Yalnızlığın Nüfusu Bütün Dünyada Sadece ...

Ömer Faruk Akbıyık
87

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Yalnızlığın Nüfusu Bütün Dünyada Sadece On Milyar

Yalnızlığın nüfusu bütün dünyada 10 milyarı bulur,
bu bütün şairlerin ve şiirlerin susma zamanıdır.
Yann tiersen çalmaya başlar.
artık yann tiersen'in ve diğer bütün müziğin de susma saatidir.


daha sonra,
Ferzad Kemanger'den nakil aldığım şu kalbime,
Arkadaş Özgerin dizeleriyle seslenirim.


'Kalbim,elbet bir gün sana hükmedeceğim.'(Arkadaş Z. Özger)


en kapalı şiirin,en derin- baba -dizenin bile anlaşılma vaktidir.
'sonsuzluk ve bir gün kadar uzak olan'
yarının ötesine geçmiştir insanlık.(sonsuzluk ve bir gün filmi)


Balıkesir ilinin altınoluk ilçesinde,
her yaz gelen turist sayısında durmadan gerçekleşen artış oranı,
aynı zamanda çöplüklere kurulmuş karton kentlerinde sevinçle karşılanır.
ve de Çöplükleri kadar elittir bütün semtler,
orada çıkan kadar ve kalitesiyle.
Varoşların ve rezidansların buluştuğu bu büyük çöplükler,
bulundukları kentlerin büyüklükleriyle
doğru orantılıdır.
ve adeta demokrasinin bir başka tezahürüdür bu durum.
resmi ideolojini o müthiş okşayıcı sesiyle okuduğu o şiir,
Çerkes,Türk,Kürt ve ermeni,arap bütün ötekileriyle,
buluşup çalıştıkları bu kardeş(kalleş) hayat koşulları elbetteki zordur ama,
bakınız orada,bütün hepsi,birlikte ve beraberdirler.


-Bir çöp toplayıcısı çocuğun yemek duasıdır;


aziz allahım,ayıp olmayan çalışmamın neticesinde,
ve vermiş olduğum şu ekmek kavgasının kutsallığı üzerine yemin ederim ki,
onca çöp içinde bulup sonra,
öpüp başıma götürdüğüm şu ekmek parçasının temizliğinde diyorum ki;
siz var olun,sağolun sayın başkanım.


bu çocuğun bir şiirde yeri yoktur.
keko,kıro veya bir cıbıldır,
'-onunda eli var,o da rezidanslarda yaşayabilir'
gizli cevabıyla gülümsüyor demokrasi,


demokrasi ama önce adam yerine koyup,vatandaşım der,
ama vatandaşcık uslu durup işine bakmazsa,sesini yükseltir ve
götündeki donu ben verdim a be ulan cıbıl!
diye başlar sopuna yoksulluğun,


eline silah,aklına devrim koymadığı sürece,
dokunmayan yılan gibi çok yaşayacaktır bu çocuğumuz.


allah uzun versin ki,
binlerce dolar yıllık geliri var,
ve ilk okulda eğitim ücretsiz ve
kitapları devlet tarafından karşılanıyor ve
eskiden onu rehin alan hastanelerinin camları pimapen,
koridorları boyalı,mis gibi temiz kokuyor.


ama 'pezevenk ruhlu çocuk'okuyup adam olacağına
gidip namusuyla ekmek topluyor çöplükte.


sanırım sonunda burcuva yüzünde beliren sahte bir kahkahayla kırılarak,
gülüp geçmeliyim bu çocuğun durumuna,
sanırım gerçek mutlulukların,
sahte olarak tedavüle sokulması,mahkemelerce cezalandırılmıyor.

ne kadar çok olursa başıkanlılarımız,
demokrasi o derece güzeldir.
bir enfes radyo programında davudi sesin,okuduğu Edip Cansever şiiri gibi,
O davudi sesin,eskiden istasyonlar Nazilli Kokuyor demesi gibi,
uzaktan hoş geliyor bu başkanlarımızın sözleri,
tek dil,
üniter devlet,
çerkes,kürt,arap,türk,
nifak,ananı da alda git derken,
çareleriyle ünlü demokrasinin kanatlarının altında olmaktan daha güzel bir şey yok!
Bu defa sözü bir genelev prensesi alıyor ve tekzip veriyor resmi gastede,
yayınlanması gereken bu sözlere şunu ekliyor,
kasıklarının altında olmaktan daha güzel bir şey yok,
şu eril demokrasinin.


kusura bakmayın ama bütün orospular adına konuşturuyorum,
belden aşağı mamüller derneği adına konuşturup,
genel geçer bir anlam kazandırıyorum ona.


