23/11/2005
Hüzünbaharım benim.
Eh be hüzünbaharım,niye bu havayı değiştirmiyorsun,ne yağıyor,ne açıyor sadece soğuk,tozlu bir rüzgar ve gri rengini bütün şehirle beraber benim gönlüme giydiriyorsun.Yapma bana bunu.Ben zaten bu grilikten hep bir gökkuşağı yapmaya çalışsamda renklerim yine yine gri ve tonlarından başka olmuyor.Biraz tonları açıldıkça ben de açılıyorum ama bu tonlar koyulaşınca çok kötü oluyorum.Sende haklısın mevsim sonbahar rüzgar,yüklü bulutlar,çiseleyen,şiddetlenen yağmur,dengesiz soğumalar senin mevsim normallerin,doğanın dengesi senin med-cezirlerin.Senin bu gel gitlerin bana neler yaşatıyor bir bilsen! ! !
Hep hüzünlendiriyorsun beni.
Rüzgarında savurduğun,hazan sarısı yaprağın olasım geliyor.Usulca alıyorsun beni,sürüklüyor,nereye götüreceğini bilmiyorum,sana koyvermişim kendimi,öylece götür beni,sürükle beni,yeterki al ve götür.Bak beni sen hep hüzünlendiriyorsun diyorum,bunun üstüne diğer yapraklar gibi beni çarpma,kuru olduğum için hemen kırılırım, kırma usul usul kat önüne,yerde sürükleme rüzgarının içine al.Kollarında gibi hiç indirme yere hep içinde kalayım.Hızını kesme sakın,sen hızını kesersen kollarının gücü azalır beni tutamazsan ben yere düşerim.Yerde çok toz,taş ve kaybolacağım çıkmaz sokak yolları var.Bırakma beni,tek kalırım.Nerede olduğumu bilmiyorum,beni sen sürükledin buraya,unutma.Beni diğer yapraklar gibi kaldırım diplerinde,yollarda bırakma.Gelen geçen basar üzerime ezerler beni,kuru olduğum için hemen kırılacağımı unutma.Sen benim hüzünbaharımın bana benzeyen deli rüzgarısın.Lütfen diğerleri gibi olma,fırtınaya yada kasırgaya dönüşme.Ben dayanamam hiddete,ürkütür beni o uğuldamalar.Sen hep benim masum deli rüzgarım olarak kal.Uğuldama sen,usul usul eserek bana hüzün şarkıları fısılda.'Hüzün zaman zaman deli dalgalar gibi gelir gönlümün kıyısına vurur.'Sen hep fısılda.Benim kulağım sende,içine aldığın kollarında bırakmadığın hazansarısı yaprağınım.,fısıdayarak savur beni.Esmen dinmeye başlarsa bana söylemeden durma.Sen durursan ben düşerim,ben düşmekten korkarım.Biliyorum düşen kalkmak zorundadır ama sen beni savurup esip getirdiğin yerde düşürürsen benim kalkmaya gücüm yetmez ki.Son gücümü senin önüne katacağın,içine alacağın,kollarında savurup yere bırakmadan alıp götüreceğin savrulmaya harcadım.Düşersem çok düşmüş olduğumdan tekrar kalkacak dermanım,takatim kalmadı biliyorum.
Küçükkende çok düşerdim ben.
Hep izleri kaldı,dizlerimde,bacaklarımda,kollarımda.Yaramaz bir çocuktum hem de çok yaramaz.Şimdi bir çocuğum var,hayatta yaşama nedenim.Aslında ben hiç büyümedim,büyüyemedim.Senin değişen havan gibi değişen çok insan var.Kimi ne kadar dinlemem gerektiğini,kimin elini sıkı sıkıya tutacağımı bilemedim,yalnız bir çocuktum,öğrenemedim ki hala öyle bilmiyorum, oğluşumdan ötesini...Ellerim hep cebimde yada göğsümde bağlı yürürüm.Boşlukta savurtacak kadar külhanbeyi gibi olamadım.Ben daha o kadar büyüyemedim ki.Külhanbeyi gibi nara attım ama sessiz çığlıklar oldu,külhanbeyi gibi kavga ettim ama hiç zorbalık yapmadım,külhanbeyi gibi dimdik yürüdüm ama hiç kasılmadım,endam göstermedim,çocuk oldum yürürkende süzülmeden yürüdüm.Külhanbeyi gibi haraç aldım ama ben verdiklerimi almak istedim,alamadığım zaman bile verdim.Külhanbeyi de oldum,içtim hem de eşşekler gibi,yiğitte oldum,delikanlıda ama yinede büyümedim,büyüyemedim...Konuşmayı geç öğrenmişim ama geç konuşmamın nedenini kendimce erken öğrendiğimi biliyordum.O küçükken ki beni görüyorum şimdi gözlerimin önünde; konuşur,anlatıyor ama anlaşılmıyordu.Anlaşılabilmemenin öfkesini yaramazlıklar yaparak anlamayanları uğraştırmak için cezalandırıyordum.Sonuç aynı olurdu yine anlaşılmazdım.Dedemi çok severdim bana vurmayan sadece seven tek insandı hayatımda o zamanlar ama şimdi oda yok canım dedem.O yaramazlıklarım şimdi anlatıldığı zamanlar komik anılar gibi görünsede yüreğimdeki kırıklıklarının acısını düşmelerimden kalan izleri gibi yüreğimde taşıdığıma tebessüm ediyorum.Aslında ben hep oralarda,anlaşılmadan kaldığım yerlerde, hayatımın komik ama kırgın yanılmış çocukluğumda takıldım,kaldım.
Bir taş plak gibi eski ama hep başa saran aynı yerde takılıp kalan.
