Puslu bir yalnızlığa, veda ederken bu şehrin sonbahar sabahında
Ellerim ceplerimde ve radyoda Ahmet kaya çalarken sessizce
Seni bekliyorum
İpil ipil yağmur yağıyor ama aldırmıyorum…
Hüznün mevsimi eylüldür benim için
Yalnız ve mağrur gülümseyişiyle güzeldir elleri
Günlerden ise Perşembe eylülü çekiyorum içime sensizliğin gecelerinde
Usul usul keder yağıyor ama kanmıyorum…
Yokluğunun şehrinde camekânların suskun
Sokaklar kırılgan bir kadın gibi
Gözlerim dalıyor seni düşünürken uzaklara
Ve martılar beleş kanat çırpışlarına mahkûm
Lapa lapa ayrılık yağıyor ama yanmıyorum…
Sen gittin ya ben eksildim, üstünde ayrılık gömleği, dudaklarında hüzün kırmızısı bir ruj.
Saçların rüzgârın tarağını kullanıyor ve sen gidiyorsun yüreğim kanıyor, artık hiçbir şey eskisi gibi değil, en azından gözlerinin derinliklerine konuşlanmıyorum artık. Ellerim sıcaklığından mahrum, gözlerim maviliğini kaybetmiş, çaresizlik yuvalanmış yüreğimin limanına, bütün kapılar açık, beton yığınları kaplamış kalbimin şehrini, sen gittin ya bek eksildim. Sadece yokluğun kaldı içimde ve kırık dökük bir sandal…ölümün denizinde….
Yağmurunda bu şehir bir de yokluğun da sessiz…
Haşim UralKayıt Tarihi : 20.3.2009 22:03:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!