soluk mavi bir gökyüzünde,
esas duruşta bekleyen bulutlar,
birbirinin arkasında kalmış
birbirinden koyu renkli sıradağlar
acelesi varmış ressamın belli
karıştırılmadan, çiğ olarak kullanılmış renkli
ayrıntılardan yoksun,
cansız, hareketsiz, donuk, fotoğraf gibi
illa koyu, derin bir göl ve
eşek kuyruğuna benzer yeşil bir püskül,
güya; siyahla gölgelendirilmiş kahverengi
tablonun kenarlarına yerleşmiş
bilmediğimiz cinsten bir-kaç ağaçlı
basamaklı göl, akmayan dere
ama illa bir köprülü
sözde manzaralardı
ya da sarı-kırmızı gurup vakti
siyah bir ağaç gövdesi
“-insanı alıp götürüyor bir yerlere”
demeye şahit lazımdı
otellerin, lokantaların, kahvehanelerin
mutfak, ocak, lavabo bölmeleri
hatta bazı evlerde salonların geniş duvarları
mantar gibi,
birbirinin aynı bu tablolarla kaplanmıştı
bir öğleden sonra yan yana sıralanmış
yirmi kadar konrolit plakaya
önce gökyüzü, ardından yeşilliği ve
sonra uyduruk bir ırmak ve sözde ağaçlarla
alt sağ köşesinde
önceleri “İstanbullu Çetin” diye bir mahla
sonraları “Ressam Çetin” yerini alırdı
İstanbullu Ressam Çetin, hızlı, ucuz,
yağlıboya resimler yapardı
Yalvaç’ta hatta komşu ilçelerde
kaplamaya başladı bölmeleri, duvarları
ebatlarını ölçerek sipariş alır
ertesi pazar yerine takardı
Kayıt Tarihi : 11.1.2007 16:32:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!