75 milletvekili veya Turgut Özal'ı,
ya da bülent ersoyu,
kürtler ve eşcinseller adına konuşturduğum gibi.
bir ahmedinejat olamasakta şu konuda,
kuçu kuçu edebiyatının haz aldığı şekilde söylemek gerekir.
Acem cumhuriyeti,
hem kürtleri hem ibneleri,
asarak temizliyor.

Ahmedinejat'ın gurur duyduğu eşcinselsiz hava sahasıyla,
istiklalin dumansız hava sahasının buluştuğu,
o konsolosluk ve diplomatik kardeşliğin,
içine etmek yasak.


çiçekleri koparmayın,
park etmeyin,
yabancıysanız girmeyin,
soru sormayın,
anadilde konuşmayın,
yumurta atmayın,
hangisinin seçer sen,
amerika özgür bir ülkedir,
Türkiye Onun kulu ve elçisidir.
bu bir bireysel anarşist'in kaos düşüncesi olup,
anarşik günlere son veren ressam Evren'in sesini,
boyuna ve boylu boyuna dayıyorum bütün frekanslara,
ve evet ileri demokrasi ataklarına, geçmişte olduğu gibi,
tekerrürle karşılık veriyor şu hür Kamu?


albert Kamu'nun yabancısından daha yakın bir şekilde,
Erdal Eren'in katiliyle erotik filmler izliyor,
özelleşmenin,zenginleşmenin ve düzüşebilmenin zevkini çıkarıyor.
şu Hür Cumhur...
sevişebilmenin sınırsız olması ne güzel,
ekmeğin 1 tl olması,
mercedes'in c serisi arabalarının ne güzel olabilmesi gibi,


muassır medeniyet noktasına koşa koşa uzuyor şu Hür Demokrasi.


2-Kim bilir ne kadar büyüktür Şu istanbul'un çöplüğü,
düşün tanı altında binlerce depozitli şişeyi,
cinayeti ve leşi.
hakkıdır penise tapan hemcinslerime abazanlık.
bütün bu isim ve soy isim baş harfli amatör şiir denizlerinde,
düzülmüş bütün imgelerin ve dizelerin üzerine ne koyacak modern dünya.

aslında postcervantes dünyanın don kişot'u yel değirmenleridir.
sanırım don kişot gerçek devleri,
yel değirmeni zannedip kıçüstünde yatıyor.
ulan cervantes babana rahmet.

şiirin efsunu ve mucizesi bir anlamsızlığa sahip olmasından kaynaklanıyor,
hatta don lastiği gibi şiirde anlam,
imgede derinlik uzadıkça uzuyor.
edip canseverleşir,
ece ayhanlaşır,
küçük iskenderleşir hissiyat alemi.
özde veya sözde, o şiirin,
aslında anlamsızlığın bedene kavuştuğu,
kavşak oluveririz...

Düşünsene,cumhuriyet veya demokrasi,
diktatörlük veya oligarşi,
halk ya da millet,
yedi tepeli şehir mevkiinde,
17 milyonda bir parsel yalnızlık bahşetmiş bana.
Ülkede 70 milyon,
dünya da 10 milyarda bir.
giderek artsa da şu hissedarların sayıları,
ve hisse payım ters orantı azalsa da mutluyum.


