üstümüze bulaşan bu yalnızlık bu hüzün
sorma nereden gelir sorma gider nereye
kalbimizi kavuran bu ateşin bu közün
sorma kavı nereden hârı gider nereye
**
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
...
"üstümüze bulaşan bu yalnızlık bu hüzün
öteden gelir elbet biter yine ötede
içimizi kavuran bu yangının bu közün
suyu da ferahı da felahı da ötede..."
sükûn..
Şiir Rüzgârı~~ Yarışması TEMMUZ 2012// Hece Şiir Sonuçları (67.AY)
Perşembe, 02 Ağustos 2012 03:12 Yönetici Gösterim: 174
DÜZENLEYEN:
www.siirrüzgari.com
(Aşkın Ummanı/Ahmet EROĞLU)
DEĞERLENDİRME YAPACAK SEÇİCİ KURUL ÜYELERİ
• Arif BÜK *
• Fesih AKTAŞ
• M.Nuri PARMAKSIZ
• Seyit KILÇ
• Şükran AY
* Seçici Kurul üyemiz, Sayın Arif BÜK beyefendi yoğunluğundan dolayı değerlendirme yapamamıştır.
Toplam Şiir Sayısı: 11
█ █ █ █ █ █ █ █ █ █ █ █ D E R E C E L E R █ █ █ █ █ █ █ █ █ █ █ █ █
1.ŞİİR:________________________TOPLAM PUAN: 340
•YAKUBUN KUYUYA SESLENİŞİDİR___ŞÜKRÜ ÖZMEN
2.ŞİİR:________________________TOPLAM PUAN: 315
•BİR BOZKIR AKŞAMINDA__________HAKAN İLHAN KURT
3.ŞİİR:________________________TOPLAM PUAN: 275
• SEN/GELİNCE__________________ZÜBEYDE GÖKBULUT
█ █ █ █ █ █ █ █ █ █ █ █ █ Ş İ İ R L E R █ █ █ █ █ █ █ █ █ █ █ █ █
1.ŞİİR____________TOPLAM PUAN: 340
__________________Şükrü ÖZMEN
Yakûb'un Kuyuya Seslenişidir
üstümüze bulaşan bu yalnızlık bu hüzün
sorma nereden gelir sorma gider nereye
kalbimizi kavuran bu ateşin bu közün
sorma kavı nereden hârı gider nereye
**
göklerden beklediğim o ses gelir mi bilmem
bilmem ki duyar mıyım titreten o sedayı
varlık ipi ne zaman bağlar nefsimi bilmem
ne ile izah etsem bu hali bu edayı
üzerimde gökyüzü mavi sıcak ve uzun
altımda toprak ana durmadan okşar beni
lezzeti yok dilimde ne ekmeğin ne tuzun
eşya bir çılgın ressam durmadan çizer beni
kör kuyuya seslenen yakubun nefesidir
bu beynimde çınlayan dipsiz ve derin çığlık
bu ne zaman sıkleti ne mekan kafesidir
içimde denizler var dışımda büyük sığlık
savrulur göğün külü gözlerimden tarafa
bu rüzgar bu fırtına bu zelzele bitmez mi
aşk ki varlık sebebim ondan düştüm arafa
bu acıyış bu yanış bu velvele yetmez mi
bir taş ağırlığıdır şimdi beynimde fikir
üstüme yangınlarla seğirtiyor gölgeler
orada durmamalı orası akla zehir
elbet bulunur bana sükun dolu bölgeler
başımı yastıklara düşman eden bu kezzap
kalbimin buzlarını eritiyor yaktıkça
uykulardan kaldıran bu kör çivili azap
o bir vehim büyüyor, ona havfle baktıkça
bir yalnızlık şarkısı söyler şimdi varlığım
geceye saldırınca yıldızlarla bir olup
biraz gitsin ne olur birazcık şu darlığım
ay bir kutsal tabloya dönüşür sihir olup
kalbime bin anneyle saldıran aşk ordusu
zırhımı çıkarmadan her yandan sarar beni
ben bir zayıf infarktım odacıklar dolusu
korkutuyor göklerden gelen bu karar beni
gönlümdeki çobanın nerde musası hani
üşüyen bir rabbim yok acıkınca put yemem
nerde bu iç-denizi bölsün asası hani
dolsa içine sular bu boşluğa lût demem
kökünden kurutulmuş bir çınar ağıdında
şu beynimde bağıran çığlıklar atan kuşlar
ölüm üstüme gelip kar gibi yağdığında
kaçacak deliğim ve sığınağım susuşlar
ben ki bu karanlıktan o ışığa geçemem
tenvirin olmasa yar bu gece bana zindan
sen olmasan dünyayı yıldızlardan seçemem
ben cahilim ben bilmez ben ki onulmaz nâdan
sözüm yanar hüzünle gecem gamla karışık
aklımda sorularla sırattan geçiyorum
sonsuzluk ki beynime sülük gibi yapışık
yaşamak kısa bir an ölmeyi seçiyorum
bekle beni ey mezar bekle musalla taşı
bir an evvel gelmeye niyetliyim sinene
çok taşıdım çok fazla bu akla değmez başı
artık sadece secde o göklerden inene
**
üstümüze bulaşan bu yalnızlık bu hüzün
öteden gelir elbet biter yine ötede
içimizi kavuran bu yangının bu közün
suyu da ferahı da felahı da ötede
D E Ğ E R L E N D İ R M E L E R
• FESİH AKTAŞ____________Puan: 95
»»Değerlendirme:
Şiirin giriş ve final dizeleri zayıf kalmış. Ayrıca, “bekle beni ey mezar bekle musalla taşı” dizesi şiirin gizemini kaçırmış. Bu kadar açık, anlaşılır ifadeler bu minvalde yazılan şiirlerin üryan kalmasına vesile olur ki, uygun düşmez kanaatindeyim.
