Vazgeçtim
Her şeyden
Yumuşaklığım yüzünden
Bir gün…
Susup kalacağım
Ardımdan ağlayan
Her kadına
Küfrü basacağım
Bilirim
Cesedim
Kıymetlidir benden
Damağımda
Kan tadı
Yaram diyeceğim
Tezeneye…
Yüreğimin ağrısı
Ağla diyeceğim
Parmaklarıma
Saklanma ceplerime
Gözlerim…
Suskunsun senelerdir
Yerdesin hep
Kıvılcımlar yansıtsana
Hele sen…
Aklımın sesi
Gecelerimin
Ak sakallı
Dedesi
Yudumlasana
Çalakaşık
Önünden
Akıp giden ırmağı
Kırsana kalemini
Adını yazsana
Yüce dağlara
Bir kuş olsana
Masmavi…
Ateşten…
Yalınayak
Yürüsene üstünde
Yüreğinin
Bırakıp gidenlerin…
Paramparça etsene
Bırak kalemini
Kaysın
Gitsin toprağa
Tarlada çalışan
Kadınları yazsın
Mesela…
Belleri bükük
Sanki
Öyle doğmuşlar
Hayratları yaz
Köy yollarında
Sabahın kokusunu…
Hasattan
Firar etmiş
Başağın
Avuçta
Sımsıkı tutuluşunu
Toprağın rengini
Yaz mesela…
Seni
Gün şafakta
Patikalara düşüren
Uzayıp giden
Yolları yaz
Mahallenin delisini…
Göbeğinin
Yarıçapını yaz
Ama…
Gitmeyi yazma…
Ne diyeceksen
Şimdi de…
Çek
Çıkar yüreğini
Koy
Oldu olacak
Masanın ortasına
De sözünü…
Gidersen
Sanıyorsun ki
Ardından gelirim
Gelmezsem
Yalnız mı
Öleceksin
Sevmelerin intikam
Veda etmen
İhanet
La’l ettin dilimi
Ve de elimi
Bir sözüm var sana
Aşk…
Bir hazinedir…
Değerlenir…
Gizli kaldıkça…
Kayıt Tarihi : 29.10.2007 18:24:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Sevgili dostlarım, Yazmaya başlayalı çok oldu aslında; ama, kırıntılarımı birilerinin okuduğu zamanlar, taze ekmek kokusundan uzak değil hafızamda. Biliyorum, gün oluyor upuzun yazıyor bu şuursuz, birikimsiz ellerim, belki de kendi zamanından çalmamak; ya da sizi sıkıp boğmamak için. Gün oluyor yanlış anlaşılıyor demek istedikleri, bazen de, inadına tanımıyor alfabenin sekiz harfini. Ne diyeyim, aklım; ne dilime hakim, ne de elime. Şafak üstüme üstüme gelirken, bazen çığlığım sığmıyor ana dilime. Bir şişe şaraptan destan yazıyor, parmaklarım bazen; ama, bana (Kimsin sen? Söyle!) desen, suskunum. Yaratılış bu; parmaklarım ve dilim, emre her zaman karşı. İttifak, ben doğunca kurulmuş… Hani, duruyorum ya bazen; sanmayın ki, içimdeki şair ölmüş, ben, hep yolu özlerim, bilin ki, bu bedende bir ihtilal olmuş. Halk bu, durur, biriktirir, fısıldar gerekirse hasat mevsimini, gün geldiğinde, koyar yerine, pencere önündeki ihtilal çiçeğini… Dili ve eli, hapiste tutamazsın, aklı hep zincirlere mahkum etsen de… Gözlerim Esir başkasına Fayda yok Yüreğimden Senin değil Elindeki Unutma Erkekler Aşkı Bilmez ki Hayatıma bir şey katmadan, sadece zamanımı çalan, bakınca; maskelerden başka hiçbir şey görmediğim insancıklara… Vakit geçtikçe Boyları uzuyordu… Ömürlerini… Hiç tükenmez sandılar Güneş saklanınca En yakın dağın ardına Gölgeler… Birer birer… Gözlerimin önünde Toprağa gömüldüler 24,09,07 Karahayıt - Denizli ........................................ Kırmızı ışıkta üç defadır bekleyen, geçenlere gülücükler dağıtan, dudakları boyalı; ama, iç dünyası paramparça kadına… Gülüşün önceki geceden Saçların darmadağın Suya… Epeydir küssün sanırım Işığa bile yeniksin Ama bana Hiç te yabancı değilsin Çünkü… Kaybedenleri Aynalardan tanırım ......................................... Kucağında bebeğiyle yanıma gelip, hiçbir şey söylemeden avucunu açarak, gözlerimi acıtan kadına… Bakma bana… En azından Yalan söyleme kendine Adımlarım Uzundur seninkinden Kaçabilirim Üç adımda Kanayan gözlerinden ....................................... Avucundaki modern iletişim aletinden parmaklarını ve de gözlerini dakikalarca ayıramayan, arada bir gelen cevaba kızıp yerdeki sigara izmaritlerini tekmeleyen delikanlıya… Sevdayı… Asri mektuplar Öldürüyor sanki Özlemek… Beklemek yok ki Hüküm… Yüreğinin değil Başparmağının elindesin Düşünmeden Yanlış bir söz söylese… Cehennemlerdesin ........................................ İçeride içilmesi yasak zehirli emziğini, camdan sarkarak içine çeken, gözleri bir noktada, belli ki birini bekleyen; uzun, kapkara saçlı kıza… Yağmur… Sel… Arap kızı… Yok hiçbiri aslında Saçların Yalnızlığa mahkum Prenses edasında… Birini bekliyorsun Yüreğini Salmışsın sepetle Sepet… Saçlarına bağlı sanki Gelir mi… Bilmem… Bu masalı Ben yazmadım ki ....................................... Bu masada saatlerdir oturuyorum, seninle tanış oldu gözlerimiz. Ben gideceğim ama, sen kalacaksın; biliyorum. Hala, ısrarla, ölümüne; belki de gelir diyen adama… Sözüm söz Söylemeyeceğim Buradan Bin kez geçtiğini Aklın git diyor Yüreğin sırılsıklam Veda et tek kozuna Son sigarana… Aslında biliyorsun Gidenlerin Gelmeyeceğini ...................................... İçindeki çocuğu kaybetmiş, kendinden başka her şeyi aynalarda görebilen, suya destanlar yazmaya çalışan adama… Bunlar Senin gözlerin mi Yerde midir hep Işıltısı yüreğinin… Saate hep Yalandan mı bakarsın Susup kaldı mı kalemin Aynalarda kendine Oyunlar mı oynadın Sen yine de Devam et hayal kurmaya Yalnız başına olsa da ...................................... Gözlerimin önünde yıkılıp giden adama… Ya deliriyorsun Ya da Gözlerini okuyorsun Herkesin… Sahte dokunuşlar Artık git Diyen bakışlar… Ya sen deliriyorsun Ya da Çok şey ummuşsun İnsanoğlundan ..................................... Aynadaki adama… Bilirim acımazsın… Yakarsın İstanbul’u Denize hükmün yok Ama geceyi Alevlere boğarsın Sana dargın kalmaz Bu şehir Küserse… Sonsuza kadar Sen de Susarsın 30,09,07- 02,10,07 Taksim – İstanbul
![Ersen Beyazıt Özer](https://www.antoloji.com/i/siir/2007/10/29/yagmurum-sana-degil.jpg)
Yureginize saglik
Vazgeçtim
Her şeyden
Yumuşaklığım yüzünden
Bir gün…
Susup kalacağım
Ardımdan ağlayan
Her kadına
Küfrü basacağım
Bilirim
Cesedim
Kıymetlidir benden
Damağımda
Kan tadı
Yaram diyeceğim
Tezeneye…
Yüreğimin ağrısı
Ağla diyeceğim
Parmaklarıma
Saklanma ceplerime
Gözlerim…
Suskunsun senelerdir
Yerdesin hep
Kıvılcımlar yansıtsana
Hele sen…
Aklımın sesi
Gecelerimin
Ak sakallı
Dedesi
Yudumlasana
Çalakaşık
Önünden
Akıp giden ırmağı
Kırsana kalemini
Adını yazsana
Yüce dağlara
Bir kuş olsana
Masmavi…
Ateşten…
Yalınayak
Yürüsene üstünde
Yüreğinin
Bırakıp gidenlerin…
Paramparça etsene
Bırak kalemini
Kaysın
Gitsin toprağa
Tarlada çalışan
Kadınları yazsın
Mesela…
Belleri bükük
Sanki
Öyle doğmuşlar
Hayratları yaz
Köy yollarında
Sabahın kokusunu…
Hasattan
Firar etmiş
Başağın
Avuçta
Sımsıkı tutuluşunu
Toprağın rengini
Yaz mesela…
Seni
Gün şafakta
Patikalara düşüren
Uzayıp giden
Yolları yaz
Mahallenin delisini…
Göbeğinin
Yarıçapını yaz
Ama…
Gitmeyi yazma…
Ne diyeceksen
Şimdi de…
Çek
Çıkar yüreğini
Koy
Oldu olacak
Masanın ortasına
De sözünü…
Gidersen
Sanıyorsun ki
Ardından gelirim
Gelmezsem
Yalnız mı
Öleceksin
Sevmelerin intikam
Veda etmen
İhanet
La’l ettin dilimi
Ve de elimi
Bir sözüm var sana
Aşk…
Bir hazinedir…
Değerlenir…
Gizli kaldıkça…
Ersen Beyazıt Özer
Yoruma gerek yok... Şiir anlatıyor kendini...
Şiirdi okuduğum... Beğenince bir şiiri alıp kopyalıyorum işte böyle...
Tebrikler
Saygımla
Veda etmen ihanet'
.........'Bilirim
......... cesedim
..........kıymetlidir
..........benden'
'Açık bir hazinedir...
.Değerlidir...
.Gizli kaldıkça...'
***Şiir'in içinden*****
ve
**** Şiiri yazan'dan***
'Dili ve eli, hapiste tutamazsın,
.aklı hep zincirlere mahküm etsen de...'
Neticede - Ersen Beyazıt ÖZER - Harikalar yaratan!
TÜM YORUMLAR (10)