kara bir aydınlıktı boğulduğum,
oysa hezaren bin varoluş saklıydı düşlerimde.
sarıldığım tüm kollar boğazıma dolandı,
solumda ince bir düşünce,
oysa kalp sadece hisseder sanırdım...
değil miydi ki aşklar
mekansızlıkta duyulur,
zamansız çalardı yarı açık kapıları?
yaşamayı(!)
ben anda bıraktım,
yine de olmadı...
yaşlanmış duvarların
çatlayan ellerini kanattım bu gün,
zehir aktı...
inceden, dağınık, budaklı elleri vardı.
saçımı her okşadığında,
canımı yaktı...
En kırılgan yerimden
tüm cesaretimi toplayıp,
azalışımı verdim avuçlarına,
oysa senin ellerin de duvardı...
böylece çabucak gömdüm,
krişna'nın şarkısını
inançsızlığın en kuytusuna.
tüm zıtlıklardan bir "bir" yapmaya çalıştım,
sen solumu unuttuğunda,
sağım hep yarım kaldı,
yanım hep boş...
zaten böyle koyulmamış mıydı
"tam"ın adı?
hatalarım
doğrularıma set çekeli beri
düşünmeyi sabaha karşılarda bıraktım.
uyumak niyeydi ki uykuda?
zaten eğriyi çizen nokta,
çiziyordu
doğruyu da,
yine de uyumadım
çıkıp pencereden, kendime baktım...
Kayıt Tarihi : 29.12.2013 18:28:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!