Girdab Şiiri - Ebubekir Seyarcı

Ebubekir Seyarcı
2

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Girdab


Bir gece yarısı istemsizce uyandığınızda
Yani birden açılıverince gözleriniz
Derin bir karanlığın içerisine gömülmüş olarak göreceksiniz kendinizi.
Ne sevenleriniz ne de sevdikleriniz,
Hiç kimseyi bulamayacaksınız yanı başınızda.
O karanlıktan daha derin,
Bütün hücrelerinizi kuşatan bir yanlızlığa açaksınız gözlerinizi.
Burası neresi, neredeyim ben, nerede tüm bu insanlar?
Hatta şunu bile soracaksınız kendinize;
Kimim ben?
İşte o an anlayacaksınız birçok şeyi,
Yani bilinmezlikler içerisinde kayaboldğunuzu,
Terkedilmişliğinizi,
Yalnızlığınızı,
Ne kadar süreceği bilinmeyen bir bekleyişe atılacaksınız sessizce.
Sabahı bekleyeceksiniz çaresiz ve ümitsiz bir şekilde

Olduğunca daralacak gönlünüz
Sıkışaçak kalbiniz
Kesik kesik alıp vereceksiniz nefesleri.
Duvarlar üzerinize üzerinize gelecek.
Düşünceler saracak sizi.
Hayaliniz genişliğince, geniş bir hatıralar denizinde kaybolacaksınız.
Bazen de mazinin seyrine dalacaksınız,
Her anı yeniden yaşamak arzusuyla.
Bütün hayatınız uzun bir hayal,
Ya da bir anlık bir rüya imiş gibi gelecek.

Bir an kalb atışlarınızın iyice zayıfladığını hissedeceksiniz.
Anlık bir titreyişle birden sıçrayıvereceksiniz oturduğunuz yerden.
Bir de ne göreceksiniz;
Tam tepede güneşin bütün ışığıyla parladığını farkedeceksiniz.
Vakit aslında günün tam ortası
Sokaklar, caddeler insan seli
Kimi üç arkadaş kahkahalar atarken
Karşıdan karşıya geçen büyük bir kalabalık.
Sokaklarda bağıran satıcılar
Karşı kaldırımdaki ağacın dalları arasında yuva yapmış bir anne serçe...
Yani şehirde gözleri yoran bir hareketlilik
Hızına yetişilemeyecek bir hayat akışını farkedeceksiniz.
Bu kadar cümbüşün ortasında
Nasıl bu kadar yalnız kaldığınızı
Ya sizi çepe çevre saran karanlığın sebebini.

Bunalımlar içerisinde çalkalanacaksınız.
Gelgitler kuşatacak her anınızı
Hayat tahammül edilmez gelecek artık.
Gün be gün eriyemeye başlayacaksınız.
Biyolojik olarak yaşıyor olsanız bile
Ruhen ve hissen hayata tutunabilmek için çırpınacaksınız.
Ruhunuz bedeninizi terk etmiş gibi gelecek.
Hareket edebilen cansız bir cesed gibi.
Bir hayat boyu vazgeçilmeziniz olan şeyler
Artık hiçbir zevk vermemeye başlayacak size.

Günler aylar geçecek,
Bayramlar seyranlar gelecek
Bir defa dahi çalmayacak kapınız, telefonunuz.
Hayat bütün sessizliği ve yanlızlığı ile kuşatacak sizi
Gözlerinizi yaşartan, kemiklerinizi sızlatan bir ayrılık ve yalnızlıkla boğuşacaksınız.
Derin derin hayallere hülyalara dalacaksınız,
Odanızın penceresinden dışarıyı seyrederek.
Cevabını bilemediğiniz ve bulamadığınız sorular sarsacak beyninizi.
Kendi benliğinizde kayboldunuzu farkedeceksiniz.
Ne baharın cıvıl cıvıl ötüşen kuşları
Ne seher vaktnin tatlı esintisi ferahlatacak içinizi.
Ne de renga renk laleler, güller, menekşeler.

