Bir zamanlar bu eller,
Şefkatle sarardı evlatlarını,
Şimdi titrek, çatlamış ve yalnız,
Tutup da sığınacak bir omuz arar, ama yok.
Pencere kenarında beklerim hala,
Belki bir ses, belki bir ayak sesi duyarım diye.
Ama ne gelen var ne de soran,
Kapılar sessiz, sokaklar da unutmuş beni.
Geceler uzun, gündüzler tarifsiz,
Saatin tik takları yankılanır bomboş odalarda.
Bir zamanlar kahkahalarla dolan bu ev,
Şimdi sessiz, soğuk ve ölü gibi.
Elimde bir mendil, bir dua mırıldanırım,
Ama gözyaşlarım artık kendine bile faydasız.
Ruhum ağır, bedenim zayıf,
Ölüm bile uzak bir vaat gibi durur önümde.
Hatırlıyor musun, gençliğimde güçlüydüm,
Kahkahalarım yankılanırdı bahçelerde.
Şimdi ise sesim çatlamış,
Ağlamak bile zor gelir olmuş.
Evlatlarım, bir zamanlar gözümün nuruiken,
Şimdi dünyanın dört bir yanında yabancı oldular bana.
Bir telefon, bir selam beklerim,
Ama o telefon da hiç çalmaz.
Pencereden izlerim geçip giden insanları,
Herkesin bir hikayesi var, ama benim hikayem,
Yalnızlıkla yazıldı,
Ve ben bu hikayenin sonunu kendimden başka kimseye
anlatamam.
Titrek ellerimle bir mum yakarım bazen,
Belki bir dua ulaşır göğe diye.
Ama o mum da söner soğuk odalarda,
Tıpkı benim içimdeki ümit gibi.
Biliyorum, yaklaşıyor son perde,
Bu beden bir mezara sığacak yakında.
Ama sessiz bir ölüm istemezdim ben,
Bir el tutsun, bir ses versin isterdim.
Bir kadın için yalnızlık çok ağır,
Bir kadın için unutulmak bir ölümdür zaten.
Ve ben, yalnızlığımda çoktan öldüm,
Ama kimse duymadı çığlıklarımı.
Kayıt Tarihi : 14.1.2025 21:09:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!