Öyle muntazam bir adam değilim
Ama senle buluşacağım günün sabahında
Nasılda pırıl pırıl ettim mutfağı
Süpürdüm baştan aşağa evi
Topladım sağa sola saçılmış elbiseleri
Yerleştirdim dolaba büyük bir özenle
Seksenli yıllarda yağan yağmur
Seksenli yıllara düşen kar taneleri
Nasılda özledim sizleri ben
Yeni yeni tanıştığım zamanlardı
Yağmurla karla rüzgarla
Seksenli yıllarda esen deli rüzgar
Arasıra ve şöylebir banada uğrar mutluluk
Tanrının unuttuğu uzak bir dağ köyüne
Uğraması gibi çerçinin
Hani çocuklar sarar etrafını ceplerinde bozuk paralar
Hani kadınlar
Tedirgin sokulurlar
Senin için öldü diyorlar hefle
Yokluğun ter döküyor
Kandırmaya beni
Bu acıyada alışırmışım güya
Hatta yaşama telaşıyla
Günler geçer
Giydiği elbiseye göre
Huyu değişen kız
Seni tanıyalı çok olmadı
Seni anlamak zor olmadı
Hala küçüksün ama
Güzel değilsin
Dağlara biçim veren
Denizleri ayağa kaldıran
Şehirler gömen
Etekleri havalandıran
Islık çala çala
Çalım ata ata
Gecenin esmer boynuna yalınkılıç savrulan
Günün ilk ışıkları ve kanın rengi erguvan
Çalar saatlerin saatçideki sesi değil bu
Sen işçi sen memur sen öğrenci uyanan
Mavi göğe adanmış bir melodi değil hiç
Maddeciliğin çanlarıdır çalınan
Akşam oldu
Issızlandı bozkır
Köye ağdı
Toprak kokulu adamlar
Evlere bırakıldı
Tırpan,masat,dirgen
İnce narin ellerinden şehre
Boya sandığıyla iliştirilmiş
İğreti
Bir çocuk sadece adı çocuk bir çocuk
Boyacı çocuk
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!