
Eleme bizi elerken
Kalender’im boş yelerken
Aşk ile dolmaya geldim
04. 07. 2012 Haşim Kalender
Kemal Özer Kimdir, Hayatı, Biyografisi, Edebi Kişiliği Hakkında Bilgi
Kemal Özer, (asıl adı Özer Özleri) şair, İkinci Yeni şairlerinden (1935′te İstanbul’da doğdu, 30 Haziran 2009′da aynı yerde öldü).
İstanbul Erkek Lisesi’ni bitirdi (1955). Bir süre Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde okudu. 1960-1981 döneminde Cumhuriyet gazetesinde çalıştı. Bir ara kitapçılık yaptı, Uğrak yayınlarını çıkardı, Şiir Sanatı dergisini (1965-1967) yayımladı. 1972’den itibaren yayımlanmaya başlanan Yeni a Dergisi’nin sahip ve yöneticilerindendi, dergi için yazılar kaleme aldı. 1983’te üstlendiği Varlık Dergisi’nin yönetmenliğini 1990’a kadar sürdürdü. 1999 – 2000 yılları arasında Türkiye Yazarlar Sendikası’nın ikinci başkanlığını yaptı. 1989’da Yordam Yayınevi’ni kurdu. Kemal Özer 15 günde bir soL gazetesinde yazmaktaydı. 30 Haziran 2009′da geçirdiği bir kalp krizi sonucu hayatını kaybetti.
Eserlerinde sağlam bir şekil duygusuna bağlıdır. İlk şiirlerinde yaşama güçlüklerini daha bireysel çizgiler içinde ele alıyordu. Başlangıçtan itibaren duyarlığa, geniş ölçüde lirizme yer verdi. Tutsak Kan kitabından itibaren yurt gerçeklerini, toplum sorunlarını ele aldı.
Eleştiri
İlk dönemlerinde İkinci Yeni Hareketi içinde yer aldı. Bunu, ilk üç şiir kitabına yansıttı. Daha sonra “toplumcu gerçekçi” diye nitelenen bir tarza yöneldi. Eleştirmenlere göre, bu dönemde, gündemdeki toplumsal ve siyasal olayların yanı sıra sözkonusu olaylar karşısında insanların duygu, düşünce ve tepkilerine tanıklık etti. Toplumcu gerçekçi eğilimi 1970–1980 yılları arasında yayımlanan 4 eserine hakim oldu. Bu kitapları izleyen şiirlerinde yeni boyut ve ilgi alanlarına açılım arzusu gözlendi. 1983’te yayımlanan Araya Giren Görüntüler’de 12 Eylül dönemine ilişkin tanıklığını sergiledi. 1985 tarihli Sınırlamıyor Beni Sevda’da sevda olgusunu toplumsal bakış açısıyla yorumladı. 1995’te basılan Oğulları Öldürülen Analar ile bir başka toplumsal soruna, kayıp annelerinin sesine aracılık etti. Onların Sesleriyle Bir Kez Daha kitabıyla da uzun süreli bir baskı döneminin ardından seslerini yeniden yükselten çalışan kesimi aktardı.
Behçet Necatigil, Kemal Özer’i 1977′de şöyle değerlendirdi: “İkinci Yeni’nin en çok sözü edilen şairlerinden olan Kemal Özer’in şiirlerinde, uzak çağrışımların izinde yürümekle çözülebilecek gizli bir bütünlük kaygısı seziliyordu. Şairliği, yeni aşamalarda, toplumsal eylemlere, yurdun ve dunyanın politik-güncel olaylarını şiirleştirmeye yöneldi.” TKP neferlerinden biriydi.