Şairimiz kendine özgü bir üslup yakalamış. Bunu çok önemsiyorum. Hemen hemen her kıtada özgün dizeler mevcut. Bu daha da önemli. Şiir uzadıkça daha da tempo kazanmış. Bu da ayrı bir meziyet, ayrı bir hüner ister. Zaman zaman okuru tefekkürde bırakan bir sözcük durağında bile bir sonraki mısra/lar merak ediliyor. Şiir dilini ve kelime örgüsünü ayrıca çok beğendim. Yani canım şiir çektiğinde, okumak üzere yaptığım şiir listeme bu şiiri de alıyorum efendim. Çok tebrik ediyorum.
• MEHMET NURİ PARMAKSIZ__Puan: 70
»»Değerlendirme:
Biraz uzun olmakla beraber iyi sayılabilecek bir şiir…
• SEYİT KILIÇ____________Puan: 90
»»Değerlendirme:
Güzel teşbih ve mecazlarla başlayan bir eser. 14’lük bir eserde bulunması gereken edebî ağırlık bu eserde kendisini hissettirmektedir. Lakin çapraz kâfiye olmasına rağmen ilk dörtlüğün 2. ve 4. mısralarında uyak bulunmamaktadır.
Şiirde sadece bir sesin armonisinden yaralanılmaya çalışılmış ama yarım kâfiye tanımı eksik kaldığı için bu tür zayıf seslerle kâfiye yapmak bu güzel şiirde olmasa daha güzel olurdu. 3. bendin 2. dizesinde “okşa-r”, 4. dizesinde çize-r sadece –r sesi ile yetinilmesini kastediyorum.
Şiirde gördüğüm imla hatalarından birisi de özel isimlerin baş harflerinin küçük yazılması. Oysa Türkçe imla kurallarına göre Büyük harfle yazılması gerekir. Mısra başlarında da –her ne kadar gittikçe yaygınlık kazansa da- büyük harfle başlamak daha güzeldir diye düşünüyorum.
Şiirde hakikatten çok alegori olduğu için herkes tarafından değişik şekilde anlamlandırılacak bir mânâ yelpazesine sahip. Şiir evet belki de böyle olmalı. Anlamsız imgelerden azade ancak düşünmeden hemen anlaşılacak basitliğinden ve sıradanlığından uzak. Saf şiir bediî tefekkürün ve ilhamın mürekkebinden müteşekkildir. Her okuyan kendisini orada bulmalıdır şiirde. Derin anlamlarla beraber tevriye/çokanlamlılık bulunmuş olduğu ana değil daha geniş bir zamana hitap eder. Ve şiir tebliğ değil telkin eder. Şiir olay ve hadiseleri hikâye gibi anlatmaz sezdirir.
Alegorik bir eserdi tebrikler şaire…
• ŞÜKRAN AY______________Puan: 85
Bizi kör kuyularda merdivensiz bırakmayana şükürler olsun,
kelime haznenizin (z)enginliğine zaten şahiddim, zira hece ve kafiye, yanısıra nadide bir tema olunca okumaya doyulmuyor. Tebrikler ve selamlar.
bekle beni ey mezar bekle musalla taşı
bir an evvel gelmeye niyetliyim sinene
çok taşıdım çok fazla bu akla değmez başı
artık sadece secde o göklerden inene
**
harika ve anlamlı dizelerdi
yürekten tebrik ediyorum efendim ...antolojimde.
Bu şiir ile ilgili 6 tane yorum bulunmakta