Üçüncü köpür,beşinci köprü,erozyonlu bir doğal alan,
kürk edilmiş heyvanat alemi,bil cümle yozlaşmışlığıyla ezilmişlik,
veya muhalefet,
ezilmişliğim ve muhalefetimin yasal dayanağı,
derin bir kayıtsızlık.


pekte umursayabildiğimi söyleyemem.


on yedi milyonda bir parsel yalnızlık yüz ölçümümde,
Usta bana bir Şiir,bol imgeli olsun,
kalbim kırık; Hüzünlü olsun,
azıcık ucundan sevdam yanık,bol duygulu olsun,
imgeye tecavüz etsin,
ve sanırım bir bira kadar,iyi gelsin.


facebookta veya diğer bir sanal ortamda paylaşacağım.
hem bak biraz kendimi geliştirdim üstelik,
sms edebiyatının paha biçilmez şiirciklerini bile ezdim geçtim.


zaten değil midir,şiir bir yol,iki geçit arasında,
derinlere uzanan sarp bir yokuş,daha çok ise bir uçurumdur.
basit bir şiirin ırzına geçmek istiyorum.
uçmakla düşmek arasında kalmış ilhamın dediğini yapmak istiyorum.


'kalp ve beyin arasında' yol olmakta olan birine ihtimaller sunuyorum.
Merak etme hiç kimse vazgeçilmez değildir,
özellikle sen,
bir aforizma giyiniyorum üzerime,ve bütün gün onunla geziniyorum.
Bu Aforizma buyuruyor ki;
Mezarlıklar kendini vazgeçilmez sanan insanlarla doludur.
Mezarlıklar veya başkaca şeylerin,şiirlere hüzün,
çoğu zaman siyah kattığını bildiğim için lafı bu noktada kısa kesiyorum.

İnsanoğlu tek tanrıya kendine taparak ulaşınca dek,
tepsiyle yuvarlak arasındaki bir anlam ve kavram kıvamında,
hep ve tek kendine tapmıştır.
bugün pek farklı olamasa da 'özünde'
tek başıma takılıyordum,ki
tek başıma,yalnız başıma,başediyorum fiiline sığınmaktan,
sırf ve salt sözcüklerle rambo,
ama anlam ve durumla bir zalime götürülecek mazlum olmaktan sıkıldım.


gerçeğin acı veya tatlı olmasının bir anlamı yoktur burda.
ne de susmak,öyle denildiği gibi çok şey anlatır.
tek bir adamın ya da kadının, yani tek yalnızlıkların
İki veya daha fazla insanın
yani iki veya daha fazla yalnızlığın kendilerine biçtikleri değer,
ruhlarına verdikleri anlam,büyük ya da küçük gelir.
Büyük veya Küçük gelsin,
uymamıştır,
değiştirilmesi gerekir.
çoğu zaman gidip gelmekte olan birinin,
kendine sunduğu ihtimal,şiir yazmak,
pofesör olmak,dünya kurtarmaktan öte,
gidip mal mal yatmaktır.


kalp ve mantık seçenekli iki olası kayıp arasından
irtifa kaybederken,aşk veya bir ayrılık sırasında,
kalbini bırakıp,aklını aşağı atması gibi insanlığın,
sanırım özellikle sol yanının bütün uzuvlara baskın çıkması sebebiyle
aşkı,şiiri ve edebiyatı bulan bütün bu hisseli yalnızlıkların,
tadını çıkardıkları o vakitlerde,
altın oluk çöplüğünde olması gereken,
bütün şiirleri kargoyla sonsuzluğa uğurlamaktayım.


sizi de beklerim.
şayet,
ölüm
faslını,
aksatırsanız.


ben burdayım.

öyle imgeler denizinde yüzmene/yüzmeme gerek yok,
dizilmedik sözcük düzülmedik şiir kalmadı.
Yaşar Kurt'un endüstrileşmiş edebiyatının paslanmaz çelikten
şiirstarlarının yanı başından geçemiyorsun,
daha ne ki, birposta gastesinde bile yazamıyorsun.
amatör ya da profesyonel dizelerin ardına sığınma takatimde yok.
yazmak için susmuyorum karşında.
sonuna isim ve soyismimin baş harfini yazmıyorum,
öyle sanal ortamlarda şair çeketi giyip,
karşı cins ilgisi uyandırıyorsun

Ömer Faruk Akbıyık
Kayıt Tarihi : 20.4.2011 21:57:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Ömer Faruk Akbıyık