Uyan gafletten aslâ kaçamazsın ecelden
Eriyor yavaş yavaş beden, yakındır ölüm
Bitmez tükenmez binbir türlü uzun emelden
Sayılı nefesler bitiyor, yakındır ölüm.
Çalışan ömür saatin birgün duracak
Topraktan gelen beden yine toprak olacak
Mal-mülk, servet-i sâmânın geride kalacak
Yaldızlı hayatın bitiyor, yakındır ölüm.
Hani nerde? Hem hükümdar, hem nebi Süleyman
Mısır’da Kârûn* gibi zengin hükümran sultan
Kalmadı cihanda nice yenilmez pehlivan
Azrail misafir geliyor, yakındır ölüm.
Hâlâ tutarken elin ayağın bu hayatta
Nasuh gibi tevbe et, dönüş olmaz mematta
Başbaşa kalırsın amelinle arasatta
Tevbenin zamanı geçiyor, yakındır ölüm.
22.08.2011
Şahin KarataşKayıt Tarihi : 29.8.2011 08:50:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Kârûn* Hz. Mûsâ’nın amcası veya amcasının oğlu idi. Tevrât’ı, Mûsâ (a.s.) dan sonra en güzel o okurdu. Çok fakirdi, başkalarının yardımlarıyla geçinirdi. Hazret-i Mûsâ’nın duâsı berekâtıyla kendisine simyâ, yâni kıymetli maddelerden altın yapma ilmi verildi. Kârûn, Mûsâ (a.s.) a îmân etmeden evvel, Benî İsrâîl’in Firavun’un yanındaki temsilcisi idi. İdâresi altında bulunanlara eziyet ederdi. Îmân ettikten sonra, kendisini ilim, hikmet ve ibâdete verdi. Ancak mel’ûn şeytan, insan kılığında yanına geldi ve onunla arkadaş oldu. Sonra fırsatını bulduğu birgün, dostâne bir tavırla: “–Ey Kârûn! Başkalarından gelenlerle geçineceğimize, gidip haftada bir gün çalışalım; altı gün de ibâdet edelim! ” dedi. Bu fikir, Kârûn’a uygun geldi. Şehre indiler ve bir gün çalıştılar. Bu bir günlük çalışmaları mukâbilindeki ücretle de altı gün geçinip ibâdet ettiler. İlk tâvizini koparmış olan şeytan bu sefer: “–Ey Kârûn! Bak; kimseye muhtaç olmadık! Gel; bundan sonra haftanın yarısında para kazanalım, yarısında ibâdet edelim! Hem kazandığımız paranın fazlasını Allah yolunda fakirlere infâk etme imkânımız da olur! ” dedi. Artık taviz yoluna girmiş bulunan Kârûn’a, bu teklif daha da cazip göründü ve bunu da kabul etti. Şeytan, hilesini gerçekleştirmeye muvaffak olmuştu. Çalışma müddetini iyice artırdı: “–Daha fazla çalışıp daha çok para kazanalım! Bu parayla hem ibâdet eder, hem de daha fazla fakiri sevindiririz! ” dedi. Ve yavaş yavaş Kârûn’un kalbine dünyâ meyli ve muhabbeti girdi. Hz. Mûsâ (a.s.) ın duâsıyla kendisine verilen simyâ ilmi ile de çok zengin oldu. Kalbi, dünyevî ihtiraslarla doldu. Bu arada bütün güzel ve nezih hasletlerini de kaybetti. Gurur ve kibre kapıldı. Oysa zenginliği, Hz. Mûsâ’nın öğretmiş olduğu ilim sâyesinde idi.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!