çok kez durdum sonra
göğün yedi kat dibine çöken bu ağırlıkta
her nefeste içimize çektiğimiz o paslı çivi
ve toprağın bize sunduğu berekette
o kadim, o affetmeyen yorgunluk varken (unutma ki)
ve hafıza denilen o acımasız kâhin
gelecekten değil, hep geçmişten haber verirken
ve ruhumuza üflenen o ilahi nefes
bu çamurdan bedende boğulurken
ve vicdan, o en ağır yük
omuzlarımızda bir dağ gibi dururken
ve bizden beklenen o büyük kahramanlık
en basit bir yalanla yerle bir olurken
işte bak
en masum rüyanın bile katiliyiz
ateşten suyu da var edebiliriz oysa
kâbustan bir çiçek de
çünkü unutulmuş sözlerimiz var
sevmek gibi yalın
sadakat gibi çetin
kendi ışığından kaçanların karanlığı kadar
elle tutulur ihanetlerimiz var
işte bak
sakladığımız o paslı hançerin üstündeyiz
kurtulamadık ama efendim
kurtulamadık bu daracık dünyada böyle
insan kendi gölgesini geçemediği sürece
kurtulamadık böyle
alnımıza yazılan o aydınlık yazı
kendi elimizle karalanmaktayken işte
ben böyle bir avuç topraktan ibaretken
ve tahtında bu kadar kaygısızken zulüm
kurtulamadık böyle
bir adım atsak uçurumda bulacağız kendimizi
gözümüzü açsak kör olacağız
bu rüzgârın nefesimize kastı var
kastı var bu sükûtun kelimemize
göğsümde usulca sızlayan
göğsümü daraltan bir yer varken
işte bak
babamın bükülen belinden başlıyorum eğilmeye
çok kez durdum sonra
insanlar gibi acımasızken kendime
yılanlar gibi zehirliyken
ve adı ömür olan bu ziyanda
adı artık bir masalla anılan vefa
ve bir tüccar hesabı olmuşken yürek
insan kendi türüne bu kadar yabancıyken
ve bedavayken üç kuruşluk menfaate bir ömür
düşeni kaldırmanın tam ortasından kaçmak
zalimin gölgesinde serinlemek gününde
elbet ki bizim de
evet bizim de sözümüz dağları devirirdi elbet
çatlamamış olsaydı inancımız
işte bak
bütün telaşıyla kötülük yayılırken dünyaya
bütün kibriyle cehalet avındayken
merhametten ibaretken kedinin fareye merhameti
tokluğun açlıkla pişen aşa merhameti
bir bak
korkulara rehin düşmüştür cesaretimiz
yenilgimiz iliklerimize kadar
ve bu toprağa her zeval haktır
insanlık tarihinin en büyük utancı
evet damarlarına kadar sahtedir
işte bak
bu içimizi kavuran sızımız
gözyaşı biriktiren umudumuz
ve gecenin üçünü kırk geçerken ömrümüz
zulmediliyor hikâyemize
iyi değilim efendim
iyi değilim bu gök kubbe altında böyle
sabır taşı çatladı çatlayacak ki
dedemin mezar taşından başlıyorum ufalanmaya
Hasan Belek 7 11.2015-Altınkum
etek yazısı
Şiirin en güçlü yanı, evrensel ve toplumsal bir eleştiriden (zulüm, cehalet, vefasızlık, menfaat) yola çıkıp, finalde bu acıyı son derece kişisel ve somut bir noktaya bağlamam.
işte bak
babamın bükülen belinden başlıyorum eğilmeye
dedemin mezar taşından başlıyorum ufalanmaya
Bu son dizeler, o soyut "sızı"yı, o toplumsal "ağırlığı" alıp doğrudan bizim kişisel tarihinize, bedeninize ve ruhumuza yerleştiriyor.
Babadan ve dededen miras kalan, nesiller boyu aktarılan bir yorgunluğu ve çürümeyi anlatıyor...
Hasan Belek 2Kayıt Tarihi : 7.11.2025 21:23:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.



Düşündürmeli
"Silkemeli" okuyanı biraz,
İşte o zamany "yankısını" bize ulaştırır
Sızısı da çekilir olur..
Derindendi
Tebrikler Hasan Bey...
Kıymetli yorumunuz için en derin teşekkürlerimi sunuyorum değerli hocam ??
Selam ve saygılar sunarım ??
TÜM YORUMLAR (2)