Eserleri
Şiir
Gül Yordamı (1959)
Ölü Bir Yaz (1960)
Tutsak Kan (1963)
Kavganın Yüreği (1973)
Yaşadığımız Günlerin Şiirleri (1974)
Sen de Katılmalısın Yaşamı Savunmaya (1975)
Geceye Karşı Söylenmiştir (1978)
Kimlikleriniz Lütfen (1981)
Araya Giren Görüntüler (1983)
Sınırlamıyor Beni Sevda (1985)
İnsan Yüzünün Tarihinden Bir Cümle (1990)
Bir Adı Gurbet (1993)
Oğulları Öldürülen Analar (1995)
Onların Sesleriyle Bir Kez Daha (1999)
Sevdalı Buluşma (2005)
Toplu basım şiirler
Çağdaş ve Boyun Eğmeyen (1985)
XX. Yüzyıldan Duvar Kabartmaları 1-2 (2000)
Öykü
Baba ile Kız (1999)
Deneme
Umut Edebiyatı Yedi Canlıdır (1992)
Acı Şölen (1992)
Gün Olur Söze Yazılır (1992)
Yaşadığımız Günlerin Yazıları (1996)
“Benim Ellerimi Al, Benim Gözlerimi Kullan” (1999)
Bendeki Görüntüler (2000)
Şiiri Sorgulayan Yazılar (2000)
Anı
İkinci Yeni’den Toplumcu Şiire (1999)
Gezi
Güldeki Şafak (1979)
Düşmanı Kardeş Yapmak (1994)
Günlük
Tanık Günler 1 (1993)
Tanık Günler 2 (1994)
Gölgeden Güneşe ( 1999)
Çocuk kitapları
Nasrettin Hoca (1975)
Tatil Köyünün Çocukları (1981)
Trenler Ne Güzeldir ( 1983)
Dünya Onlarla Daha Güzel (1992)
Şiirlerle Ezop Masalları (1993)
Çiçek Dürbünü (1994)
Şiirlerle Andersen Masalları (1995)
Sinemayı Seven Çocuk (1997)
Sorulardan Bir Gökkuşağı (1999)
Güneş Arkasına Baktı (2000)
Derleme
Soruların Gündeminde (1995)
Oradaydım Diyebilmek (1995)
Eleştirilerin Gündeminde (1999)
Sanatçılarla Yazışmalar 1 (1999)
45. Sanat Yılında (2000)
Söyleşi
Sanatçılarla Konuşmalar (1979)
Antoloji
Şiirlerle İstanbul (1992)
100 Şiir (1995)
Dünden Bugüne Türk Şiiri (Asım Bezirci’yle, 2002)
Çeviri şiir kitapları
Haydut Otu (Lubomir Levçev’ten Fahri Erdinç’le, 1979)
Benimdir Bu Dünya (Georgi Cagarov’tan Fahri Erdinç’le, 1982)
Kurşun Asker (Lubomir Levçev’ten Fahri Erdinç’le, 1984)
Temiz Yürekle (Attila Jozsef’ten Edit Tasnadi’yle, 1986)
Zamanın Sözü (Nicolae Dragoş’tan Erem Melike Roman’la, 1989)
Zambak ve Gölge (Federico Garcia Lorca’dan Gülşah Özer’le, 1990)
Sevdiğime Seslenir Gibi (Pablo Neruda’dan Sibel Özbudun’la, 1992)
Suskun Sesler (Romen kadın ozanlardan Ergin Koparan’la, 1992)
Kuşlar Havalanıyor Yüreğimden (Sara Mathai Stinus’tan Gülşah Özer’le, 1997)
Köpüklenen Gök (Miklos Radnoti’den Edit Tasnadi’yle, 1997)
Granit Destanı (Lıçezar Elenkov’tan Ömer Çandır’la, 1997)
Bir Yıldızdı Taşıdığım (Lubomir Levçev’ten Gülşah Özer’le, 1999)
Yüzünün Arkasında Mayıs (Macar kadın ozanlarından Edit Tasnadi’yle, 2007)
Kışın Bir Ağacın Binde Biri (Erik Stinus’tan Gülşah Özer’le, 2007)
Ödülleri
Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü (1976)
Ömer Faruk Toprak Şiir Ödülü (1982)
Yunus Nadi Şiir Ödülü (1991)
Ferit Oğuz Bayır Düşün ve Sanat Ödülü (1993)
Damar Dergisi Edebiyat Emek Ödülü (1999)
Truva Kültür ve Sanat Ödülü (2000)
Dionysos Şiir Ödülü (2001)
İstiyorsan Hak'tan af;
Haramlardan kal muaf!
Uyup Kitap, Sünnete;
Bundan böyle yapma gaf!