Bir zamanlar baharlarda uçuşan kelebekler gibiydiniz.
Konmadık çiçek uçmadık dal bırakmazdınız.
Dostlar arkadaşlarla cıvıl cıvıl idi etrafınız.
Ne yeminler ne ahdler edilmişti
Hiçbir şey ayıramayacktı sizi
Asla terk etmeyeceklerdi sizi
Neden şimdi,
Koca çölün ortasında zayıf bir çalı gibi kaldınız.
Zaman rüzgarlarının bir oraya bir buraya savurduğu.

Başınızı ellerinizin arasına alacak
Uzun uzun düşüneceksiniz.
Nasıl bu hale düştüğünüzü,
Yaşadığınız onca pişmanlıklarla
Başınız önünüze düşecek.
Keşke şu son birkaç seneyi hiç yaşamasaydım diyeceksiniz.
Hayata dair hiçbir heyacan hissetmeyeceksiniz içinizde.
Ağlamak isteyeceksiniz çığlıklar atarak
Ama boğazınızda düğümlenecek tüm hıçkırıklar
Kalbiniz daralacak
Gönlünüz burkulacak
İçiniz yanacak
Yarım yarım alıp vereceksiniz nefesleri
Bazen hayattan bin defa ziyade ölümü tercih edeceksiniz
Hem de daha önce hiç istemediğiniz kadar.

Her geçen gün daha da kendi içinize çekileceksiniz.
Şehrin en kalabalık semtinde oturduğunuz halde
Issız bir adada yaşıyormuş gibi hissedeceksiniz
Bir zamanlar hızla büyüyen çevreniz gibi
Şimdi aynı hızla küçülecek,
Kabınıza doğru çekileceksiniz.
Albümlere sığmayan fotoğraflarınız,
Cam vitrinlerde duran ödüller, plaketler, başarı belgeleri;
Artık hiç bir heyecan vermeyecek size.
Kederden hüzünden göz yaşından gayrı.

Nefesinizin iyice daraldığını hisedeceksiniz.
Can havliyle kendinizi dışarı atmak isteyeceksiniz.
Genç aşıklar sinemadan çıkarken...
Taze sevgililer kol kola parklarda gezerken...
Herkes tutturmuş bir sevda, bir hülya peşinde koşarken,
Kimsenin sizi farketmediğini farkedeceksiniz.
Şehrin göbeğindeki kalabalığın en ortasında
Yapayalnız olduğunuzu fark edeceksiniz.
Çaresiz ve perişan bir halde evinize döneceksiniz.

Bazen hayatınızdaki insanlarda bulsanız da bütün kabahati
Neticede yine hep kendinizi suçlayacaksınız.
Taşlara duvarlara vurmak isteyeceksiniz başınızı.
Böylesi erken bir yaşta
Hayata karşı derin bir küskünlük hissedeceksiniz.
Akıp akıp gidecek gözlerinizden yaşlar.
Acılar ve sancılar içinde kıvranacaksınız.
Her gün defalarca ölüp ölüp dirileceksiniz.
Ne doktorlar çare olacak derdinize,
Ne de ilâçlar.

Uçsuz bucaksız okyanuslarda rotasını kaybetmiş,
Hırçın dalgalara karşı hayata tutunabilmek için çırpınan pusulasız bir gemi gibi
Çaresizlik içerisinde vereceğiniz son nefes için sessiz bir bekleyişe atılacaksınız.

İşte tüm bu acı ve kederlerle
Sıfırlarınızın bile tükendiği bir anda,
Terkedilmiş ve yalnızlık içerisinde
Vereceğiniz son nefes için beklemeye başlarken,
Her şeyin artık bittiği,
Tüm umutların da tükendiği bir noktada;
Bir gece yarısı,
Derin bir sessizliğe boğulmuşken herşey,
Yatağınızın içinde diz çökmüş bir vaziyette,
Gözyaşları içerisindeki hıçkırıklarla,
Hiç farkında olmayarak;
Ellerinizi semaya doğru kaldırdığınızı farkedeceksiniz.

Ebubekir SEYARCI
22-23 Ağustos 2018
Meksika

Ebubekir Seyarcı
Kayıt Tarihi : 27.7.2020 13:26:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Yurt dışında kaldığı gurbet yıllarında hissettiği derin yalnızlığı; renga renk, deli dolu şöhret yıllarının ardında bir kenarda, terkedilmiş, unutulmuş olan şöhret tutkunlarının bedbin dünyalarını kaleme alan bir şiir.

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Ebubekir Seyarcı