O yüzden daha büyümedim.Kendi doğrum en doğrusu idi yaramazlık nedenlerimde de doğruluğumu bilirdim.Anlaşılmak için büyümek isterdim,anlaşıdığımda büyüceğim sanırdım.Küçükken masum,gözlerimde hüzün yokken,hep güleç bakarken,ellerim,ayaklarım,cüssem, ben küçücükken ve büyüklerin en azından minik sevimli halimle ben anlaşılmadan büyüdüğüm yada büyümüş gibi olduysam anlaşılmak şimdi daha zor.Kel kafalıyken saçlarım uzadı,boyum uzadı,serpildim şimdi hatun oldum.Samimi olmak,küçük şeylerle çocuksu sevinçleri yakalamak,güler yüzlü olmak,paylaşımlara yürekten katılmak,bir şeyleri yoluna soka bilmek için çaba harcamak hatun gibi görünen çocuk kimliğine ön yargılarla öyle bir duvar çekiliyor ki beraber büyümek gibi bir kavramı öyle bir mimliyorlar ki kimsenin büyümediğini görüp anlamak,bunu üzüntülerle yaşamak ve bu koca insanların aslında hep hırçın çocuk olarak kalmaları içimi çok daha kötü sızlatıyor.Şimdi ki çocuklar biraz daha şanslılar diye adlandırılıyorlar.Ama bu şanslarına derin bir gözle baktığım zaman şanslarına avuntu demek çok dokunan acı bir gerçek olarak büyüyen soyut bir kara delik gibi bir boşluk oluyor.Onlarda birer yanılmış çocuk olarak büyüyorlar.Bildiklerini yapıyor,anlatıyor ama bir yarış kulvarına sokulduklarını bilmeden büyüme yolunda bir yerlere takılıp kalmış büyütülüyorlar.Her istenen bir şekilde alınıyor,somut olarak en iyisi yapılıyor,oyuncaklar,faaliyetler ve daha bir çok küçük ama ağırlıkları büyük v.sler herşey çocuklar için.Yanılmış bir çocuk olan büyümüş ve bir anne olan ben onların o gözlerine bakınca o buruk mutluluklarını,avuntularını gördüğümde orda onlarla takılp kalıyorum.Onlar alınan oyuncaklarla yalnız oynamaktan,gittikleri faaliyetlerde saatinde alınmalarından,başarılarından övünenlerin, başarırken yanlarında olmalarını istediklerinden öteye birşey beklemiyorlar.Beraber olup yaptıkları küçükte olsa bir başarılarının o anda görülmesini için aradıkları gözlerde 'aferin canım'gibi içi gülen gözlerin diliyle bu sevinci paylaşmak istiyorlar.Bunu o kadar iyi bilirim ki çünkü ben o bir çift gözleri aradım,bulamadığım boşluklarda büyüdüm,o eski taş plak gibi oralarda bir yerlerde takılıp kaldım.Oğluşumun aradığı vakit görebileceği o bir çift gözü hep baktığı yerde ve hep güleç görmesi için açık tutmam gerektiğini yaşayarak öğrendiğim için çok iyi biliyorum..Hüzünlü olsada oğluşum baktığı vakit onunla olduğum için gözlerimin dilini bilir ve o hüzünleri sevince döndürecek kadar yanılmışlığa henüz uğramadığından çocuksu mutluluğa çevirir canım oğlum.Ben büyümedim ama şanslı sayıyorum kendimi biz beraber büyüyoruz oğluşumla.En azından yanlışlarımızı kabul edip düzeltebilecek kadar büyük yüreklerimizi,duyarlılığımızı,güleç ama bir o kadarda hüzünlü gözlerle bakmayı daha yitirmedik.Ellerimizi yürürken hep tutarız,onun elleri ellerimde küçücüktür,büyük kalbinin, küçük hali elimdedir.Ellerimdeyken çocuk kalbi avuçlarımızın sıcaklığı bizi bütün zorluklarda dondurup,oralarda takılıp kalmayacak kadar yoğun,güçlü ve en büyük dayanağımız.
Ah benim hazan ömrüm ah benim hüzün baharım, diyorum ya sen hep beni hüzünlendiriyorsun.En derinimi nasıl da en sığ görünüme getirecek kadar beni hazan sarısı yaprağın yapıp takılıp kaldığım, yüreğimin en kuytularına sürükleyip,savurup,en karanlıklarıma çarpıp bir rüzgar yapıp çevirip tam ortasına alıp girdabınla küllerime bulayıp,eserek beni yine oturduğum büyüyen yanılmış çocuk olan bu bene getiriyorsun.Aylarından daha Kasım ve daha sen kimbilir beni kah yağmurun yapıp naçar ömrümün topraklarına yağdıracak,kah değişen bir ılık bir soğuk ve ayaz havanla beni ne kadar ılımanlığında hüzünledirecek,soğukluğunla beni donduranlarıma soğutacak,ayazlığını sol yanıma sarıp ne kadar yalnızlığımla titreteceksin..
Sonbaharda doğmuşum, ben seninleyim bu yüzden hüzün baharımsın.Sana söyleyeceğim en güzel söz 'her mevsim içimden gelip geçersin,kalbimi viran edersin ' şarkısıdır.Bu gün hazan sarısı yaprağındım ve mevsimlerin değişkenliği gibi olan insanları,duyguları düşündükçe her halini yaşamak,benliğimle olmama sebeb olan sen güz benim hüzünlerimin baharısın...
hivda
Kayıt Tarihi : 6.9.2008 14:25:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
sonbahar rüzgarlarında savruluşlar.....

hivda
sanki bir çocuğun yüreğinden söküp alınmış,duygu yüklü ve saf bir anlatım tebrikler yüreğinize sağlık
TÜM YORUMLAR (1)