KEMAL ÖZER'in KENDİ ŞİİRİ İÇİN SÖYLEDİKLERİ - Anlatı ve Şiirler
Murat TUNCEL
--------------------
Daha önceki bir anısal söyleşide şair Kemal Özer’in şair ve insan yönü hakkında tanık olduğum bazı belirlemeleri yazmıştım. Anafilya’nın sayfalarında bir yolculuk yaparsanız bu yazımı okuma olanağını bulacaksınız. Ayrıca o anısal söyleşi edebiyatçılarla birlikte yaşadığım anıları içeren Yarımağız Anılar adlı yapıtımın yeni basımında da yayınlanacak. O nedenle bu yazımda ben şiirleri Hollandaca “Opkomende Beelden” adıyla yayınlanan şair Kemal Özer hakkındaki düşüncelerimi belirtme yerine onun kendi şiiri hakkındaki düşüncelerini dile getiren kısa bir metne yer vermek istiyorum. 25-26 Mart günleri Arnhem kentinde kitabıyla ilgili söyleşilere katılan şair Kemal Özer, daha önceki bir konuşmasında kendi şiirini değerlendirirken, “Kendi şiirim için şunları söyleyebilirim,” diyerek başladığı konuşmasında:
“Her şeyin aslında bir miladı vardır. Benim şiirlerimin de. İşte o milada uygun olarak şiirlerimi şöyle sınıflandırabilirim: Günleri içeren şiirler, zamanı içeren şiirler, sevda şiirleri. Bunları ana başlıklar altında toplayacak olursak; toplumcu gerçekçi şiirler ve ondan önceki şiirler de diyebiliriz.
Elbette her şairin bir tercihi vardır. Ben şiirimin gelişimi içinde toplumcu gerçekçilikten yana yaptım tercihimi. Benim şiirimi iki dönemde incelemek mümkündür. Birinci dönem, Gül yordamı adlı yapıtta topladığım ´duygularımın toplumsal sesleri´ adını verdiğim dönem, ikinci dönem ise toplumcu gerçekçilikle tanışıp toplumcu şiirlerimi yazdığım dönemdir. Önceki dönemi yatsımadan ‘üzgünüm ama övünüyorum’ diye kapattım. Böyle söyleyerek de aynı zamanda toplumcu sanata başlayışımın kapısını açtım. Peki yaptığım, ya da yaptığımız toplumsal sanatın işlevi nedir? Bir kez unutmamak gerek ki, toplumcu sanat yapıtlarında umutsuzluğa yer yok, hep umut verme vardır. Toplumcu sanatın başka bir işlevi de tanıklık etmesidir. Sadece olaylara değil, insan duygularına tanıklık etmesi. Bir gün Fahri Erdinç´le oturmuş konuşuyorduk. Dedi ki, 'Toplumcu sanat yapıtı izleyicisinde ya da okuyucusunda iz bırakmalıdır. Eğer insan bir şiir okuyorsa ve o şiir eğer toplumcu sanat ürünüyse, o zaman okuyanın yüreğini çizmelidir ve okuyucu o çizilmenin acısını duymalıdır. ' Sanırım toplumcu sanatın işlevi de bu olsa gerek. Şunu övünerek söyleyebilirim, benim şiirim toplumcu sanat yapmaya başladığım dönemde olgunluğunun doruğuna ulaşmıştır. Son zamanlarda modernizmin eskiltilmesine yönelik olarak ortaya atılan postmodernizm, aslında globalleşmenin ön adımı ve kapitalizmin restorasyonu anlamında bir yapılaşmadır. Bu akımının özünde, sadece şimdi, asosyal olma ve apolitik yaşamla kendini kurtarma düşünceleri yeşermektedir. Bir belirsizlik içerisinde, insanı ikircikleştiren; ne böyledir, ne şöyledir, ya da, hem böyledir, hem şöyledir, kanısını uyandırmaya çalışan ve globalleşmenin evrenselleşmesine yardımcı bir öğedir. Elbette bunun da savunucuları, sanatçıları ve edebiyatçıları olacaktır. Bunu yadsıyıp yadırgamaktan çok, bu tür sanatçıların ne yaptıklarına bakmak ve onların ne kadar kof olduklarını anlamak gerekir.
Şiirlerim hakkındaki konuşmayı şiirlerimin toplu olarak yayınlandığı son kitabıma XX. Yüzyıldan Duvar Kabartmaları adını vermemin nedenini açıklayarak son vermek istiyorum. Ben daha önceleri, duvar kabartmalarına bakar geçer giderdim. Fazla da düşünmezdim. Ama son zamanlarda dikkatimi çeken bir şey oldu. O da duvar kabartmalarının yazıldıkları zamanın tanıkları ve tarihi olmaları. Sizler de duvar kabartmalarına dikkatle bakarsanız benim gördüğüm bazı şeyleri rahatlıkla görebilirsiniz. Benim şiirlerim de bu tanıklığın yazılı belgeleridir.”
-alıntı-
Bu şiir ile ilgili 27 tane yorum bulunmakta